| |
|
|
"Kopenhag Kriterleri" yerine "Ankara Kriterleri" mi olacak?
Artık, "Ankara Kriterleri" konusunda bir açıklık getirmenin zamanı gelmiştir, geçmektedir. Nedir bu sürekli "Kopenhag Kriterleri"ne karşı öne sürülen "Ankara Kriterleri?" Daha fazla refah mıdır? Daha fazla özgürlük ve demokrasi midir? Daha ileri bir gelişmişlik düzeyi, daha çok üretim, daha hızlı bir ilerleme midir? Her 10 yılda bir askeri müdahale midir? Güneydoğu realitesini, Kıbrıs olgusunu, Türk-Yunan ilişkilerini, dünya gerçeklerinin dışında tutup, sürekli kriz konuları halinde, gelecek yüzyıllara aktarmak mıdır? Yargıtay başkanlarının, her adli yıl açılışında "Cüzdanımızla vicdanımız arasında kaldık" yakınmalarını dinlemek midir? Devlet gücünü kullanan birilerinin, resmi görüş dışındaki düşünce sahiplerini andıçlaması mıdır? Bu "Ankara Kriterleri"ni, Türkiye'ye 21'inci yüzyılda da vizyon olarak sunanların, artık takiyyeyi bırakmaları gerekiyor. Uluslararası camia içinde uyumlu yaşamak ve çözüm üreten bir devlet olmak "Teslimiyetçilik" ise, neden 1980'in 12 Eylül askeri rejimi, Rogers Planı'nı kabul edip, karşısında hiçbir taviz almadan Yunanistan'ın NATO askeri yapısına dönmesini kabul etmiştir? Kuzey Irak'taki "Kırmızı Çizgi"nin, çuval olayı ile morarması, nasıl kabul edilmiştir? Neden 1923'te Kerkük-Musul- Kıbrıs ve Batı Trakya, bizim sınırlarımız içinde kalmamıştır? Neden 1947'de Roma Antlaşması ile 12 Ada Yunanistan'a verilirken, bunu kabul etmiştir Türkiye? Ulusal egemenliği ve bağımsızlığı korumak, bu topraklardaki insanların dünyanın en özgür, en demokratik, en müreffeh, en gelişmiş toplumu olması ile eşanlam da taşımalıdır. "Ankara Kriterleri" ise, bazen cumhurbaşkanlarını, başbakanları devirmek, TBMM'yi ve siyasi partileri kapatmak anlamına da gelmedi mi? Batı ile savaşı bitirdiği gün, Türkiye'yi tepeden tırnağa, aile modelinden devlet modeline kadar Batılı yapmak için reformları başlatan Atatürk'ü, "Ankara Kriterleri" bir "3'üncü Dünyalı Lider" gibi sunmaya çalışmıyor mu? Yetmedi mi kayıp yıllar ve gelecekleri söndürülen kuşaklar? Yunanistan bu kısır döngüyü aştı. Bulgaristan, Macaristan, Polonya bizden daha uyumlular Batı Avrupa'nın sivil demokratik modeline. "Ankara Kriterleri" ile, ne özelleştirme yapılabilir, ne hukukun üstünlüğü sağlanabilir, ne de sürekli kriz üretimi sona erdirilebilir! Diyorum ki... Eğer yerel seçim de yetmezse, hemen bu yıl bir erken genel seçim daha yapılsın... Bir referandum gibi olsun bu seçim. Bu sonbahardan önce yapılsın ki, Avrupa Birliği raporu yazılmadan önce, Türkiye'nin Avrupa yolundaki kararlılığını, Türk halkı vurgulasın. Çünkü Ankara'da birileri, hala, 3 Kasım genel seçimi yapılmamış gibi davranıyor!
|