Küresel güvenlik mantığının demokratikleşmesi
Dünyanın geleceği için iki noktada yeni bir felsefe geliştirme ihtiyacı ortada duruyor. Irak krizi sonrasında ortaya çıkan çatlakları gidermek üzere politik açıdan ve bunun tamamlayıcısı olarak güvenlik açısından yeni bir felsefe geliştirilmesi ve buna bağlı "siyasal pratikler"in ortaya koyulması gerekiyor. Irak savaşı ile Transatlantik ilişkilerde ortaya çıkan çatlak, savaş sonrasında sürdürülebilir bir duruma işaret etmiyor. Hatta çatlağın giderilmesinde geç kalınması, başka semptomların ortaya çıkmasına yol açıyor ve dünya sisteminin politik omurgasının "zedelenmesine" dönük gelişmeleri işaret ediyor. Bu nedenle Brüksel'deki NATO parlamenterler toplantısının esas gündemini yukarıdaki soruların cevaplarının aranmasına dönük hazırlıklar teşkil ediyor. Haziran ayında İstanbul'da yapılacak olan NATO toplantısında bu konularda kararlara varılması sağlanmaya çalışılacak. *** ABD ve Fransa-Almanya hattı arasındaki Irak Savaşı'na dönük görüş ve tutum ayrılığı, savaşın bitmesiyle sona ermiş olmadı. Tam tersine savaşla beraber ortaya çıkan "çatlak", bundan sonrasına dönük tereddütleri de artırdı. Savaş, bir şekilde Transatlantik'in beraber hareket edemediğinin tescili anlamına geldi. Üstelik bunun tescil edildiği konu herhangi bir konu da değil; küresel düzeyde etkiler yaratan ve artçı depremleri önümüzdeki on yıllar boyunca da sürecek bir konu. Böylesi küresel bir konuda ortaya çıkan çatlak, bundan sonrası için Transatlantik güç ilişkilerinin işlevinin ciddi biçimde sorgulamasını gerektiriyor doğal olarak. Irak zemininde ortaya çıkan tartışma temel bir "politik" tartışmaydı.. ABD Irak'taki diktatörlüğü iş başından uzaklaştırmak için bilinen yöntemleri ve mekanizmaları kullanmak yerine, BM ve NATO'yu bir kenara itme pahasına kendi tutumunu yürürlüğe koydu. Fransa-Almanya hattı açısından buradaki çelişki, Irak'a demokrasi götürmek adına, uluslararası sistemin değerlerinin ve bunları temsil eden kurumların bir kenara itilmesidir. Ayrıca, demokrasi götürmek adına şiddete başvurulması da bir başka çelişki olarak ortaya koyuldu Fransa-Almanya hattı tarafından. Buna karşılık ABD, AB tarafından ortaya koyulan demokrasi perspektifinin, herhangi bir ülkedeki insan hakları ihlallerine göz yummak anlamına geldiğini, diktatörlerin bundan yararlanarak uluslararası sistemi oyaladıklarını öne sürdü. Demokrasi perspektifinin diktatörlüklere göz yummak anlamına gelmemesi gerektiği, ABD'nin argümanlarının önde geleniydi.. Bu çerçevede ortaya çıkan temel bir politik görüş ayrılığı, ABD'nin uluslararası mekanizmaları bir kenara iterek hareket etmesini engellemedi. Ayrıca, ABD'nin Fransa-Almanya dışındaki kimi küçük AB ülkelerini de yanına çekerek siyasal açıdan olmasa bile sayısal açıdan AB'yi kendi yörüngesinde hareket ettirebileceğinin ipuçlarını vermesi, NATO ve BM'den sonra AB'yi de belli oranda pasifleştiren etkiler yaratabileceğini gösterdi. Neredeyse, bir diktatörü devirmek uğruna sistemi kökten sarsabilecek krizlerin ortaya çıkması, "sistemin kodları" ve "güvenlik mantığı" üzerine yeniden düşünmeyi zorunlu hale getirdi. *** Gündemi oluşturması gereken sorular pek çok merkezde biçimlendikten sonra Brüksel zemininde kristalleşiyor, cevaplar ise İstanbul'da aranacak. Fakat soruların ortaya koyulma biçimi bile çok zorlu bir süreçle karşı karşıya olunduğunu gösteriyor. Bu sürecin başarıyla atlatılabilmesi için, öncelikle işin felsefesi üzerinde durmak gerekmektedir. AB cephesinin kendi politik değerlerini sadece Avrupa coğrafyasının değerleri olarak konumlandıran Avrupa-merkezcilik'ten tümüyle arınması zorunludur. Bu siyasi değerlerin AB içindeki küçük ülkelere dönük yüzü ile büyük ülkelere dönük yüzü arasında farklılıklar olduğu bir şikayet konusu olarak küçük ülkeler tarafından yükselen seslerle dile getiriliyor artık. Kendi içinde bile böyleyken, AB'nin dünya sisteminin tüm unsurları için bu değerleri işlevselleştiren bir perspektif ve siyasal pratikler bütünü üretmesi için ciddi çaba göstermesi büyük bir sınav olarak duruyor önünde.. Öte yandan ABD'nin güvenlik pratiklerini yeniden şekillendirmekten önce Transatlantik'e ruh veren güvenlik mantığını tazelemesi işin omurgasıdır. Güvenlikten, zengin ülkelerin güvenliği veya bunların himaye ettikleri enerji havzalarının güvenliği anlaşılmamalıdır sadece. Güvenlik mantığı demokratikleşmelidir; siyasi gücüne bakmaksızın demokratik devlet düzenine sahip tüm ülkelerin ortak güvenliğini öngören bir güvenlik felsefesi oluşturulmalıdır. Bu konuya devam edeceğiz..
|