İki güzide üniversitemizde kriz var. Galatasaray ve Boğaziçi Üniversiteleri hiç de hak etmedikleri bir itibar kaybı sürecinin içine girdiler. Belki de üniversite yönetimlerinin durumu yeterince ciddiye almamaları yüzünden. Belki de itibar kaybının ne kadar kolay gerçekleşebileceği konusunda yeterince bilgileri olmadığından... Hani itibar için, tel üzerindeki kuş gibidir, derler. Elini çırptın mı gider. Bir daha onu getirip aynı yere kolay kolay konduramazsın. Önce iki olayı hatırlayalım. Galatasaray Üniversitesi'nden Gönül Dicle İpekçi Hanım kendisine bir yan gelir sağlamak amacıyla pek de legal olduğu iddia edilemeyecek işlere kalkışır. İş adamlarına sosyal hizmet sunmak amacıyla(!) bir tür çöpçatanlığa başlar. Buna halk içinde her ne kadar 'kadın satışı' 'P....'lik gibi deyimlerle yaklaşılsa da, gelişmiş(!) ülkelerde bu işin resmi adı 'match-making' dir... Gönül Hanım ortadan yok olmuş bir fotoğraf makinesini bulmak için illegallik dozu biraz daha yüksek işlere kalkışınca çömlek patlar. Sabıka kayıtları hayli kabarık insanlardan oluşturduğu bir ekip, bu iş için manken Y.T.'yi kaçırır, bu arada da kıza tecavüz ederler... İkinci olay Boğaziçi Üniversitesi'nden. Yabancı manken Noella bu güzide üniversitemizde Poitika Bilimi Eğitimi almaktadır. Geçenlerde Türkiye'nin en şık dergilerinden Esquire'da son derece çekici fotoğrafları yayınlanır. Sonradan fotoğrafları aynı üniversitede asistanlık yapan Cem Taluğ Bey tarafından çekilmiş olduğu anlaşılır. En güzel açıklamayı da Noella Hanım yapar: "Cem Bey'i okuldan tanırım. Benim için bir sorun yok!" Bizim için de bir sorun yok... Ama kamu vicdanı için ne yazık ki var. Bir olayın kriz olup olmadığını anlamak için hasar tespiti yapılır. Bu da araştırma ile olur. Sorarsın, itibarımı ne kadar etkiledi. Herhangi olumsuz etki yoksa susarsın. Yok ciddi bir itibar kaybı söz konusu ise o zaman ciddi bir kriz iletişimi yapman gerekir. Şu ana kadar rektörlerden tık yok. Öğrencilere de bir açıklama yapılmamış. Oysa üniversitelerimizin sadece birer ilim yuvası değil aynı zamanda birer irfan yuvası olduğunu anlatmanın tam fırsatı. Haydi değerli rektörler. Henüz vakit çok geç değil. Devekuşu sendromunu bir kenara bırakın. Sazı elinize alın! Mezunlarınızı 10 yıl sonra bile izleyebilecek olan bir itibar kaybına izin vermeyin. Eğitim kurumlarınızın değerlerini anlatın ve bu tekil olayları nasıl değerlendirdiğinizi belirtin. Cem Taluğ Bey, "Ayrıntılı almak isteyen rektörlüğe başvursun!" diyormuş. fotoğrafları rektörlük çektirmiş gibi. Duygu Hanım'ın işine son verilip verilmediği bilinmiyor. Öğretim görevliniz haksız yere suçlanıyor ve onlara sahip çıkmak istiyorsanız da, çıkın bunu bile aslanlar gibi söyleyebilirsiniz... Yeter ki susmayın...