| |
Kıbrıs, bir karadelik mi?
Kıbrıs yazısı yazmayı sevmem. Bir ekonomi yazarı olarak "Kıbrıs'ın ekonomisini" yazmaya kalksam, ekonomisini bilmiyorum. Bugüne kadar bilene de rastlamadım. Kıbrıs meselesi, Türkiye'nin "yüksek diplomasisi" sayesinde, gayri-ekonomik, fakat son derece "romantik" bir vaka haline geldi. Netice itibariyle Kıbrıs yazıları okuyucuyu bunaltır. Kıbrıs'ı yazmak, "bugün beni okumasanız da olur" anlamına gelir aslında. Ama ben yazıyı okutmaya kararlıyım. Çünkü şahane bir perspektif yakaladım. Kıbrıs konusunda her Türk vatandaşı gibi benim de kafam karışık. Yine de, bu milli konuda, faşist bir yazı döktürerek birkaç "aferin" almak mümkün. Ama bunun için ya faşist olmak ya da faşist olduğunun farkında olmayan bir faşist olmak gerekiyor. O da çok zor... "Vatan haini" damgası derseniz, o da artık "madalya" haline geldi. Türk medyasında birine "vatanhaini" dendiğinde, o kişinin daha akıllı ve birikimli olduğu kabul edilmiş oluyor. Mesela beni şimdiye kadar vatanhainliği ile suçlayan çıkmadı, ne olurdu bir kerecik suçlasalardı diye düşünmüyor değilim. Dediğim gibi bu makalenin "içeriği" son cümlede... Bir cümlelik "makale" olmayacağına göre, son cümleye kadar "üslup"la idare edeceğiz. "İçerik" denilen şey de zaten nedir ki? Garip bir "yazı işçisi"nin bir tek makale ile Türkiye'nin stratejisini değiştirmesi mümkün mü? Fakat Kıbrıs denince Denktaş, Denktaş denince de Kıbrıs anlaşıldığına göre bu konuyu açmak şart, niye böyle?.. Nasıl böyle oldu? Bence Denktaş, Kıbrıs'e, Mars gibi algılıyor. Oraya tek başına gitmiş bir kaşif gibi tıpkı... O yüzden o kadar içselleştiriyor Kıbrıs'ı ve sahiplenebiliyor. Normal bir davranış bu yani... Bu sebeple de "Şu Mars meselesini konuşsak" dendiğinde küplere biniyor. "Kardeşim sen Mars'ın ne olduğunu biliyor musun ki, konuşacaksın!" Onun bakış açısından, biz zavallı Dünyalıların Mars hakkında fikir yürütmesi olanaksız... Çünkü, Türkler'in arasında, Denktaş'tan başka Mars'a gidebilen kimse yok... Bu anlamda, Denktaş'ı anlayabilmek ve ikna edebilmek için çırpınmanın da mantığı yok... Ben Kıbrıs'ı çözebilmek için artık Kozmoz'u okuyorum. Karadelikleri öğreniyorum. Her birinde 200 milyar yıldız bulunan 200 milyar galaksi, uzayın sadece yüzde 4'ünü oluşturuyormuş mesela... Karadelikteki kibrit kutusu kadar bir kütlenin ağırlığı 20 milyon ton geliyormuş mesela... Onu da neyle tarttıkları belli değil ya, öyle diyorlar... Uzayın yüzde 73'ü ise kara enerji imiş mesela... Ben artık yavaş yavaş, çözülemezliğinden yola çıkarak Kıbrıs'ın, dünyaya tesadüfen düşmüş bir karadelik parçası olabileceği üzerinde durmaya başladım. Belki de bir "kara madde" bu bizim Kıbrıs!.. Yani madde dışı madde... O yüzden, bildik tanıdık "madde" kavramı ile açıklanamıyor. Kıbrıs gibi, yeryüzündeki en çözülmez problemin, ispatsız bir kozmik kavramla açıklanması mümkün değil ama ben ne halt edeyim?
|