Ekonominin oşinografisi
Hava durumu ile ilgili haberlerin, sonuna doğru hep bir cümle gelir: "Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığı'ndan bildirilmiştir..." Bu uyarılar, tankerlerin, gemilerin ve teknelerin, hatta balıkçı kayıklarının sağlıklı seyir ve avlanmada bulunmaları için denizcilere uyarı mahiyetinde yapılır. Fırtınanın hangi bölgelerde olduğu, dalga boyunun yüksekliği, rüzgarın hangi yönden kaç şiddetinde estiği, enlem ve boylamlarla belirtilir. Denizciler de gemilerine veya teknelerine buna göre yol verir. Fırtınanın kenarından dolanır veya yelkenini rüzgarın şiddetini ve yönünü hesap ederek açar veya kapar... Bunlar, Devlet Bakanı Ali Babacan'ın, iki gündür gazete ve televizyonlara verdiği demeçlerde Türk ekonomisini bir büyük gemiye benzetmesi üzerine aklımıza geldi. Babacan, son günlerde döviz ve faizin artışı ile ilgili olarak bir benzetme yapıyor. "Okyanusun her zaman ayna gibi dümdüz olmasının beklenemeyeceğini, zaman zaman yağmur, fırtına ile de karşılaşılacağını" söylüyor. YÖK Tasarısı ile birlikte ekonomi gemisinde yaşanan çalkantının da böyle bir durum olduğunu, güçlü gemiye bunların etki etmeyeceğini belirtiyor. Sorunun ABD'nin faiz artırımı ve petrol fiyatlarının birden yükselmesinden kaynaklandığını da vurguluyor. Fırtınada tepinmek Babacan, bunları söylese de YÖK Tasarısı ve Başbakan'ın İzmir İktisat Kongresi'nde, faiz dışı fazlanın bir puan aşağı indirilmesi gerektiği yönündeki açıklamalarının getirdiği yansımayı yeterince dikkate almıyor. Yabancıların bir anda Türkiye'den kaçışının ardında yatan nedenleri tam olarak ortaya koymuyor. Ekonomi bürokratları, özellikle de bankacılıkla ilgili birimlerin başındaki kişilerin görüşleri dinlendiğinde, aslında fırtınanın geleceği, denizin patlayıp dalga boyunun yükseleceği önceden görülüyor. Buna göre tedbir alınması gerektiği vurgulanıyor. Ancak, ekonomideki bu durum ortada iken, etkisi olmadığı belirtilmiş olsa da YÖK Tasarısı gemiyi fırtınaya daha hızlı yaklaştırıyor. Motorlara tam yol verilmesi, flok, cenova ve ana yelkenlerin tam basılmasına benzer bir durum yaratıyor. Oysa, denizcilikte fırtına içine doğru yaklaştıkça, motora zarar vermemek veya yelken yırtmamak için gerekli tedbirler alınır. Bunun başında da motora yarım yol vermek gelir. Veya, teknenin en ucunda yer alan burundan orta direğe kadar uzanan flokların tamamen kapatılması veya yelken alanının küçülmesi gerekir. Hatta, ana yelkenin alanını da aşağı çekip daraltmadan başka yöntem de bulunmaz. Yani, camadana sarıp, halatları da sımsıkı bağlamadan olmaz. Bunlar yapılmadığı takdirde teknenin yelkenlerinin bağlı olduğu ıskota halatları kopar, yelken yırtılır, bir daha toparlamak da bağlamak da olası olmaz. Bir daha düzeltmek için depodaki yeni yelkeni çıkarıp çekmek gerekir. Eğer fırtına çok fazla ise sığınacak bir yer bulup, saçakaltına kaçmaktan başka çare de kalmaz. Bütün bunlar olurken, kaptanın da teknenin içindeki yolcuların da sağa sola, öne arkaya koşuşturup, tepinmemesi gerekir. Böylece teknenin dümen tutması da kolaylaşır. Atmosfer farkı Teknedeki bu kurallar ekonomi için de geçerlidir. Eğer tüketim cazip hale gelir, harcama ve kredilendirmeye baştan tedbir alınmaz, cari açık Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 5'i seviyesine doğru yelken açarsa, o zaman dümen tutmak zorlaşır. Dümeni, fırtına ele geçirir. Dünya hampetrol fiyatlarındaki artışa rağmen, akaryakıt ürünlerine zam yapılmaması gibi, havanın kararıp geldiği görülmezse fırtınanın ortasında yelken toplamak zor olur. Sonuçta, sağınızdaki solunuzdaki teknelere halat atmak zorunlu hale gelir. Yani, IMF'ye yedeklenip dümeninde gitmekten başka çare kalmaz. YÖK Tasarısı dün Meclis'ten geçerken bundan sonrasında puslu atmosferden çıkılmasından başka rota bulunmuyor. Çünkü fırtına içinde tam yol verilmeye kalkıldığında sonuçlarının ne olduğu geçen hafta ekonomide yaşananlarda kendini gösteriyor.
|