Perdelerimde huysuz bir el...
Toparlanmak, taşınmaya hazırlanmak, evi ve semti değiştirmek, bunlar zor işler hem de çok zor işler... Süreç önce karar almakla başlıyor... Sonra hazırlıklar, sonra da tebdil-i mekânın getireceği ferahlığa duyulan özlemle sabırsızlanmalar... "Bir yengeç taşınıyor" yazımda sizlerle paylaştığım gibi içinde anı taşıyan eşyalardan zor kopuşlar, bir kısmından hiç kopamayışlar...
*** İşin bu derin duygusal tarafları bir yana, yuvayı -erkek kuş ne kadar yardım ediyorum, değerli fikirlerimle katkıda bulunuyorum dese de- dişi kuş kuruyor. Yani eşyalardan hangileri yeni mekana gelecek, hangileri kapı dışında kalacak, kalanlar kime, nereye gönderilecek? İnanın bu önemli kararları hep dişi kuş verir. Diğerine, erkek kuşa sorar tabii ama genellikle düşündüğü de dediği de olur.
*** Eşyaları ayırmada, "sıkıldım, yüz yıl geçse, dökülse gene de vermem, derhal yenisi gelmeli" kararları almada en büyük problemi perdelerde yaşarız. Bir evvelki ikâmetgâh mübarek cam ev gibiydi. Anlayacağınız perde, perde, perde... Ya da masraf, masraf, masraf... Yapılacak bir şey yok, "mahalleli bizi gözetliyor" programı çekecek değiliz ya, yaptırdık perdeleri, içimize oturdu, zaten o evde de ancak öyle oturulurdu... Eee, şimdi bu eve geldik, n'olacak onca perde? Sinir oldum. Atsan atılmaz, satsan satılmaz denir ya, tam cins bir durum... Neyse ki imdadıma Huysuz, sevgili Seyfi Dursunoğlu yetişti... Tam da perde işini nasıl halletsem diye düşünürken aradı. Ev nasıl, ne yaptın derken, söz şükür ki perdelere geldi... Ne yapacağımı bilemediğimi söyledim. "Bilemeyecek ne var, kocanı delirtecek misin? Çabuk çıkar bütün perdeleri cumartesi geliyorum" dedi. Hiç umudum yoktu. Bir işe yarayacaklarını sanmıyordum. Ama o, Huysuz bilir, hem de en iyisini dedim.
*** Cumartesi kahvaltıda buluştuk. Hoş beş, sohbet, çaylar derken o, benim artık, işe yaramazlar diye düşündüğüm bütün perdeleri bir bir çıkarıp, bu mutfağa, bu şu odaya, öteki yukarıya olur demez mi? İnanmazsınız o emekliye ayırmaya hazırlandığım, eski göz bebeği perdelerimi de salona bir güzel uydurdu, çıktı işin içinden... Tanzimlerini yaptı, ardından perdeci Selim Bey geldi, dediklerini uygulamak üzere hepsini aldı gitti... Siz bu satırları okurken, benim eski ama, muhtemelen eskisinden yepyeni perdelerim yine bir kar fırtınası çıkmamışsa takılıyor olacak.
*** Tamam mı diye soranlara yazayım. Tamam değil, devam... Seyfi Bey geri kalanları, şu leylak rengi olanları, yatak örtümle, salon sehpasının üzerinde kullanıyor. Nasıl yapıyor, ne yapıyor bilmem ama, muhteşem olacağına kuşkum yok. Zekâsına, ellerine ve sevgisine sağlık...
|