'Fikirler Koalisyonu'nun Kıbrıs açmazı
TÜRKİYE'NİN AB ülkeleri, Washington, Birleşmiş Milletler ve KKTC'deki büyükelçileri iki gün süresince Ankara'da "beyin fırtınası" yaptı. Toplantılar, Türkiye'nin AB ile müzakerelere başlaması ve Kıbrıs sorununun çözümü için neler yapılması gerektiği konusunda tarama konferansı niteliğindeydi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin 2004 Aralığında AB ile müzakerelere başlaması için 100 metre koşucusu gibi koşmaları gerektiğini söylerken, büyükelçilerin gösterdiği tek engel vardı; Kıbrıs... Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı'nın kabulünde de, birlikte yaptıkları toplantılarda da büyükelçiler hep aynı noktayı işaret etti. Dışişleri Bakanlığı'nın ilgili dairesi ve birkaç büyükelçi ile yapılan dar kapsamlı toplantıda ortaya konulan görüş de farklı değildi. Aktarıldığına göre, bu toplantıda Annan Planı zemin olmak üzere, yapılacak müzakerelerden ne gibi sonuçlar elde edilebileceğine dönük oyun planı üzerinde duruldu. Sonuç olarak şunu söylemek gerekir ki, politikanın bu haliyle yürütülmesi durumunda Ankara'nın Annan Planı üzerinde köklü değişiklik yapılabileceğine yönelik güçlü umutlar taşımıyor.
Yunanistan seçimi Yunanistan'da Mart sonu, Nisan başında genel seçimin yapılacağı göz önüne alındığında, Atina'nın da Annan Planı için "Tamam, bazı değişiklikler olsun" deme rahatlığı bulunmuyor. Hatta, iç politika malzemesi haline gelip, daha keskinleşmesinin kaçınılmaz olacağı görülüyor. Nitekim Yunanistan Başbakanı Simitis'- in önceki gün yaptığı açıklamadaki şu sözleri bunu teyit ediyor: "Kıbrıs Elenizmi mücadelesi, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin 1 Mayıs'ta AB'ye üyeliği ile adalate ulaşacak..." Bu durumda tek çıkar yol kalıyor; Türkiye'nin çözüm arayışına ABD ve İngiltere'nin vereceği destek. Bir başka anlatımla, Türkiye'nin makul önerilerle gelmesi halinde, ABD, İngiltere ve hatta Fransa ile Almanya'- nın Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesimi üzerine kuracağı baskının şiddeti çözümü kolaylaştıracak. Tabii buna ilave olarak, Kıbrıs'ta çözüm için önerilen Plan'ın sahibi BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın iknası gerekiyor. Zaten Ankara, bir haftadır ABD ve İngiltere nezdinde yaptığı girişimlerle bunun zeminini yaratmaya çalışıyor. KKTC'de Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş hükümet kurma görevini iki gün içinde bir parti liderine vermeye, Ankara'da çözüme dönük yol haritalarını çıkarmaya hazırlarken, bunların ne sonuç getireceğini kimse kestiremiyor. Askeri kanadın iki gündür konunun eksperi dış politika uzmanlarıyla yaptığı görüşmelerden de benzer sonuçlar ortaya çıkıyor.
Fikirler koalisyondaki açmaz Kıbrıs konusunda dışa ilişkin durum böyle iken, Başbakan Erdoğan sorunun çözümü için Türkiye'nin hiç değilse çaba sarfettiğini göstermesi gerektiği konusundaki ısrarını sürdürüyor. Erdoğan bu konuda kesin kararlı olsa da, sıkıntının sadece KKTC'den değil, aynı zamanda parti grubunun içinden de geleceğini görmesi gerekiyor. Şurası kesin ki "Fikirler Koalisyonu" niteliğinde olan AKP içinde Kıbrıs konusunda tavize kapalı geniş bir milletvekili grubu bulunuyor. Meclis'ten geçmeyen 1 Mart Tezkeresi sürecinde de kendini gösteren bu grup, Kıbrıs sorununun bazı tavizler vererek çözülmesine, hele KKTC'den Rum tarafına toprak verilmesine hiç sıcak bakmıyor. "Haçlı Rum gelip, kanımızla suladığımız, Osmanlı'dan beri üzerinde yaşadığımız Müslüman topraklara mı yerleşecek" yaklaşımı gösteriyor. Milliyetçi-muhafazakar fikre sahip bu grubun, Annan Planı'nda istenilen değişiklikler yapılmadığı takdirde parti içinde sıkıntıya neden olacağı da görülüyor. Ayrıca, her ne kadar KKTC'de sol partiler Annan Planı'na çok daha yumuşak yaklaşmış olsa da, CHP ve AKP içindeki eski solcuların görüşlerinde ciddi bir paradoks bulunuyor. CHP, Annan Planı'nda müzakerelerle köklü değişiklikler yapılmadan bir noktaya varılamayacağı konusundaki tavrını koruyor. Ayrıca, Ankara'da devlet katlarında, hatta Dışişleri Bakanlığı içinde dahi görüş birliğinin sağlanamadığı biliniyor. Kıbrıs Dairesi ile Gül ve Erdoğan'- ın danışmanları arasındaki fikir ayrılığının boyutu herkesin bildiği bir gerçek olarak duruyor. Dolayısıyla, Kıbrıs sorunun çözümü konusunda Ankara'nın kısa sürede kendi içinde fikir birliğini veya 'voltran'ını yaratması kolay görünmüyor.
|