Vizontele Tuuba'nın galasına Gülben Ergen Hanım, birlikte olduğu erkek arkadaşı Mustafa Erdoğan'la gitmiş. İkisi de kendi alanlarında bir numaraya oynayan iki star. Medya da Vizontele'nin yıldızlarından çok onlarla ilgilenmiş. Yılmaz Erdoğan'ın bu duruma herhangi bir itirazı olduğunu sanmıyorum...
Çünkü Yılmaz Erdoğan bu işi bilir. Bir galaya ne kadar şöhret katılırsa o kadar iyidir. Galanın haber değeri artar. Amerikan ve İngiliz filmlerinin Londra ve New York'da düzenlenen galaları ile ilgili haberleri hatırlayın... Giriş, şimdilerde aynen bizde de olduğu gibi mümkün olduğu kadar uzun tutulur ki, medya gelenleri dilediği gibi görüntülesin.
Hele geceye gelen filmin yazarı, yönetmeni ve baş oyuncusunun kardeşi ve onun Türkiye'nin en şöhretli iki starından biri olan sevgilisi ise... Bu kaymaklı ekmek kadayıfıdır...
İletişim dilinde buna 'görünürlük' (publicity) deniyor. Bir stratejinin parçası olarak uygulanırsa her zaman işe yarar; tek başına kalırsa da tersine; zarar verir. Haberim çıksın da nasıl çıkarsa çıksın mantığı her zaman iflas eder. Aşağıda buna da bir örnek vereceğiz.
Ergen-Erdoğan çiftinin Gala'ya gölge düşürmekle suçlanmasını anlamakta zorluk çektim. Hele bu yadırgama işinin altında Doğan Hızlan ağabeyin ve magazin basınımızın en akıllı yönetmenlerinden bizim Şengül Balıksırtı kardeşimizin adını görmek beni iyice şaşırttı. Balıksırtı, katılımcıların görüşünü aktardığını ifade ederek, demiş ki: "Gazetecilerin ilgisini çekeceklerini biliyorlardı. Bu geceye katılmak zorunda mıydılar?"... Şimdi gelelim 'publicity'nin yanlış kullanımı örneğine.
Bilgiyi tek kaynaktan aldığımız için kahramanları (!) söylemeyeceğim. Adları bende saklı. Pek de önemli değil zaten. Yaklaşım önemli. Aklı evvel bazı PR'cılar popstarlarımızdan A.B.'ye diyorlar ki, "Arkadaş senin adın şu sıra basında pek çıkmıyor. Gel bir mankenle üç beş kuruşa anlaşalım. Seninle çıkıyormuş gibi yapsın. 5-6 ay idare ederiz." A.B., beğeniyor fikri. Teklif C.D.'ye götürülüyor. O da kabul ediyor. Kendi adı da basında yer alacak ya... Bilgi doğru ise 20 bin dolara anlaşıyorlar. Senaryo mükemmel çalışıyor.
Magazin basını bilinen görevini yapıyor: "YAKALADIK!"... Çarşaf çarşaf haberler: "Düzeyli bir beraberliğimiz var!" vs.. İşler planlandığı gibi bir iki ay gidiyor. Fakat o da ne?... C.D., tutup bu ara gönlünü şov dünyasının bir başka ünlüsüne, E.F.'ye kaptırmıyor mu?.. Bütün plan suya düşüyor... Koskoca bir fiyasko... A.B.'nin, C.D.'yi neden ve nasıl bıraktığı haberleri ile iş geçiştirilmeye çalışılıyor. Fakat nafile... Sonuç: Sabun köpüğü... Hiçbir işe yaramayan bir medya görünürlüğü... Ve boşa giden 20 bin dolar... Sakın buna gülüp geçmeyin.
Pek çok büyük şirket, böyle işlerde yüz binlerce doları sokağa atıyor. Siz de çıplak gözle tespit edebilirsiniz. Bakın gazetelere. Hangi haberlerin sürekliliği, yaratıcılığı ve tutarlılığı yoksa, o haberin arkasında kesinlikle para, zaman ve insan kaynağı ziyanlığı vardır. Vizontele Tuuba galasında yaşananlar ise tam olması gereken bir publicity örneğidir.