| |
|
|
Güneydoğu'nun bel kemeri Diyarbakır Surları
Diyarbakır'dan müjdem var ey ahali! Güneydoğu'nun bel kemeri tabir edilen surlar dünya mirasına aday. Konuk olduğum Prestij Otel'in Genel Müdürü Celal kardeş diyor ki: "Ne bel kemeri abi. Yukarıdan surlara baksan kalkan balığı gibi görünür." Ben de ona "Sen Rize'lisin, Karadeniz çocuğusun. Bırak da Diyarbakır'ı Diyarbakırlılar anlatsın"deiyorum. Bunun için de ehline müracaat ettim. Kültür Turizm Şube Müdürü Reşit Akgüneş'e sordum. Eşi benzeri yok!.. Çakı bulmuş çocuk heyecanıyla anlattı Reşit Bey, dedi ki: "Bazı kaynaklar Diyarbakır Surları'nın Çin Seddi'nden sonra dünyanın ikinci uzun suru olduğunu söylüyor. Ancak Çin Seddi sur sayılmaz. Adı üzerinde o bir settir yani duvardır. Ama Diyarbakır Surları'nın gerek estetik görünüşü, gerek ise mimari açıdan eşi benzeri yoktur." Ayrıca uluslararası çapta uzman kişi sayılan Fransız tarihçi ve arkeolog Albert Gabriel de şöyle demiştir Diyarbakır Surları için; "Diyarbakır Surları, tek başına dünyanın en büyük kitabeler müzesidir." Anıların kenti Diyarbakır'ın tarihi sadece surlarda değil türkülerinde, şiirlerinde de gizli elbet. Uzaktan uzağa bir Cahit Sıtkı Tarancı dizesini duyup da paylaşmak ister gibiyim sizinle; "Çocukluğumda uçurttuğum uçurtmalar olacak \takılan şu beyaz bulutlar \de rüzgarda namaz bezidir yüzüne hasret kaldığım anacığımın..." Kibritsiz çıra yakmak... Birden akşama dek taş kırmaktan yorgun düşmüş Möho'nun kalın mı kalın, hüzünlü mü hüzünlü, yürekten mi yürekten türküsü bütün sesleri bastırır; "Diyarbakır şadakar \Musul'a bakar \\Şu Mardin'in kızları \çıra yakar." Möho, o iri sur taşlarından yontulmuş bir emek tanrısıydı. Öyle gelirdi ki kayaları parçalarken balyoz vurmuyor, dinamit patlamıyordu; elleri balyoz, yüreği dinamitti! Bu 'Tanrı'nın durup durup ah çektiğini duyardım. Çingene tenli, ceylan gözlü, saçları topuklarında bir kız göstermişlerdi; "Bu" demişler "Möho' nunki bu!" Möho, odalardaki değil, damdaki tahtına yatardı. Ah'ları ya gece yarısı ya da her sabah çekerdi. Yıldıza bakmak Ah'ına ah çektiği bir sabah da yanına varıp derdini sordum. Eller balyoz, gövdesi Asur yontusu Möho'nun yüreğinden şu dizeler döküldü: Vallahi billahi aşığ olmuşam \ıbaha kadar uyumamişam \ulduz bahan bahmiş \ulduza bahmişam. Yörenin bir sevdalısı işte böyle anlatıyor. Onun lafı üstüne koyacak laf mı olur?..
|