|
|
Sabah, kendisini bağlıyor!
Neredeyse her pazartesi evden çıkarken kendi kendime söz veriyorum: "Bugün başlıyorum. Sıkı rejim ve hedef 3 ayda 10 kilo!" Öğlen yemeğinden ya da en geç akşam yemeğinden sonra birden fark ediyorum. Ne söz kalmış ne hedef... Ama sorun yok. Çünkü kol kırılıp yen içinde kalmış. Oysa kendime verdiğim sözü herkese ilan etsem. Öyle gazetede yazarak değil. TV'lerden avazım çıktığı kadar bağırarak. Sonra da tutamasam... Anında itibarımı kaybederim, değil mi? Arkamdan da güler geçerler... Cuma akşamı Sabah'ın 10'uncu katındaki toplantı salonunda gazetenin yeni reklam filmlerini izliyoruz. Kelimenin tam anlamıyla "Bir Sinan Çetin yapımı". Üç değişik film. Üçü de birbirinden iddialı ve çarpıcı. İşin ilginç yanı hiçbiri bence reklam filmi değil. Üçü de birer 'adanmışlık' filmi. Amerikan kültürlü iş dünyasında 'commitment' denen türden. Üçünü peşpeşe izleyince hemen fark edeceksiniz: Sabah kendisini 'bağlıyor'. Topluma açık ve net bir söz veriyor. Bir tür manifesto. Çetin'in yönettiği birinci filmde deniyor ki, "Biz yalan haber yapmayacağız! Kimseye çamur atmayacağız! Suçluluğu kanıtlanana kadar kimseyi suçlu ilan etmeyeceğiz! Meslek ilkelerine sonuna kadar uyacağız"... Yani mahkeme kararı yoksa, "Katil yakalandı!" ya da "İşte hortumcu işadamı!" başlığını Sabah'da göremeyeceğiz... İkinci filmin yönetmeni Sinan Çetin'in Plato'sundan Barış Denge. Verdiği söz ise ilginçlik üzerine. Üç film de iyi ama bence içlerinde en sıcak olanı bu ikincisi. Tek kelime söz yok. Müzik de yok. Sonunda mesaj da yok. Bir çift pencere önündeki kanepelerinde oturmuş gazete okuyorlar. Camdan ağaçlar gözüküyor. Kuş seslerinden başka bir ses yok ortalıkta. Erkek Sabah'ı, Kadın Günaydın'ı okuyor. Ne var bunda, diyeceksiniz. İzleyin, ne olduğunu göreceksiniz... Üçüncü film yine Plato'dan Volkan Duran'a ait. Sabah'ın tek renkli değil, 'çok renkli' olacağı sözünü veriyor. Tek bir siyasi partiyi tutmayacak. Bir futbol takımından yana olmayacak. Sadece bir başkan adayına 'kıyak' yapmayacak vs... Bunları söylemezsen, ya da okurların gözüne sokmadan dostlar alışverişte görsün misali, 'kalite sözümüz' gibi şirket duvarlarına asar, web sitesine yerleştirirsen pek sorun çıkmaz. Bir sorun çıktı mı, "Şeytan doldurmuş... Hay Allah arkadaşlar yapmış..." der geçersin. Ama kendini bağladığın ilkeleri günlerce TV'lerden bağırırsan, herkes sana hesap sorar. En küçük hatan dev aynasında gösterilir. Filmleri izledikten sonra Genel Yayın Yönetmenimiz Ergun Babahan'a dönüp "Bundan sonra işin kolay olmayacak" dedim. O da "Bir senedir buna hazırlandık. Bundan sonra karada ölüm yok!" diye cevap verdi. Bence iş o kadar da kolay değil. Üreten adam hata yapar. Burada kritik nokta, 'sürçü ilan eylenirse' yapılan hatayı açık yüreklilikle kabullenmek, okurla paylaşmak ve ondan ve taraflardan özür dilemektir. O zaman Sabah daha da büyür... Daha önce de yazmıştım. Sabah üst yönetimi medya sektörünün yerlerde sürünen itibar düzeyini de dikkate alarak, saygınlığı artırmak için kendisine 3 yıllık bir hedef koymuştu. Bu geçen yıldı. Aradan geçen zaman içinde alınan son derece olumlu mesafe araştırmalarda ortaya çıkıyor. Sabah yönetimi şimdi bu filmlerle sanki hedefi daha da öne çekmeye çalışıyor. Ve ok yaydan çıkıyor... Haydi hayırlısı...
|