Değerler ve araçlar
"Dünya barışı" ya da "düzeni", kodlarını herkesin bildiği değerler ve bu değerleri temsil eden kurumlar olmadan varolamıyor. Bir şekilde herkesin bildiği değerler ve bu değerlerin ete kemiğe bürünmüş hali olan kurumlar tam olarak işlemediği zaman, düzenle düzensizlik arasında bir "ara durum" oluşuyor ki, bu, düzensizlikten bile kötü. Çünkü o zaman düzenin değerleri ve araçları düzensizliğin tahrik edilmesi için kullanılabiliyor. Bugün dünya düzeni ve terör ilişkisinde böyle bir riskle karşı karşıyayız. "Düzen"i temsil eden değerlerin ve kurumların ne yönde işleyeceği konusundaki belirsizlik, merkez-kaç güçlerin istismarına uygun bir zemin oluşturuyor.
*** ABD'nin Irak'a müdahale etme biçimi, bilinen değerlerin ve kurumların bir "parantez" açılarak askıya alınması anlamına geldi. O güne kadar "pax"ı temsil eden değerler ve kurumlar kısa bir parantez aralığında da olsa, işlevsizleşti. Tabii söz konusu olan küresel anlamı olan siyasi prensipler ve araçlar ise, bunların kısa bir parantez aralığında askıya alınması, tamiri mümkün olmayan sonuçlar doğurabiliyor. Ve bugün "pax"ı temsil eden değerlerin ve kurumların geleceğinin ne olacağı konusunda ciddi bir arayış var. BM ve NATO gibi kurumların rollerinin yeniden tanımlanması, "pax"a ruh veren siyasi değerlerin derinlemesine ele alınması ve stratejik araçların kodlarının belirlenmesi ciddi bir gündem oluşturmaktadır. "Büyük Ortadoğu" projesi de bu bağlam içinde dikkatle ele alınmalıdır. "Büyük Ortadoğu" bölgesine dönük bir tür "oryantalist siyaset" veya "siyasi misyonerlik" gibi düzenlenmemelidir ve bu algıdan uzak biçimde kodlanmalıdır. Öncelikle Irak Savaşı sonrası ortaya çıkan zihniyet karmaşasını giderecek bir büyük "küresel meşruiyet" şemsiyesi oluşturulması işin esasını teşkil etmek zorundadır. "Pax"ı temsil edecek siyasi değerlerin bu şemsiye içine yerleştirilmesi gerekir. Zaten, geçen yüzyılın son diliminde Balkanlar'da görülen insanlık suçlarını engellemede ortaya çıkan gecikme ve ihmaller, "dünya barışı"nı temsil eden değerler ve kurumlar üzerinde ciddi bir meşruiyet gölgesi oluşturmuştu. Bunun o günden itibaren kademe kademe derinleştiği görüldü. Bugün problem, "meşruiyet"in inşa edilmesidir.
*** "Büyük Ortadoğu" bölgesindeki halklarda, bölgelerinin demokratikleşmesine ve zenginleşmesine dönük ciddi bir talep var. İç dinamikler bu yönde işliyor. Fakat bu doğal talebin dış dinamikler tarafından dile getirilmesi her zaman şüpheyle karşılanıyor. Sadece dış dinamikler üzerinden akan siyasi projelerin, bölgenin dinamiklerini zedeleyen radikal dönüşümlere yol açacağı ya da siyasal ve kültürel yabancılaşmaya yol açacağı kaygısı her şeye baskın çıkıyor. Bu kaygının aşırı egemenleştiği durumlarda, demokratikleşme talepleri güç kaybediyor ve geri plana düşüyor. Bölge halklarının iç dinamiklerini dikkate almayan her projenin "oryantalist siyaset" zeminine kayacağını ve "siyasi misyonerlik" konumuna kolaylıkla düşeceğini dikkate almak gerekir. Bu nedenle, "Büyük Ortadoğu" bölgesini kalkındırmaya dönük yaklaşımların, ciddi değerlere ve kurumlara yaslanan bir "işbirliği" mantığı içinde yürütülmesi gerekir. Ancak, dünya barışını temsil eden değerlerin ve kurumların tazelendiği bir sürecin ardından, "Büyük Ortadoğu" bölgesinin iç dinamiklerini esas kabul eden ve bağlayıcı mekanizmalar üzerinden işleyen bir sürecin anlamı olabilir. "Değerler"i ve "araçlar"ı konuşmadan demokrasiyi ve zenginliği bir proje haline getirmenin, bölge halkları gözünde "yabancılaşmayı" temsil edeceğini unutmamak gerekir.
|