İstanbul'a hangi Erdoğan?
Türkiye'nin görünmeyen gündeminin merkezinde, iktidar partisi ile ilgili iç ve dış gizli hesaplar yatıyor. Zaten çoğulcu demokrasi maceramız boyunca üstüne en çok gizli hesap yapılmış ve yapılmakta olan siyasi kuruluşlardan biri de Adalet ve Kalkınma Partisi.. Ancak, bugüne kadar partiyi ciddi bir sıkıntıya sokacak herhangi bir "hesaplanmış kaza" olmadığı gibi, aksine pek çok "numara" Erdoğan'ın işine yarayageldi! Irak savaşıyla ilgili yalpalara rağmen başbakan henüz siyasi rakiplerini umutlandıracak bir yıpranma da yaşamadı. Peki bu durum, dahili ve harici gizli gündem mimarlarının heveslerini kırmaya yetti mi? Erdoğan hareketi içinde veya bu hareket marifetiyle Türkiye ve çevresinde manevra geliştirenler, defteri kapattılar mı? İzlediğim kadarıyla dağınık ve tutarsız iç hesap kadroları bayağı yılgın. Bunlar sıkı tasarımcı olmadıkları için "zuhurat"a tabiler. Şu veya bu şekilde doğabilecek fırsatları hayal ediyor, ayrıca dış hesap erbabından kendilerine düşecek yan ürün veya kırıntılara da göz kırpıyorlar. Dış hesap cephesinin şimdilik en baskın odağını oluşturan ABD şahinliği ise, fanatik irtica-savar kadrolara karşı Erdoğan'- ı destekleme şemsiyesi altında yürütmeye çalıştığı içeriden gizli fetih tasarısı açısından umduğu mesafeyi alabilmiş değil. Ancak bu güç, yarım asır boyunca Türkiye'den devşirdiği sayısız "nüfuz ajanı" sayesinde hala hedefinden emin..
Altın Boynuz tasarısı Irak'ta yaptığı gibi Türkiye'de ve Erdoğan'ın etrafında özellikle "Türk karşıtı" unsurlar üzerinden manevra yürütmeye ağırlık veren ABD şahinliği kendisine yönelik tepkileri pek umursamıyor. Çünkü hükümete karşı elinde tuttuğu çok yönlü kartlara güveniyor. Bu şartlarda yaklaşan mahalli seçim, hem iktidar, hem iç ve dış hesap kadroları açısından stratejik bir aşama. Özellikle büyükşehir belediye başkanlıkları ve hele İstanbul için yaşanan çok boyutlu yönlendirmeye açık yarış, Erdoğan'ın Irak savaşından sonraki en zorlu liderlik sınavı olacak. İlkinde sorunun büyüklüğü karşısında Türkiye'nin açmazları, Erdoğan için karizmanın fazla çizilmesini önleyen mazeretler olarak halkın gözünde geçerliydi. Oysa bu aşamada, Erdoğan dış hesap odaklarınca ısmarlandığı varsayılacak adaylar gösterirse -parti seçimden ezici bir üstünlükle çıksa dahi- ikbalin zirvesinden düşüş beklenenden çok erken başlayabilir. Tabii bu risk ABD şahinliğinin umurunda değil. Büyükşehirlerin, özellikle de İstanbul'un belediye başkan adayının kim olacağı, bu dev şehri dünya egemenliğinin simgesel merkezlerinden biri sayan küresel çete için çok önemli. Bu ne demek? ABD'nin bazı yarı resmi güvenlik raporlarında öngörüldüğü üzere İstanbul, tek kutuplu dünya liderliği için kıtalar ve kültürlerin düğüm noktası ve Avrasya enerji kaynak ve hatlarının denetim merkezi..
Karizmanın gizli sınavı Böyle bir şehir için onların öngördüğü gelecek ise, güvenlik ve siyasi yapılanma açısından uluslararası nitelikli bir yönetimdir. Tabii, Türkiye'nin bu ve benzeri dış tasarılara karşı kendi öngörüleri ve hazırlıkları olduğu konusunda pek iyimser bir tahminim yok ama böyle bir tasarının gerçekleşebileceğine de ihtimal vermiyorum. Ancak, ABD şahinliğinin bu hedefe yönelik adımlar atmakta kararlı olduğu ve yeni İstanbul belediye başkanı için ağırlık koyduğu kesin. Erdoğan'ın bu karmaşadan nasıl çıkacağını kestirmeye çalışıyorum: Yerel seçimler için Türkiye genelinde demokratik ölçme-değerlendirme yöntemi geliştirmeye, teşkilatları ile halkın nabzını gözetmeye kararlı. Ancak, büyük şehirlerin adaylarını bu yöntemle belirlemesi mümkün değil. Özellikle de İstanbul için çok zorlandığı belli. Bir yandan ABD şahinliğinin ağırlık koyduğu aday veya adaylar, bir yandan başka dengelerin basıncını temsil eden adaylar. Belli ki özellikle İstanbul için kendi melekelerinin birbirleriyle çekişmesini yaşayacak. Sözgelimi faydacı yanı hayli popüler olan Ali Müfit Gürtuna'yı, kaygıcı yanı ise kendisine ABD bağlantılarını sağlayan Cüneyt Zapsu'yu, hasbi yanı ise susuz İstanbul'u devraldığında sağ kolu olan Veysel Eroğlu'nu isteyecek. Bakalım İstanbul adayını hangi Erdoğan belirleyecek?
|