|
|
Bu başarı kime ait?
Eğer son müzakerelerde sadece Denktaş'ın izinden gidilseydi, bugünkü sonuç alınabilir miydi? Ya da soruyu şöyle soralım: Dış politikamız "kahraman" Denktaş'ın yönlendirmelerine teslim olsaydı, nasıl bir sonuç çıkardı? Aslında sorunun yanıtı basit: O durumda Türkiye'nin işi çok kolay olurdu.. Çünkü Denktaş'ın stratejisi tek bir sözcükle ifade edilebilir nitelikteydi. Denktaş, "Hayır!" diyerek işi bitirme taraftarıydı.. Masada hayır, müzakerede hayır, sandıkta hayır! Denktaş'ın "hayır" dışında önerdiği tek bir yol yoktu.. Oysa bütün bir müzakere sürecine şimdi geriye dönüp baktığımızda, Denktaş'ın stratejisine uyulmamasının ne kadar ferahlatıcı bir açılım getirdiğini daha iyi anlıyoruz..
Türkiye, Denktaş'ın kolaycı stratejisine teslim olmak yerine işin zor tarafını seçti.. Dış politikada ilk kez farklı yönelimler içine girmekten kaçınılmadı ve risk alındı.. Böylece ezber bozuldu.. Bu politikayı uygulayanlar bana göre büyük risk aldılar.. Yüce Divan'la tehdit edildiler, şehit kanları edebiyatıyla sıkıştırılmak istendiler, vatan satıcılığı suçlamasıyla karşı karşıya kaldılar.. Bütün bu suçlamalara karşı, riskli politikadan vazgeçilmedi.. Şimdi çıkan sonuç ortada.. Ne Rumlar Türkler'i yuttu, ne AB Türkler'in aleyhine bir karar aldı ve ne de Kıbrıs satıldı.. Bugün Denktaş'tan CHP'ye herkes aynı şeyi söylüyor: Türkiye ve KKTC kazançlı çıktı..
Elde edilen başarıda başta Erdoğan ve Gül olmak üzere hükümetin payı var, Türk dışişleri bürokrasisinin payı var, KKTC hükümetinin payı var, KKTC halkının payı var, hatta MGK'nın ve TSK'nın payı var.. Bu nedenle onların kıvanç duymalarında bir sakınca yok.. Çünkü onlar bu kıvancı sonuna kadar hak ettiler.. Denktaş ve Baykal'ın bu süreçte ne yaptığını biliyoruz.. Ama şimdi bakıyoruz, hem Denktaş, hem Baykal, gelinen son noktadan dolayı memnuniyetlerini gizlemiyor. Biri Rumlar'ın "hayır"larına dua ederek gelinen son noktanın bizim için en iyisi olduğunu söylüyor, diğeri de sonucu "şans"a bağlayarak son durumdan duyduğu memnuniyeti dile getiriyor. Oysa Denktaş, sonucun böyle olmaması için elinden geleni yaptı. Mesela eğer KKTC halkının büyük çoğunluğu, Denktaş'ın propagandasının etkisinde kalarak "hayır" oyu verseydi, bugün KKTC'ye yönelik izolasyonun sona ermesinden hiç kimse söz etmeyecek, KKTC daha da yalnızlaşacaktı.. Yine son durumdan memnuniyetini gizlemeyen CHP Lideri Baykal da süreç içinde "hayırcı" safta yer almıştı. Eğer KKTC halkı, Baykal'ın "etkisi altına" girseydi, referandumda KKTC'den "hayır" oyları baskın çıkabilir ve bu sonuç alınamazdı.. Yani ortaya çıkan sonuç Denktaş ve Baykal'ın öngörüsüzlüğünü kanıtlamaktadır.
|