New York'a mektuplu yolculuk
BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Kıbrıs sorununun çözümü için taraflara yolladığı davet mektubu, dün Ankara'da büyük bir memnuniyetsizlik yarattı. Memnuniyetsizliğin tarafı sadece KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş olarak gösterilse de Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın tepkisi aslında farklı değildi. Bunun nedeni Erdoğan'ın Davos'ta bir araya geldiği Annan'ın o gün ortaya koyduğu yaklaşımların hiçbirini davet mektubuna yansıtmamış olmasından kaynaklanıyor. Daha ilerisi Erdoğan'ın, Washington'da Başkan Bush başta olmak üzere yaptığı temaslar sonucunda ortaya çıkan görüş birliğinin, Annan tarafından dikkate alınmamış olması. Bu durum Denktaş kadar, Erdoğan'ın da kaşlarının çatılmasına neden oluyor. Nitekim Erdoğan bu rahatsızlığını dün akşam Ankara Sheraton Oteli'nde ziyaret ettiği Denktaş'a da bütün açıklığıyla aktarıyor. Aslında akşam ziyaretine kadar Denktaş, Erdoğan'ı farklı bir şekilde değerlendiriyor. Daha da ilerisi kendisine bir komplo kurulmakta olduğu hissine kapılıyor. Buna, KKTC Cumhurbaşkanı'na dün saat 11.00'de Ankara'da ulaştırılan davet mektubunun KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat'a kendisinden bir gün önce, önceki gün ulaştığı yönündeki bilgi neden oluyor. Hatta, Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Gül'ün de davet mektubundan bir gün önce bilgi sahibi olduğu yönündeki haberler de Denktaş'ı rahatsız ediyor. Başbakan Erdoğan da mektuptan dün aynı saatlerde haberdar olduklarını açık bir dille aktarınca Denktaş rahatlıyor.
"Kaale almadınız" mektubu
Erdoğan, Annan'ın yaklaşımına tepki gösteriyor. Hatta, Başbakanlığı öncesi, "Beni aldattı" dediği Annan'a karşı farklı bir duygu yansıtmıyor. Davos'ta yaptığı görüşmede masaya yatırıp bir yere kadar getirdikleri konuları Annan'ın görmezden gelip davet mektubuna yansımamış olmasını eleştiriyor. Daha da ilerisi Washington yönetimi aracılığıyla kendisine ilettikleri talepleri dahi Annan'ın "kale almamış olmasına" dikkat çekiyor. Sonuçta Erdoğan bu durumu içeren bir mektubu Annan'a gönderme kararını dün Denktaş'a da aktarıyor. Ankara'nın rahatsızlığı Annan'ın, 8 sayfalık davet mektubunda yer alan iki unsur üzerine oturuyor. 1- 10 Şubatta başlamasını öngördüğü müzakereler sonucunda ortaya çıkacak olan boşlukların Annan tarafından doldurulacak olması. 2- Annan'ın bunu otomatik referanduma sunma kararlılığı. Denktaş, müzakereler sonucunda üzerinde uzlaşılamayan konuların Annan tarafından doldurulup referanduma götürülmesini istemiyor. Bunun Türk tarafının pazarlık kozunu azaltacağına inanıyor. Sezer'e telefon Denktaş'ın dün yakın çevresinden yansıyan hava şöyleydi: "Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta Annan'la yaptığı görüşmede aldığı izlenim ve Washington yönetiminin verdiği sözler, Annan'ın davet mektubuna bir etki yapmamış. Annan, planında öngördüğü tüm koşulları davet mektubunda sıralamış. Ayrıca Özel Temsilcisi De Soto da devreden çıkmış değil." Denktaş, bu yaklaşımını dün Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e de telefonla iletmiş. Davet mektubunda karşı çıktığı konuları Sezer'in, haftalık olağan görüşmelerinde Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök'e de aktarmasını amaçlamış. Denktaş bu sıkıntıları aktarırken, müzakere masasında yer alacak bir diğer isim KKTC Başbakanı Mehmet Ali Talat kararını vermiş bir şekilde, Türkiye'nin nasıl bir pozisyon alacağını bekliyordu. Talat'ın kararı Talat'ın kararı, "Müzakere için masaya oturmalıyız" noktasındaydı. Başbakan Talat, her ne kadar referandumu bir risk olarak görse de Rum kesiminin AB'ye üye olacağı 1 Mayıs'a kadar adım atılmazsa bunun çok daha büyük bir risk olacağı görüşünü taşıyordu. Bu açıdan Talat ile Erdoğan, dün aynı paralelde hareket ediyordu. Bunlar dün Sheraton Oteli'nde bir saat süren görüşmelerde de masaya yatırıldı. Sonuçta Erdoğan'ın Annan'a mektup yazması Denktaş'ın da bu çerçeve içinde New York'ta müzakerelere gitmesi kararına varıldı. Sonrasında ne olacağına gelince; Ada üzerinde taşların yıkılıp yeniden dizildiği bu satranç daha uzun sürer. Bu oyun burada bitmez...
|