| |
Benim oyum bakkallara!
Yıllardır derin bir gündemin pençesinde kıvranıyoruz. Yaşam tüm hızıyla ilerlerken, günlük gündemin altında, derinlerde bir yerlerde sürekli varlığını sürdürüyor bu çekişme: Bakkal-Market çekişmesinden söz ediyorum. Mevzuya bulaşma nedenim Şelale Kadak. İşimi bitirip odasına dadanarak "Büyük Mağazalar Kanun Tasarısı" üzerine yazdığı yazıyı engellediğim dakikalarda kimsenin çözemediği bu sorunun bir parçası oluverdim. Şelale, marketlerden yana. Bendeniz bakkallardan. Fikrimi özgürce ifade ettiğim için Şelale odasından kovdu beni. Beni susturabilir ama yazmamı engelleyemez değil mi? Konu üzerine ahkam kesmeye başlıyorum. Dikkat! Hamam terliği aldığım yerden Metallica CD'si almak istemiyorum. Metallica CD'si aldığım yerden üç yüz gram kıyma almak istemiyorum. üç yüz gram kıyma aldığım yerden de 55 ekran televizyon almak istemiyorum... En önemlisi ucuz CD sepetinde Richard Clyderman'ın "best of"unu hiç görmek istemiyorum. Ama daha da önemlisi kasa kuyruğunda saatlerce beklemeyi hiç ama hiç istemiyorum. Üstelik iki paket makarna alıp kredi kartına dayandığım için kimlik gösterme fikri ruhumu daraltıyor. Hiçbir güç beni hafta sonu ucuza tuvalet kağıdı almak adına büyük bir marketin otoparkında yer aramaya, dönüşünde de arabamı bulamamaya zorlayamaz! Bu arada yakılsınlar, yok edilsinler gibi bir arzum da yok. Tabii ki olmalılar, tabii ki kaliteyi ucuza sunmalılar, tabii ki falan filan. İsteyen istediği yerden alsın. Mesela annem marketçidir. Marketler onun için bir sosyalleşme ortamıdır. Teyzelerim daha ziyade bakkallardan yana kullanırlar tercihlerini. Ve herkesin kendine göre geçerli nedenleri var. Ekonomik düzenlemeler, tasarılar genelde servet transferi anlamına gelir. Devlet kimden alıp kime vereceğinin kararını verir aslında bu tip hukuki uygulamalarda. Ve bakkal-market çekişmesinde kararsız oldukları kesin. Tabii bu arada tüketicinin menfaatlerini korumak da yine devletin işidir. Sıradan ve bilinçsiz bir tüketici olarak meselenin sadece yoğurdu üç, beş kuruş ucuza almanın ötesinde olduğunu söylemek istiyorum. Bakkalların hayatımızdaki yeri çok önemli. Bakkalın olduğu yerde kendinizi güvende hissedersiniz. İnsanın temel ihtiyaçlarından biri yoğurdu ucuza almak değil, kendini güvende hissetmektir. Mahallenin delikanlıları bakkalın önünde toplanır, yine mahallenin güzel kızını görmek için saatlerce bakkalın önü ablukaya alınır. Deftere yazdırırsın, çıkışmazsa sonra verirsin, maç skoru sorarsın, "çıkamıyorum çocukla bira gönder" dersin, kiralık evi sorarsın, Gripin bulursun, depozitoları nakde çevirtirsin, İTÜ'lüden matematik dersi verilir ilanı asarsın, emanetçi diye kullanırsın... Muhabbet edersin. Selam verip selam alırsın ve en önemlisi bire-bir pazarlamanın yani "abi tam senlik bir peynir geldi" uygulamasının şahına tanıklık eder, sevindirik olursun. Neyse pederin bir lafıyla bitirelim: Çarşı uzun. Herkese tezgah var, herkese ekmek...
|