Açık konuşalım biz de uzun süredir peşindeydik. Acarkent'in içinde açtığı butiği bahane ettik. Acar, bütün ürünleri İtalya ve Fransa'dan getiriyor. Mağazayı gezdikten sonra konuya giriyoruz. "Siz de 'Ben gelin olmak istiyorum' diyen küçük kızlardan mıydınız?" "Bir yuva kurmayı ve evlenmeyi çok istedim. İlkokulda defterime Emel Yıldırım yazar, imzamı atardım. Bu isim tanınsa nasıl olur diye düşünürdüm. Ben her zaman başarılı olmayı sevdim. Yemek yapmak istedim, en iyisini yapıyorum. İyi bir sporcu olduğumu düşünüyorum. Çocuk istedim ve onu da yaptım. Neye elimi attıysam başarılı oldum."
Ya evlilik? "Herkes beni aldatılan çocuklu bir kadın olarak tanıyor. Aptal olduğumu düşünüyor. Öncelikle hiç aptal değilim. Kendimi aldatılmış olarak da hissetmiyorum. Ben kocama taptım. Onu her şeyin üzerinde sevdim. Herkesin hataları olur."
Emel Yıldırım'a göre "Herkesin hayatı kendine..." Bu yüzden kocası onu aldatırken sessiz kalmış: "Bir şey yapamazdım ki... Kısıtlamam ya da sıkmam çok saçma olurdu. Hiç kimse başka birinin hayatına müdahale edemez, engelleyemezdim."
Peki ya bırakıp gitmek? "Niye gideyim? Ben kocamı seviyordum. Bunu yaptı diye sevgimi azaltamam. Kendimle barışık bir insanım. Kıskanmam. Erdal'ın iki günlük gönül eğlendirmeleri için yuvamı yıkmam. Çünkü onlar gelip geçti."
Emel Acar "Gitmedim" diyor ama aslında öyle değil. Olayların alevlendiği sıralarda Erdal Acar ile aynı evi paylaşmamış: "Uzaktaydım ama sevgim hiç bitmemişti. Erdal'ın da bana olan sevgisini ve saygısını, daha doğrusu farklı olduğumu her zaman hissetmişimdir. Bu iş zaten tek taraflı yürümez. Hani derler ya; yuvam, çocuklarım falan... Öyle değil, ben sevgim için evliliğimi sürdürdüm."
Sibel ARNA