Görüşmecilik için Milli Komisyon
KKTC'de seçimler sonrasında ortaya çıkan duruma göre, görüşmeleri kim yürütecek? Seçimden birinci parti olarak çıkan CTP lideri Mehmet Ali Talat, dün yaptığı açıklamada KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın "yasal nedenlerle görüşmeciliği sürdürmemesi gerektiğini" vurguladı. Talat, bu görüşünü seçim öncesi de söylemiş, hükümetini kurduğu anda Denktaş'ı görüşmecilikten alacaklarını açıklamıştı. Görüşmecinin kim olacağı konusu şu an hükümetin kuruluşundan sonraya kalmış gibi görünüyor. Hükümetin kurabilmesi için de ortada iki formül bulunuyor. Birinci hükümet modeli; Mehmet Ali Talat'ın başında bulunduğu CTP ve Birleşik Güçler ile Rauf Denktaş'ın oğlu Serdar Denktaş'ın partisi DP arasında bir koalisyonun kurulması. Bu kombinasyonda hükümetin kurulması için gereken 26 milletvekili sayısına ulaşılıyor. Ancak, salt çoğunluk olan 25 eşiğinde kaldığı için güçlü bir hükümet olamıyor. İkinci formül ise Derviş Eroğlu'nun başında bulunduğu Ulusal Birlik Partisi'ni de koalisyonun içine katmak. Böylece Cumhurbaşkanı Denktaş'ın da vurguladığı Milli Mutabakat Hükümeti'nin çıkması. Aslında Ankara'nın da istediği hükümet formülü de ikincisi...
Görüşmeci kim olacak? Kıbrıs sorununun çözümünde müzakereleri kimin yürüteceğine gelince. Şurası kesin ki, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Özbekistan'dan gönderdiği, "Danışmanlarını gözden geçirsin" mesajından sonra Denktaş da görüşmeci (müzakereci) olarak kalmak istemiyor. Nitekim, Denktaş seçimin ertesi günü yaptığı açıklamada da bunun sinyalini vermişti. Denktaş'ın oyun planlarından biri seçimden birinci parti çıkan ve Annan Planı'nın altına gözü kapalı imza koyacağını söyleyen CTP lideri Mehmet Ali Talat üzerine kurulu. Denktaş, görüşmeci olarak Mehmet Ali Talat'ı atamayı planlıyor. Talat'a, "Madem toprak verilmesi, Türk askerinin geri çekilmesi, nüfus değişimi gibi Ankara'nın da soğuk baktığı her konuda çözüm bulup altına imza koyacağını söyledin, haydi yap bakalım" demeye hazırlanıyor. Talat'ın bunların hepsine birden 'evet' demesi söz konusu olabilir mi? Ankara'nın da birçok konuda karşı çıkışı göz önüne alınırsa kolay gözükmüyor. Bütün bunlara rağmen Mehmet Ali Talat, geçmişteki sözlerinden bir adım geri atmayıp bunlara "evet" derse ne olur? Bu durumda da Denktaş'ın eli güçlü. Çünkü, görüşmeler sonrasında üzerinde uzlaşılacak kararlar Meclis'ten kanun olarak çıktıktan sonra Bakanlar Kurulu tarafından kararname haline getirilip Cumhurbaşkanı'nın onayına sunulması gerekiyor. Yani, Talat görüşmeci olarak belirli kararların altına imza koymuş olsa bile son kararı verecek olan yine Denktaş... Ayrıca, Cumhurbaşkanı'nın kararnameyi bekletme gibi bir hakkı da bulunuyor. Dolayısıyla iş dönüp dolaşıp yine Denktaş'ta kilitleniyor. Talat tek başına adım atma yetkisine sahip olamıyor.
Milli Komite Ankara da bu durumu gördüğü için farklı bir öneri ile KKTC'ye gitmeye hazırlanıyor. Ankara'da hükümetin formülü, Rum tarafının da uyguladığı 'Görüşmeci Milli Komitesi'ni kurmak. Milli Komite, Rauf Denktaş'ın başkanlığında, koalisyonu oluşturacak üç parti başkanının katılımı ile oluşacak. Cumhurbaşkanı nelerin müzakere edilmesi gerektiğine ilişkin görüş bildirecek, ancak komisyonda oy hakkı olmayacak. Komisyon oy çokluğu ile aldığı kararı Türkiye'nin onayına sunacak ve verilen karar çerçevesinde müzakereler yürütülecek. Böylece hiç kimse yıpranmadığı gibi ortak akıl da çalışmış olacak. Ankara her ne kadar fikri olarak üzerinde tartışsa da bu yöntemi uygulama konusunda kararlı gözüküyor. Bunu da, herkesin elini taşın altına koyduğu, birinin diğerine söz söyleme hakkı bulunmadığı ve bir kişinin tek başına yıpranmayacağı formül olarak görüyor. Öyle gözüküyor ki, bu dönemde KKTC'de ortak aklın çalışması söz konusu olabilecek. Ancak hem KKTC, hem Ankara, hem de Brüksel'de kabul gören bir gerçek var ki, o da Annan Planı'nın Kıbrıs'ın AB'ye dahil olacağı 1 Mayıs 2004 tarihine yetişmeyeceği. Bu durumda ne olacağına gelince; her kesin kendisine göre başka bir oyun planı var...
|