Kıbrıs'taki Atatürk ve İnönü
Kıbrıs'la ilgili siyah-beyaz cinnetin konforunu aşmalı ama nasıl? Kutuplaşma baskın: "Yarınki seçimde şu sonuç cennet, bu sonuç cehennem!" Böyle bir tartışma kültürüyle AB üyeliğini kovalar görünmemiz birileri için çok ilginç bir eğlence olsa gerek. Aslında Kıbrıs'ta kıyamet kopmayacak! Adayı, beyaz Türk cemaatince asla hissedilemeyecek kadar önemli bulmama rağmen yarınki sandığa kilitli değilim. Tabii ki iktidarın galip çıkması farklı, muhalefetin zaferi farklı gelişmelere yol açacak ama arada siyah-beyaz zıtlığı olmayacak. Sözgelimi Denktaş çizgisi galip gelirse çözümsüzlük, Annancılar kazanırsa barış kesinleşmeyecek. Eroğlu yine başbakan olursa Rum tarafı ile, Talat hükümet kurarsa da Ankara'yla köprüler atılmayacak. Hatta müzakereci bizzat Talat olsa bile Rumlar'a her istediği verilemeyecek. Her ne kadar Talat, başbakanlık koltuğuna oturabilmek için yeminli ENOSİS kadroları ile dirsek teması içinde bulunsa bile.. Her ne kadar, Türkiye'yi ve Türkler'i çok seven (!) ve bunun için Denktaş'a köpüren Batılı merkezlerle tartışmalı ilişkilere girse bile.. Esas sorun, bu vahşi siyah-beyazcı kampanya yüzünden KKTC'de ortaya çıkan görülmemiş ikilik! Kıbrıs Türkleri'nin içine ciddi bir Rum kitlesi düşmüş ve tedavisi zor bir yaraya dönüşmüştür.
Milli karakter değişir mi? Birkaç yıl sonra belgeleriyle öğreneceğiz ki, Rum tarafıyla ittifak içinde seçim yürütmek, birtakım Rum militanlara siyasi toplantılarda bildiri dağıttırmak, konvoylara Rum araçları katmak; toplumlararası yakınlaşmanın bir yansıması değil, AB gizli servislerince örgütlenmiş bir tezgahtır. Karşıda ENOSİS'ten en küçük taviz vermemeye yeminli müttefik bir Rum cephesi ve onun tavizsizliğini pekiştiren Batı.. Beride ise, birbirini yiyen parçalara ayrılmış mağdur ve dalalet içinde yüzen destekçi olarak Ankara. Böylesine orantısız bir savaşta hala korunabilen mevki önemlidir. Bütün dünya Kıbrıs'ta ENOSİS için mutlak bir uzlaşmaya varsa bile o gün gelmeyecektir. Sürekli "çoğunu kaybettik azı kaldı" diyen ve Kıbrıs Türklüğünü 'ver kurtul' aşamasına getirmeyi görev edinen beyaz Türk cemaati, muazzam etkinliğine rağmen sonuç alamayacak, bu millete Atatürk karakterini terk ettirip İnönü karakterini benimsetemeyecektir. İşin ruhu bu mukayesede. Kıbrıs'ta Denktaş çağı ile, eğer kazanırlarsa onu tasfiye edeceklerin dönemi arasındaki fark, Atatürk ile İnönü devirleri arasındaki fark olur. Zaten Denktaş'ın takipçisi ve müttefiki Derviş Eroğlu ile amansız karşıtı Mehmet Ali Talat perşembe günkü gövde gösterilerini Atatürk ve İnönü meydanlarında gerçekleştirdiler.. Herhalde bu özellikle yapılmış bir seçim değildi ama her iki partinin genel siyasetine yakışmıştı.
Siyah-beyaz mihverinde Zihniyet kökeni açısından Atatürk-İnönü farklılığı temeline oturan siyah-beyaz değil iki cephe var. 1- "Ne pahasına olursa olsun Kıbrıs'ta önce egemenlik" diyenler Atatürk çizgisinin uzantısı.. (Gerçi, kalpleri okuma iddiasındaki beyaz Türk cemaatine göre bütün Kıbrıs direnişi sadece Denktaş'ın kendi saltanatını koruma sanatıdır! Ama bu batıni mantık geçerli olduktan sonra pekala Atatürk için de, "bütün hesabı padişahı devirip reisicumhur olmaktı" diyebilirsiniz.) 2- 'Ne pahasına olursa olsun AB üyeliği' diyenler ise İnönü çizgisinin uzantısı.. Bu çizgi, NATO zinciriyle Türkiye'yi nasıl uydu ülke haline getirdiyse, Kıbrıs Türklüğünü de Rum rehinesi haline sokmakta sakınca görmez. Kavga Atatürk karakteri ve İnönü karakteri arasındadır. Bu, toplumda kendini asli unsur hissedenle hissedemeyenlerin ayrışmasıdır. Bu milli şuur için boş kavram diyenlerle demeyenlerin çatışmasıdır. Bu kısa günün karı için stratejik geleceği satabilenlerle satamayanların mücadelesidir. Şüphesiz Atatürk karakteriyle İnönü karakteri de kendi içlerinde pek çok ara renge bölünür.. İkisinin de dinlisi ve dinsizi, solcusu ve sağcısı, faşisti ve demokratı olur.. Marifet ara renkleri yok edici fırtınalarda ayakta durabilmek. Kıbrıs üstüne siyah-beyaz konforuna gömülü ahkamcılarla pek tartışmamalı.. Aksi halde dışarıdan bakan kimin ahmak olduğunu birbirinden ayıramaz..
|