kapat
11.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Özür kabul edilmedi!

Böyle dendi üç genç insana... Yaşamdan en keyif alınası, en aşık olunası, en deli-dolu anılarla süslenesi yılları çalındığı için...
Beş yıldır 'Manisalı Gençler Davası'nın artık 'genç gibi bakmayan' gözlere sahip üç delikanlısının, boşu boşuna demir parmaklığa atıldıkları yıllar için devlet aleyhine açtıkları davalar sonuçlanmaya başladı... Ve yattıkları her gün için 2-3 milyon lira değer biçildi... Toplam alacakları para 300 milyon TL.'yle, 3 milyar TL. arasında değişecek... Maddi tazminat isteminde bulunan gençlerin taleplerini yerinde bulmadı mahkeme heyeti...

Artık 'genç olmayan gençler' ve ailelerinin, bu konuda yaptıklarını iddia ettikleri harcamaları kanıtlayamadıklarını, belgelerini veremediklerini gerekçe gösterdi. Çocuklukla gençlik arasında, ana koynunda bile sancılı geçebilen bir dönemi, demir parmaklık ardında aşağılanarak geçirmenin 'belgesi' olabilir mi?

Belge yok evet ama, kanıt bence ortada...

O artık 'kanı deli akmayan' ruhlarda, 'genç gibi bakmayan' gözlerde...

Ceplerine bir parça harçlık konup, başları şöylece sıvazlanıp, 'Pardon!' denilen, ama yapılanları asla affetmeyecek o üç insanın bakışlarında..

Adalet terazisini elinde tutan mağrur, 'kör' güzel!

Özrün kabul edilmedi!

YEMESE ÖLECEKTİ

Bu Türkler'e has bir özellik... Bir avuç para verir, yabancı memleketlere yolculuk eder... Sonra da o ülkelerin kültürünü tanımak, bir parçacık ufuk genişletmek yerine, önce deli gibi alışveriş yapar, para harcamaktan yorulunca da, camında 'Turkish kebap' yazan lokanta aramaya başlar...

Değişik kültürler tanıma kaygısı olmadığı gibi, değişik lezzetleri tatma merakı da yoktur çünkü... Sığ sularda kendini daha güvende hisseder...

Tanrı onu 'Bildiğinden, gördüğünden ayırmasın'dır!

Bırakın turistik amaçla yurtdışına çıkanları, gurbette yaşayan Türk vatandaşlarının çuval sırtta, uçak saatini beklediklerine, havaalanına yolu düşmüş herkes mutlaka tanık olmuştur.

O, Edirne'yi geçince üretilen patatese, soğana, fasulyeye, pirince güvenmez, tadını ise hiç beğenmez...

Bu yüzden de hiç üşenmez, çuval çuval bakliyatı, nebatı, sırtladığı gibi tatile geldiği köyünden yaşadığı gurbet ele götürmeye kalkar...

Bütün bunların yazılmasının nedeni İbrahim Tatlıses ve 'Pala Remzi'lerden oluşan ekibinin Paris'teki bir otel odasını Ali Haydar'ın ocakbaşıcısına (ne zor kelime oldu ya!), döndürdüğünün fotoğraflarıdır...

Gazete kağıtları üzerinde, birbirlerinin ayak kokularını içlerine çeke çeke, az pişmiş billur ziyafeti çeken, az gelişmiş ülkenin, az gelişmiş palalarının fotoğrafı!

Şimdi Hocaaa!

Diye başladı Erman Toroğlu... Ardından 'Oynatalım Uğurcum' demedi ama...

Çünkü bu kez üzerinde konuşulan malzeme, koşmak, faul yapmak, gol atmak yerine zeytinyağlı, etli veya soslu olarak sofralarımızı süslüyordu.

Geçmişte kalan futbolculuğu, hakemliği ya da bu konudaki yorumculuğu beni bağlamıyor ama tüketiciyi zerzevat konusunda böyle eğlendirerek bilgilendiren başka bir adam görmedim... Perşembe akşamı bir televizyon programında pırasanın beyazı fazla, limonun yüzeyi 'kız cildi' gibi olanının daha makbul sayıldığını...

Tezgâhtaki her ürün için pazarlık yapabileceğimizi ama kiraz ve erik için asla pazarlık yapmamamız gerektiğini... Tüm sebze ve meyvelerin gazete kağıdına sarılarak buzdolabında saklanmasının ömürlerini üç dört gün uzatacağını, Toroğlu'ndan öğrendim...

Vallahi çok keyifliydi...

Sabah programı yapımcılarına duyurulur!

SÖZ...SÖZ...

Adaletin olmadığı yerde yaşam değersizdir. Immanuel Kant



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır