Kenan ve ben
Tolga Akyıldız, köşesinde "müzik yazarına mektup" yazmış. Ama mektubun adresi belli değil. Açıkçası yok.
Adresi belli olmayan mektup da alıcısına ulaşmıyor. İadeli-taahhütlü bir biçimde geldiği yere geri dönüyor. Yine de adresi belli olmayan mektubun satırlarına dikkat kesilmek lazım. Ne de olsa üstad, "nasıl müzik yazarı olunmalı"dan demler vuruyor. Her satırında derin ilhamlar alınması gereken dersler var. Aldığımız dersin, üstümüzde bıraktığı izler neticesinde söylenebilecek bazı sözlerin varlığı söz konusu oldu. İşte bu sözlerin ilki... "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit, edebiyatı ile bu iş yürümez."
Bir diğeri... "Delikanlı gibi sözünün arkasında dur. Fikirlerini ifade ederken kim için ve ne için söylediğini bil."
Ve final... "Ne oldum deme, ne olacağım de. Sahip olduğun sütunun arkasına sığınma. Gücünü her zaman en iyi müzik yazarı olarak göster."
Tolga Akyıldız'a bizi aydınlattığı için bir kez yerine böylece üç kez saygımızı sunmuş olduk.
Sağol, sağol, sağol!
POP MÜZİK ABUR CUBUR İŞ
"Ex Aşkım" albümü ile kendini bulan Kenan Doğulu ile ex aşkı Ebru Akel röportaj yapmış. Keyifle okudum. Kenan röportajın bir yerinde bakın ne diyor...
"Pop müzik lahmacun gibi bir şey. Hemen tüketilmesi gereken, yoksa kokmaya başlayan bir şey. Pop müzik demek abur cubur iş demek."
Doğulu, çuvaldızı kendisine batırmış. Dürüstçe ve tüm şeffaflığı ile... Hem kendi öz eleştirisini yapıyor hem de Türkiye'de yapılan müziğin içinde bulunduğu durumu tüm çıplaklığı ile gözler önüne seriyor.
"Hemen tüketilmesi gereken, yoksa kopmaya başlayan bir şey" Gerçekten de böyle değil mi? Bugünün şarkıları acaba yarın ne denli tercih sebebi olacak? Dinlenebilecek mi? Kalıcı eserler ortaya çıkabiliyor mu? Baksanıza 70'li yılların popüler şarkılarına. Bugün, müzik marketlerde yer alan albümlerin hemen hemen bir çoğunda, eski şarkıların yeni düzenlemelerle yorumlandığını görüyoruz. Demek ki eski şarkılar oldukları yerde beklerken insanın keyfini kaçıracak kokular yaymıyorlar. Aksine dün gibi bugün de yeni kuşağa keyif vermeye devam ediyorlar. Halbuki, bu ülkede dün yapılan müzik de pop müzikti, bugün yapılan da... Asıl kısırdöngü gelecek kuşakların da sevebileceği şarkıların artık çok zor ortaya çıkıyor olmasında.
LAHMACUN CUMHURİYETİ
19 Mayıs 1997 tarihli "Lahmacun Cumhuriyeti" başlıklı yazımda ifade etmeye çalıştıklarım aradan geçen beş yıllık süreç içinde hiç de değişmemiş.
"Neyse, sonuçta değişen bir şey yok. Dünya gelişirken ve değişirken bizler ne gelişiyoruz, ne de değişiyoruz. Modern zamanları artık çok gerilerde bıraktık. Türkiye artık müzik adına kendi zamanını yaşıyor. Çünkü mutfaktaki aşçının tecrübesi pek yok. Çırak olmadan ustalığa başlamış. O yüzden halden anlamıyor. Nasıl olsa, böyle de hem doyarım, hem doyururum diyor ve basıyor lahmacunu. Halbuki serde, çıraklıktan usta olmak var. O zaman emeğin kıymeti daha iyi bilinecek. Sadece lahmacun ile yetinmeyecek. Yeni tatlar arayacak. Ama nerede? Sadece hayal... Çünkü artık, burası "Lahmacun cumhuriyeti olmuş."
Dün yazdıklarım bunlar... Bugün bakıyorum yine aynı tas, aynı hamam.
Kenan'ın dediği gibi... "Pop müzik lahmacun gibi bir şey." Ama Türkiye'de.
Şafak KARAMAN
|