| |
|
|
Erdal Demirkıran 'Adam dediğin, benim gibi olur' diyor!
Erdal Demirkıran ilk kitabına "Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım" başlığını atmıştı. Bu bir megalomaninin değil, bir özgüven oluşturma projesinin ifadesiydi. O kitapta Demirkıran, notere gidip, kendisini "Dünyanın en akıllı insanı" olarak tescil ettirdiğini ve aksi ispat edilemediği için de, bunun tasdik edildiğini anlatıyordu. Ve Türkiye'ye bakışını döndürüyordu.. Örneğin televizyon kanallarını ele alırken, şöyle diyordu. - Medya patronlarının "Halk bunu istiyor, biz de halkın istediğini veriyoruz" demesini anlamak mümkün değildir... (Oysa) Her kanalda silikon muhabbeti olduğu için, halk onu izliyor.. Halk onu istediği için yayınlanmıyor magazin programları, magazin programları yayınlandığı için halk onu istiyor. Özetle, Erdal Demirkıran, yurda ve dünyaya alışılmışın dışındaki açıdan bakmaya çalışan, özgeçmişini değil, özgeleceğini ve öz-güvenini vurgulamaya çalışan bir yazar. "Ben Dünyanın En Akıllı İnsanıyım" kitabı, bir yılda altı baskı yaptı. Demirkıran, büyük şirketlere ve kamu kurumlarına, yönetim ve insan davranışları konusunda seminerler düzenliyor. Geçen gün aradı. Yeni kitabı, "Adam Dediğin Benim Gibi Olur" çıkmış. Oturduk, geçen bir yılı değerlendirdik.. Orta-karar olmanın, herkesin söylediğini tekrar etmenin, slogancılığın ve kronik kötümserliğin, dayanılmaz ağırlığı üstüne dertleştik. O gittikten sonra, "Adam Dediğin Benim Gibi Olur"u okudum. Bir bölümü siz sayın okurlarıma aktarayım: - 23 yaşındaydım ve Bursa'ya gitmiştik. Uludağ'da yaşlı bir adamla tanıştık. O anlattı: Osman Gazi hastaydı. Tam şurada dikildi ve oğlu Orhan'a, şehir merkezindeki çınar ağacını göstererek "Beni buraya gömeceksin oğlum" dedi. Orhan Gazi babasına söz verip ayrıldı oradan. Kısa süre sonra Orhan Gazi Bursa'yı fethetti ve babası ölmeden ona yetişti. "Baba söylediğini yaptım. Sen rahat ol. Bursa bizimdir artık" dedi ve babasını tam şu çınarın altına gömdü. Çok etkilendim. Uludağ maceramız bitince şehir merkezine inip, Orhan ve Osman Gazi türbesini ziyarete gittik. Enteresan şekilde dizlerim titremeye başladı. Osman Gazi Türbesi'nden sonra Orhan Gazi Türbesi'ne geldiğimizde, bir yetkili "Giremezsiniz tamirat var" dedi. Çok sevindiğimi söyledim.. Erdal Demirkıran, sevinmesinin nedenini de şöyle anlatıyor: - Orhan Gazi'nin karşısına dikilmeye yüzüm yoktu. Çünkü bu ay, faturayı ödeyemediğimiz için babamların elektriğini kesmişlerdi. Bir oğul babası için şehir fethetmiş, diğeri ise babasının elektrik faturasını ödeyememişti.. Bütün bu anlatımlardan çıkan sonuç da, Demirkıran'a göre şöyle: - Önemli olan kendini bulmaktır. Kendisi ile saklambaç oynamanın, mazeretlere sığınmanın sonu yoktur. Kendini bulan kişi, mazeret yerine çözüm üretir. Yani ülkede kriz varsa, "İşler çok kötü, ne yapayım, benim elimden ne gelir" demek yerine, söz konusu kriz ortamında yapılabileceklerin en iyisini yapma mücadelesi verir! Diyor ki Erdal Demirkıran, - Biz çok akıllıyız ama Bill Gates diye bir adam çıkıp, 30 yılda tek başına 700 milyar dolar servet edinirken, biz 70 milyon insan bir araya gelip, şu dış borcumuzu ödeyemiyoruz. Dış borç dediğim de Bill Gates'in servetinin üçte biri. Yani 70 milyon akıllı insan, bir Bill Gates'in çeyreği kadar para üretemiyoruz. Vallahi çok utanç verici. Hem de çok. Gördüğünüz gibi Türkiye'de bu tür bakış açılarına sahip, düşünen insanlar da var. Erdal Demirkıran, bunlara sadece bir örnek.
|