Ellere var da bize yok mu?
Yabancı kadınlara sığınma evi açılacakmış. Ne güzel bir haber değil mi? Yani, "Türkiye'ye geleyim, bir güzel para kazanayım" zihniyetiyle memleketimizi mesken tutan kadınların yaşadığı sorunlar, Uluslararası İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı ve Emniyet Genel Müdürlüğü'nün projeleriyle çözülmeye çalışılıyormuş. Çözülsün tabii... Buna kimin itirazı olur ki? Ama açık, ama kaçak önce ülkemize, sonra da hayatlarımıza giren bu insanların sorunları, dolayısıyla da sebep oldukları sorunlar var. Gazete sayfalarına, haber bültenlerine, çok kötü haberlerle yansıyorlar. Adları fuhuşla, AIDS'le, zaman zaman uyuşturucu ile yan yana ... Ne yazık... Zaman zaman da yıkılan bir yuvanın dişi sebebi olarak gösteriliyorlar. Asıl sebep erkeklerimiz ya neyse, o ayrı bir yazı konusu... Hemen şunu da belirtmem lazım, Türkiye'deki tüm yabancı uyruklu kadınlar da aynı kefede değil şüphesiz...
*** Ancak ülke olarak, hayli girift sorunların sahibiyken, bir de bu kadınların sebep olduğu dertlerin gündeme gelmesini üzüntü verici buluyorum. Onlar buradalar ve yaşadıkları, sahip oldukları problemlerin azaltılması muhakkak şart... Şimdiye kadar olan olmuş... Bari bundan sonrasında girişleri çok ama çok zorlaşsın. Ülkemize gelecek, girecek insanların ne getirdiğine, daha da önemlisi neler götürebileceğine çok dikkat edelim. Sözün kısası, yabancı kadınların Türkiye'ye neden girmek istediği iyi anlaşılsın, nedenler tatmin etmiyorsa girmesinler, giremesinler... Hem her konuda Avrupalı'yı örnek almıyor muyuz? Biz de onlar gibi yapalım. Girişlerini güçleştirelim. Her tarafımızdan taşan dertlerimize dert katmayalım... Maksat bize bir şey olmasın.
*** Ayrıca şu noktaya da dikkat çekmek istiyorum. Şiddet gören, sokağa atılan, eğitimi olmayan kadınlar için birçok sivil toplum kuruluşu çalışıyor, çabalıyor ama maddi destek bulamadıkları için sığınma evi açamıyorlar. Ya da var olanlar kapanmak zorunda kalıyor... Ve Türkiye'de milyonlarca kadın kötü muamele görüyor. Eğitimi yok, parası yok, nereye gideceğini bilmiyor. Katı ve kalıplaşmış değer yargılarıyla etraflarına örülen görünmez duvarlar yüzünden kıpırdayamıyorlar. Rahatlatılmaya, içinde bulundukları cendereden çıkarılmaya, nefes almaya, yaşamaya ihtiyaçları var yaşamaya... Bana gelen, yazan, arayan, haykıran tüm dertli kadınlar şunları söylüyor: "Bakıp okutabileceğimiz sayıda çocuk sahibi olmak, dövülmemek, üstümüze kuma gelmemesi, resmi nikah yapılması, işimizin gücümüzün olmasını istiyoruz". Benden binlerce defa söylemesi ve bir sefer daha yazması...
*** Baharı gülleri açtı... Taciz, şiddet, kapkaç, trafik, kar yağdı-durdu, aile kavgası, politika, Avrupa, Amerika, seçimler, aşk, aldatma, afet, felaket, komplo, önlenemeyen şarkıcı olma arzusu ve daha binbir türlüsü ile ilgili haberlerden bunalanlara önerilerim var. Eldeki ve evdeki imkanlar doğrultusunda daha renkli giyinin, kaşkolsuz, beresiz olası sıcağı giderek artacak günlere merhaba deyin. Çay bahçelerinin hepsi daha açılmamışsa da bir bank bulun kendinize... Denize yakın ya da ağaca komşu... Yanınızda ister bir dost olsun, daha koyu bir sohbete, ister kendinizle başbaşa kalın, çıkın acelesiz bir içe yürüyüşe... Hem etrafa bakın, hem yavaş yavaş yürüyün size, sizden içeriye... Atın içinizdeki gamı, kederi, olmalı ve olmamaları... Her anı hemencecik geçip gidiveren bu hayatın, en azından bir sonraki anını yaşayın tadla, keyifle... Sonra yürüyün, bir çay için, çıtırdak simitlerden yiyin, gülün, bakın insanlara, ta gözlerine gözlerine korkmadan... Peride Celal, Hüseyin Rahmi, Sait Faik, Atilla İlhan okuyun... Komplo teorilerini açıkladığını, gizli şifrelerin çözümünü bulduğunu söyleyen, o son günlerin en çok satan, kalbimizi de şüphelerle kasan kitaplardan sonra size ne iyi geldiklerini göreceksiniz. Hayatın aslında ne güzel ve ne çok vaadle dolu olduğunu yeniden hatırlayacaksınız. Sonra da kanı donduran, akıl durduran haberleri okurken bazılarını takmamayı başardığınızı, bazılarını da olması gerektiği gibi yüreğinizle okuyup, dinlediğinizi göreceksiniz. Yani baharla yeniden başlayıp, kışlık duyguları yenerek, hayatı da kendinizi de baştan seveceksiniz...
|