| |
|
|
Yeni bir yıldan ürkmek anlamsızdır!
Geçen yıl bu vakitler, 2003'ün ilk gününü yaşarken, Tayyip Erdoğan milletvekili bile değildi. AK Parti 3 Kasım 2002 seçimini kazanmış, hükümeti kurmuş ve parti içinden bir başbakan (Abdullah Gül) çıkmıştı. Ama Tayyip Erdoğan'ın başbakan olabilmesi, ancak, şubattaki Siirt seçimi yenilenmesi ertesinde mümkün oldu. 2003'ün yılbaşında, Bağdat'ın hakimi ise Saddam Hüseyin'di. Sayısız saraylarından birinde, ailesi ve yakın çevresi ile, Irak'ın geleceğini konuşuyordu herhalde. Herhalde sonra olacakları Amerika'nın Irak'ı işgal edeceğini ve kendisinin Tikrit'teki bir kovukta yakalanacağını, hayal bile etmemişti. Saddam, 1991 yenilgisine rağmen Baba Bush'u nasıl tasfiye ettiyse, Oğul Bush'u da Beyaz Saray'dan göndereceğini hayal ediyordu muhtemelen. Hep düşünmüşümdür.. İnsanların geleceği bilmesi mi, yoksa bilmemesi mi daha iyidir, daha doğrudur. Eğer "Gelecek" değiştirilmez bir kaderse, bunu önceden bilmenin ne faydası olabilir ki? Ama, bugünden gerekli önlemleri alıp, gelecekte doğması muhtemel olumsuz gelişmeleri önceden önlerseniz, zaten geleceği bilmiş olmaz mısınız? Bu bakımdan, geleceği öğrenmek için falcılara, kahinlere başvurmayı, fazla anlamlı bulmuyorum. Eğer Tayyip Erdoğan, 28 Şubat döneminde boyun eğseydi, dik durmaktan vazgeçseydi, 2003 yılında başbakan olamazdı. Saddam Hüseyin de, dünya konjonktürü ile sürekli ters düşmenin, sonunda felaketle biteceğini hesaplasaydı, 2003 yılı ona şimdi yaşadığı felaketleri getiremezdi ki. Aslında, hepimize ders olmalı kamuoyu önündeki insanların yaşadığı serüvenler. Şu anda problemleriniz, aşılmaz gibi görünen zorluklarınız olabilir. Eğer bunlardan ötürü yılgınlığa düşer ve işi sererseniz, problemleriniz daha da artar. Bütün gereken, zemini, zamanı ve ortamı iyi değerlendirmektir. Bu sade bireyler için değil, ülkeler, uluslar için de şarttır. Dünyadaki gelişmeleri geç anlayan ve uyum sorununu tam olarak gerçekleştiremeyen büyük imparatorluklardan sadece bir tanesiydi Osmanlı! Sonuç, yıkılma, parçalanma ile bitti. Aynı sürecin Sovyetler Birliği için de işlemesini, günümüzde görmedik mi? Kapalı toplum modeli, Sovyetler'i geri bıraktı. Bütün kaynaklarını Kızıl Ordu'ya yönlendiren Sovyet Rejimi, MİG-29'ları yaptı ama bilgisayar yapamadı.. Daha doğrusu bilgi ve iletişim çağına, Sovyet toplumu geçemedi. Bu çağın en müthiş gerçeklerinden biri bu. Çok güçlü gibi görünen konvansiyonel ordular, top patlatmadan yok olabiliyorlar. Bir savaş olmadan veya bir askeri yenilgi yaşanmadan, Sovyetler Birliği yenilip, dağıldı. Saddam'ın Cumhuriyet Muhafızları, işgal kuvvetleri karşısında savaş vermeden eriyip, yok oldular. Bütün bunları ve yaşadığınız çağın gerçeklerini bilir, buna göre kendinizi uyarlar, hazırlarsanız, gelen yeni yıllardan ürkmezsiniz. Ama, geçmiş yılların sorunlarını da çözülmemiş biçimde sırtınızda taşıyarak, hiçbir vizyonunuz ve projeniz olmadan yeni bir yılı karşılıyorsanız, durum ürkütücü olabilir.
|