| |
|
|
Sibel Can'ın diyeti ile Hülya Avşar da zayıflar mı?
Yaşamak, karmaşık bir uğraş. Asla, tek boyutlu ve tek konulu değil. Baksanıza... Dünyadaki insanların önemli bölümü açlığın pençesinde. Yine önemli bir bölüm de, sistemli olarak aç kalıp, zayıflamaya çalışıyor. Milliyet'te Yiğit Karaahmet'e konuşan Sağlıklı Beslenme Uzmanı Muratcan Üner "Diyetler de, kişiye özel olmalı. Sibel Can'ın diyeti ile Hülya Avşar'ı zayıflatamazsınız" demiş. Yani açlık ve tokluk da karmaşık şeyler. Tıpkı, Nobel Ekonomi Ödülü'nü "Asimetrik Enformasyon" kavramına katkıları ile alan Stiglita'in saptadığı gibi durum. Deniz Gökçe Akşam'da, çok basite indirgeyip anlatmıştı bu asimetrik enformasyonu... - Mesela bir kişi sağlık sigortası alırken, sigorta şirketi onun sağlık durumunu bilmiyor, ama kişi kendi biliyor. Böyle taraflardan birinin eksik bilgi sahibi olduğu ortamlarda, teorik piyasa sonuçları ters çıkabiliyor. Stiglita, geçen hafta Türkiye'deydi... Türk ekonomisi hakkındaki eksik bilgilerine dayanarak yaptığı değerlendirmeler, onu izleyenlerde hayal kırıklığı yarattı. Dünyadaki bütün ülkelerin ve özellikle Amerikan ekonomisinin, uymaları gereken elbet ortak kuramlar var... Ama mesela, devletçiliğin yansımaları veya sübvansiyonların finansman modelleri, her ülkede aynı değil ki. Ekonomiye dönük, psikolojik ağırlıklı beklentiler de böyle. Bir başbakanın, bir genelkurmay başkanı ile görüşmesi, hangi piyasalarda dalgalanmaya neden olabilir? Siyasette de durum böyle. Türkiye'nin dış politik konumunu belirlerken, beyninizi bugüne değil Osmanlı'nın yükseliş dönemine göre ayarlarsanız, anakronik bir konumda, emperyal hayaller seslendirirsiniz. Veya, Türkiye ile Amerika'yı karıştırıp, Başkan Bush'a taş çıkartacak mütecaviz ve genişlemeci politikaları önerirsiniz. Cebinde ayın sonunu getirecek parası olmayan bir kişi, Sakıp Sabancı'nın varisi üslubunda konuşup, düşünürse, sonuç en azından hayal kırıklığı ve gülünç duruma düşmek olur. Başta da söylediğim gibi, yaşamak, bireysel düzeyde de, toplumsal ilişkilerde de, çok karmaşık bir uğraş. Kimine lezzetli gelen, başkalarına mide bulandırıcı gelebilir. Yıllar önce, bizimle birlikte yıllarca çalışıp, ev işlerine yardım eden bir kırsal kökenli genç kız, evleniyordu. Onun nikah töreninden sonra, evde, gelin ve damadın ailelerini davet edip mini-düğün yaptık. Ben de, olaya özen göstermek için, gittim kırmızı havyar alıp, kanepeler yaptım... Davetlilere bunları da ikram ettim. Meğer onlar, kırmızı havyarın rengine bakıp, bunları reçel veya marmelat sanmışlar. Havyarı çiğneyip, ağızlarına acı lezzet gelince de, hem şaşırmış, hem kızmışlar. - Mehmet Bey, bize neden acı reçel ikram etti, diye aralarında konuşmuşlar. Selahattin İnal'ın "Dertleri zevk edindim, bende neşe ne arar" diye Kürdilihicazkar şarkısını, biz çok severiz mesela... Dünyada kaç toplum eziyet çekmeye alışır ve hep "Böyle gelmiş, böyle gider" der mesela?
|