Çalınan cüzdanım başıma ne işler açtı?
Kredi kartı için başvurduğumda öğrendim ki 'sakıncalılar listesi'ndeymişim. 6 yıl önce arabamdan çalınan cüzdanımın açtığı bir bela daha! Adıma şirket açan sanıksa hâlâ dışarıda
Yeni kredi kartı için başvuru yapmıştım, bir süre önce. Cevap gelmesini bekliyordum ama ne kart, ne de bankadan cevap geliyordu. Merakımı dile getirmeye başladığım sırada, gazetenin Ekonomi Servisi Şefi Yavuz Semerci, beni şoke eden bir haber getirdi: "Sen 'sakıncalılar' listesindeymişsin..."
Beynimden vurulmuşa döndüm ilk önce... Bugüne kadar, ödemelerimi hiç geciktirmemiştim ki... Aklımda şimşekler çaktı. Bütün bunların sebebi 6 yıl önce kimliğimi kaybetmiş olmamdı. Karakola gidip tutanak tutturduğum halde önüne geçemediğim olaylar zincirinin son halkasıydı bu. Sıradan bir vatandaş, sadece kimliğini kaybederek nasıl "sakıncalı" bir suçlu haline sokuluyor, hakkında 8 kez tutuklama kararı niçin çıkartılıyor, evine neden haciz geliyor bu hikayeyi okuyun görün...
ARABANIN CAMINI KIRMIŞLAR
Etiler'deki Akmerkez'in önünde, 1996 yılının 28 Nisan'ında başladı her şey... Akşam karanlığı yeni yeni çöküyordu. Eve gitmeden önce, yiyecek bir şeyler almak istemişti canım. Çantamı arabada bırakmıştım. Arabanın yanına geldiğimde kötü bir sürprizle karşılaştım. Parmak izimi aldılar, zabıt tuttular, çalınan eşyaların listesini yaptılar. Bu sırada, ben de tüm kredi kartlarımı iptal ettirdim. Ertesi gün, çantam Üsküdar'da bulundu. İçindeki para ve nüfus cüzdanı alınmıştı sadece... Çok önemsemedim. Nasıl olsa tutanak tutturmuştum ve nüfus cüzdanını yenilemek için başvuru yapmıştım. Aklıma, birkaç yıl içinde yaşayacağım olaylardan hiçbirinin gölgesi bile düşmüyordu...
Ancak, bir süre sonra evde otururken telefonum çaldı. Karşımdaki adamlar 600 milyon lirayı hemen getirmezsem sonumun kötü olacağını, bana pek de nazik olmayan bir dille anlatmaya çalışıyorlardı. Bu kişilerin benden para koparmaya çalışan insanlar olduğunu düşündüm, birden.
Kartal'da bir otelde kalıyorlardı. Kartal Emniyet Müdürü'nü arayıp durumu anlattım. Gece geç saatlerde baskın yapıldı ama adamlar kaçmayı başardı. Sonra öğrendim ki, o adamlar benim adımı kullanan bir kişi tarafından dolandırılmıştı. Yani para koparmaya çalışmıyor, alacaklarının peşinde koşuyorlardı.
Bu olayın şokunu atlatmayı yeni yeni başarıyordum ki, bir gün evime polislerle birlikte haciz memurları geldi. Bir otomobil alışverişi nedeniyle borçlu olduğumu söylediler. Çekin hangi banka ve şubeden alındığını öğrendim. Bu arada, başka bir alacaklı grubu ile inanılmaz zor anlar yaşadım. Onları ikna edene kadar akla karayı seçtim ve o günden sonra hafiyeliğe başladım.
Bakırköy'de bir banka şubesinde, adıma hesap açılmıştı ve çekler kesiliyordu. Önceleri iyi niyetimle isimler ve kişiler karışmış olabilir diye düşündüm. Bankadan, adımı paylaştığım bu kişinin işyeri adresini ve telefonunu buldum. Sonra bankayı uyardım; "Çek verdiğiniz bu insanlar başımı belaya sokuyor lütfen dikkatli olun" diyerek. Fakat banka yetkilileri, bana "Tayfun Hopalı'nın güvenilir bir müşteri olduğunu" söylemekle yetindi. Hal böyle olunca; adımı kullanan kişiyi arayıp çeklerinin karşılıksız çıktığını ve alacaklıların evime kadar gelerek beni rahatsız ettiğini söyledim. Özür diledi; "İkimizin de ismi aynı, hataları düzeltirim, bir daha olmaz" dedi. İnanmak zorunda kaldım. Fakat, bir hafta sonra yanında çalıştırdığı sekreter kız arayarak beni uyardı. Patronunun bir sahtekar olduğunu ve benim adımla kurdukları şirket üzerinden birçok insanı dolandırdıklarını söyledi. Hemen Bakırköy İlçe Emniyet Müdürü'nü aradım ve sekreter kızın bahsettiği adrese polisler baskın düzenledi.
Ancak çok geç olmuştu. Baskın yapılan ofis tamamıyla boşaltılmıştı. O andan sonra bazı gerçekleri anlamaya başladım. Çeşitli bankalarda, adıma açılan hesaplarla çekler yazılıp dolandırıcılık yapılıyordu. Özellikle Bakırköy Adliyesi ve İstanbul Adliyesi'nde arka arkaya aleyhimde davalar açılmaya başladı. Bölge karakolundan polisler geliyor, hakkımda gıyabi tutuklama kararı bulunduğunu söylüyordu.
Evime gelen her polise, huzuruna çıktığım her hakime, derdimi anlatmaya koyuluyordum: "Efendim, ben hayatımda hiç çek kullanmadım. Bu çekler de, kimliğimi çalan kişi tarafından bankalardan alınmış ve piyasaya dağıtılıyor. Tek suçum kimliğimi çaldırmak..." Başımdan geçenleri anlatınca, hakkımdaki gıyabi tutuklama kararı kaldırılıyor ve beraat ediyordum ama kısa süre sonra aynı eziyet tekrar başlıyordu.
Beraat kararlarımı özenle sakladığım dosya giderek kabarırken; gazeteyi arayan bir kadın bütün gerçekleri anlattı. Kendisinin de aynı şebekenin üyesi olduğunu söyleyen kadın, kimliğimin 'uzman' hırsızlar tarafından çalındığını, daha sonra sadece fotoğraf değiştirilerek kullanılmaya başlandığını, anlaşmalı bir muhtardan alınan ikametgah senedi ile bankada hesap açtırılıp ticari çek defteri elde edildiğini, kısa sürede sağlanan güvenle yüksek meblağlı çekler yazılarak birçok kişinin dolandırıldığını söyledi.
Verdiği bilgileri Mali Şube Müdürlüğü'ne aktardım. Kimliğimin üzerinde fotoğraf değişikliğini yapan Mehmet Cingöz Dolunay yakalandı.
KABUS BİTMEDİ
Ama, inanın her şey bununla bitmedi. Hâlâ, yeni davalar açılıyor ve ben bu durumdan ancak hakkımda tutuklama kararı çıkartıldığı zaman haberdar olabiliyorum. Yine de, yurtdışına giderken veya basit bir kredi kartı başvurusu yaptığımda karşıma aynı kabus çıkabiliyor.
Nüfus cüzdanımı gönlünce kullanıp beni dertten derde sokan ve onlarca insanı dolandıran kişiye ne mi oldu? Mali Şube ekiplerinin tüm çabası boşa çıktı, bir türlü yakalanamadı. Belki çoktan başka bir adamın kimliğine bürünmüş, başka canlar yakıyordur. Tek bildiğim kolay para kazanıp, iyi harcıyor olduğu...
Ancak; siz siz olun; kimliğiniz çalındığında veya kaybolduğunda, "Gazeteye 'hükümsüzdür' diye ilan verip kurtulurum" diye düşünmeyin. O gün, karakolda tutturduğum zabıt, dolandırıcılık yapmadığımı kanıtlamak için kullandığım tek delil oldu. İşte bu yüzden, başınıza aynı kötü olay geldiğinde bu yazıyı hatırlayın ve soluğu hemen karakolda alın...
|