|
|
Kapalı kutu kendini halka açtı
Daha önceleri kendisini buradan sık sık eleştirmiştim. Ama TBMM Başkanı Bülent Arınç, iletişimini 6- 7 aydır adam gibi yönetmeye başladığından bu yana Meclis'in algılanmasında ciddi değişim var. Uyguladıkları planlı iletişim projelerinden biri çerçevesinde beni de davet ettiler. Diğerlerine sordukları soruyu bana da sordular: "Meclis'te dilediğiniz tüm kapıları size açacağız. Öncelikli olarak görmek istediğiniz bir yer var mı?" Ben de Sayın Arınç'a "Bir ülkenin gelişmişliğini, en iyi o ülkenin üretime doğrudan katkısı olmayan insanlarına ve mekana verdiği önemden anlarsınız" deyip, arşivi, yemekhaneyi, tuvaletleri, bir de milletvekili odalarını görmek istediğimi söyledim. Tüm kapılar açıldı. Ayaklarıma kara sular inene kadar gezdim. En çok etkilendiğim yer, kapıları ancak özel izinle açılan arşivdi. Meclis'e halk tarafından verilen dilekçelerin takip sistematiği de bir o kadar ilginçti. 1920'de el yazısı ile küçücük bir kağıt üstüne yazılıp imzalanmış 1 numaralı kanunu elimde tuttuğum; istiklal mahkemeleri tutanaklarına göz attığım; ilk günden bu yana tüm gizli açık tutanaklarla başbaşa kaldığım anlarda, cumhuriyeti adım adım kurmuş ve yaşatmış siyasileri rahmet ve saygıyla andım. Hafızası olmayan ulusların geleceklerinin de olamayacağını o arşivi gezerken anlıyorsunuz... Yemekler çok ucuz. Meclis, pazartesi ve salı günleri halkın ziyaretine açık. O günlerde 20'şer bin kişi geliyormuş. 5'er binden haftada 10 bin kişi yemeğe davet ediliyormuş. Bunların paralarını da milletvekilleri ödüyormuş... Bu rakamları duyunca yemeklerin neden bu kadar ucuz olduğunu anlıyorsunuz. Bir küçük rakam daha: TBMM'de günde 15 kuzu ve 5 dana tüketiliyormuş... Başkan'ın beşeri bir hale getirdiği tünellerden geçerek milletvekillerinin ofislerinin bulunduğu binalara geçtiğinizde ise durumu en iyi anlatan söz: 'Dar alanda kısa paslaşmalar...' Belli ki, milletvekillerini 5 yıldızlı otel tuvaletlerinden daha küçük olan odalara bilhassa tıkıştırmışlar. Oralarda çok takılmayıp Meclis çalışmalarına katılsınlar diye herhalde... Master, doktora diplomalı milletvekili danışmanları ve sekreterlerinin üçerli beşerli doluştukları, telefon kulübesi büyüklüğündeki mekan ise, istenildiğinde rahatlıkla işkence odaları olarak kullanılabilir... Bunun yanı sıra milletvekillerine hayatı kolaylaştırmak için pek çok şeyin yapıldığı da bir başka gerçek. O günün önemli haberlerinden oluşan kapsamlı bültenler, herkese ücretsiz dağıtılan dizüstü bilgisayarlar, cep telefonları, elektronik ortamda her türden bilgiye kolay erişim... Başkan Arınç gün geçmiyor ki, bir başka yenilik getirmesin... İki milletvekili ile uzun boylu görüştük: AKP'den Dr. Zeynep Karahan Uslu ve CHP'den Prof. Dr. Gaye Erbatur. Minicik odalarını son derece kişilikli döşemişler. Birbirleriyle mükemmel anlaşıyorlar. Farklı görüşlerde olsalar da, iş memleket meselelerine gelince yekvücut olabilen, medeni, olgun kişiler... Öte yandan Meclis'e yakışan, o son derece şık, ceylan derisi koltuklarda yerlerini aldılar mı, sanki onlar gidiyor, başkaları geliyor. Birinin ak dediğine beriki kara demeye başlıyor hemen... Anlaşılır gibi değil. Gezinin sonunda Meclis TV'ye geldik. Mükemmel bir stüdyo... Yüksek teknolojinin tüm nimetleri orada. Her partiye eşit zaman ayırma geleneğini koruyorlar. Bir ihtimal TRT, 3'üncü kanalı olduğu gibi TBMM'ye satacak. Fakat Meclis oturumları dışında ne yapacaklarını pek bilemiyorlar henüz... Gün sonunda hayli şaşırmış, heyecanlanmıştım. Kapalı kutu TBMM kendini halka açıyordu... Parmak demokrasisi, yerini 'milli iradeye' terketmeye başlamıştı sanki (bkz. 'tezkere')... TBMM'nin her köşesinde iletişim açısından başlatılan değişimi hissediyorsunuz.
|