Yetki değil, vesayet
"VESAYET" Türkçe'ye Arapça'dan giren bir kelime. Vasi kökeninden geliyor. Türkçe'de, özellikle hukuk ve kamu idaresinde çok sık kullanılıyor olsa da Türkçe sözlüklerde tam karşılığını bulma olanağı yok. Kelimenin geçtiği cümleye göre farklı bir anlam kazanıyor. Örneğin, "Vesayet ve himaye altına giren bir devlet istiklalini yitirir" cümlesinde "boyunduruk" anlamı kazanıyor. Reşit olmayan veya hakkını kullanma durumunda bulunmayan (mahcur) bir kişinin bakımı, haklarının kullanımının bir başkasına bırakılmasına dönük olarak kullanıldığında ise başka bir anlama dönüşüyor. Örneğin, "O çocuk vesayet altında" denildiğinde, ebeveynleri dışında bir başkasının bakımı- gözetimi altına alındığı anlamına geliyor. Vesayet, idari anlamda kullanıldığında "takip, kontrol, gözetim" olarak yerini buluyor. Yani, cümlenin gelişine göre, "boyunduruk, emanetçilik, gözetim, takip, kontrol" anlamlarına geliyor. Kelimenin üzerinde bu kadar fazla durmamızın nedeni ise dün Meclis'e sevk edilen Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı... Tasarı, ekim ayında kamuoyuna açıklandığındaki haliyle, dün Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'in basın toplantısı ile Meclis'e gönderildiğini açıkladığı metni arasında 11 maddesinde farklılık gösteriyor. Tasarının ilk halinde, merkezi idarenin yetkileri, milli güvenlik, adalet ve ülke ekonomisi dışında neredeyse tamamen mahalli idarelere devrediliyordu.
İdari vesayet Oysa dün açıklanan metinde bu durum biraz farklılaştı. Örneğin, "Merkezi İdarenin Genel Yetkileri"nin sıralandığı beş fıkranın sonuna madde eklendi: "Mahalli idareler ve hizmet yönünden yerinden yönetim kuruluşları üzerinde kanunlarla öngörülen idari vesayet yetkisini kullanmak." Böylece merkezi idarenin yerel yönetimler üzerinde, gözetleme, denetleme, kontrol ve takip yetkisi korunmuş oldu. Yani, merkezi idare bu yapılanma ile "büyük ağabey" pozisyonunu korudu. Buna neden gerek duyulduğuna gelince.. Anayasa'nın mahalli idarelerle ilgili 127'nci maddesinin beşinci fıkrasından kaynaklanıyor. Anayasa'da değişiklik yapılamayınca da merkezi idarenin yetkisini tam anlamıyla devretme olanağı bulunmuyor. Gerektiğinde yerel yöneticiye "aldığın bu yetkiyi doğru kullanmıyorsun" deme hakkını merkezi idare elinde tutuyor. Yerel yönetimlerin yetki kullanımında tam anlamıyla özgür duruma gelmesine fren koyuyor. Bunun nedeni de "Bu kadar yetki devredilirse yarın üniter yapı bozulur" kaygısından kaynaklanıyor.
Halkın esenliği Tasarıda yapılan bir diğer değişiklik de "Mahalli İdarelerin Görev Yetki ve Sorumlulukları" ile ilgili maddesinde yapılmış. İlk halinde madde; "mahalli idarenin temel görev ve hizmetlerinden herhangi birini ciddi şekilde aksatması ve bu durumun halkın hayatını olumsuz etkilemesi halinde uyarılmasını" öngörüyordu. Mahalli idarenin aksaklıkları gidermemesi durumunda, merkezi idarenin gerekli tedbirleri alacağı hükmünü getiriyordu. Maddenin yeni halinde, "halkın hayatını olumsuz etkileyen" durumların neler olabileceği de sıralanmış. Buna göre, "halkın sağlık, huzur ve esenliğini önemli ölçüde olumsuz etkilemesi" durumunda merkezi idare, yerel yönetime karşı yetki kullanma hakkına sahip olacak. Dolayısıyla, yetkilerini yerel yönetime bırakmış olan bir bakanlık, "Şu il belediye başkanı halkının esenliğini olumsuz etkiliyor" diyerek İçişleri Bakanlığı'na başvuruda bulunacak. İçişleri Bakanlığı da bunun giderilmesi için tedbir alacak. Dolayısıyla, merkezi idare yetkilerini devrederken, ipleri elinden tam anlamıyla bırakmamış olacak. Getirilen düzenlemenin belediye başkanlarını yörelerinde başbakan durumuna getiriyor olması, birçok üst düzey bürokratın da iştahını kabartmıştı. Öyle görülüyor ki, son gün olması dolayısıyla birçok bürokrat da aday olmak için bugün görevinden ayrılacak. Oysa, dün açıklanan tasarıya bakıldığında, aslında yetkinin tamamen devri yapılıyor gibi görülse de merkezi idarenin tahakkümünden tam anlamıyla kurtulmadığı görülecek. Sadece merkezi bürokrasinin ağırlığı azalacak, bunun yerine siyasi iradenin ağırlığı İçişleri Bakanlığı aracılığıyla gelecek. Bu açıdan, hazırlanan tasarı her ne kadar makulün buluştuğu nokta olarak nitelense de merkezi idarenin yerel yönetimler üzerindeki kuşkulu bakışlarını tam anlamıyla gidermediğini ortaya koyuyor. Dolayısıyla tasarı bu haliyle yasalaştığında, ardından başka tasarıları ve düzenlemeleri de getirmeye gebe gözüküyor.
|