| |
Van'da üç etkinlik girişimi. Sonuç: 3'ün 1'i...
Dünkü yazının çok ciddi anlamda kısa özetini geçmek istiyorum: Van'da bu seçimler kimsenin umurunda değil. Bunu anlamak için bütün bir gün halkın arasına irili ufaklı sortiler yaptım. Bu sortilerde bana göz kulak olan Sabah muhabirleri Erhan Doğan ve Zülfikar Ali Aydın'a teşekkürler. Ayrıca, Sabah'ın Van temsilcisi Ercan Demirci olmasa çok keyifsiz bir gezi olurdu. Dürüst olmak gerekirse Van'da kimin seçimi kazanacağından çok, onları tanımış olmam benim için daha önemli... Gelelim Van'da katıldığım sosyal etkinliklere. Üç ana başlıkta toplayabiliriz söz konusu etkinlikleri. Genelev ziyaretini müteakiben, kahvede maç izleme ve daha sonra da şehrin tek diskosu Urartu diskoyu ziyaret. Etkinlik, tek tekçi tezgahından bir İran sigarası alıp ciğerlerimin beğenisine sunma töreniyle başladı. 50 bin lira karşılığında bir adet 57 marka sigaradan aldım. Tezgahtar çocuğun adı Metin. İlkokul üçe gidiyor. Sabahçı. Okuldan çıkıp sigara satıyor. Bozuk param çıkmadığı için para istemeyecek kadar cömert ve temiz yürekli... Bu Tayfun Taliboğlu sahnesinden geneleve nasıl atladık bilmiyorum. Kimin fikri onu da hatırlamıyorum. Ama gidip bakma fikri hepimize uydu. 8 Mart Kadınlar Günü'ne malzeme çıkar diye düşündük herhalde. Van Genelevi şehrin dışında. Yani arabasız gitmenize imkan yok. Oldukça uzak. O kadar ki, bir ara sınırı aşıp İran'a geçtiğimiz hissine kapıldım. Ercan, dolmuş geçtiğini söyledi. İştirakçinin dolmuşta "Arkadan bir genelev alır mısınız?" yaklaşımını görmek isterdim doğrusu. Neyse, uzun bir yolculuğun sonunda ulaşıyoruz. Dağların arasında bir vaha gibi. Yüksek duvarlarla çevrili, stat kapılarındaki turnike sistemiyle girilip çıkılan iğrenç bir yer. İçeri dalalım hevesimiz kursağımızda kaldı, çünkü kapı kilitli. Genelev görevlisi gitmemizi çünkü önemli misafirlerin evi kapattıklarını söyledi. Anlaşılan içeride parti var! Yapacak bir şey olmadığından geri döndük. Arabamızı vahşi köpekler kovaladı. Saatler akşam yediye yaklaşırken Kanaryam'ın zorlu Ankara deplasmanını izleyebileceğim bir kahve bulma telaşı kapladı yüreğimi. Ercan sağ olsun şehrin en iyi Digiturk kahvesini buldu. Futboldan nefret etmesine karşın maçı benimle izledi. Vanlı Fenerbahçeliler muhteşem. Wimbledon merkez korttaki izleyici gibiler. Bağıran yok, küfreden yok, o öyle olmaz böyle olur diye ahkam kesen yok, beyler çay içelim tacizi yok... Güzel hareketleri soğukkanlılıkla alkışlayıp maçın tadını çıkartıyorlar. Kahve değil sanki Lordlar Kamarası. Tek çıkıntı bendim. Tipik sümüklü taraftar gibi davrandığım için kendimden utandım. Neyse ki sonra sakinleşip ben de güzel hareketleri alkışlayarak ortama uydum. Urartu şehrin tek diskosu. Kanaryam'ın üç puanını bir iki birayla kutlayabileceğimiz tek yer. Zülfikar ve Erhan da eşlik edince mekanın yolunu tuttuk. Ercan ısrarla damsız giremeyeceğimizi söyledikçe kendisine gülüp geçtik. Sonra o bize güldü. Urartu'nun bu konudaki tavrı net ve kesin: Damsız girilmez! Laila, Reina, Babylon referansları burada sökmüyor. Sonradan öğreniyoruz burada yanlışlıkla yan bakmak veya kesmek, mevzu çıkmasına neden oluyormuş. Öyle bir amacımız yok ama dört sap kapıya yığılınca riskli müşteri konumuna düşüyoruz. Israrcı olmadan uzuyoruz oradan. Otelin yolunu tutarken berberde kulaklarını (üzerindeki sakalları yani) tıraş ettiren bir adam görüyorum. Ve ohaaa oluyorum. Üç görgü tanığım var, inanmayan onlara sorsun. Etkinliklerde üçün birini almanın burukluğuyla muhteşem gövdemi yatağa yerleştirip kitabıma gömülüyorum.
|