Merhaba,
Ben Sunny. 6 yaşında bir Golden Retriever'ım. Bundan böyle bu köşede sizlere günlük yaşantımdaki gülünç ve bazen üzücü olayları aktaracağım.
Hayatım 4 amaç üzerine kuruludur: yemek, uyumak, gezmek ve sevilmek. Şanslıyım ki bunların hepsini bolca yapabiliyorum. Bu ilk yazımda sizlere biraz günlük yaşantımdan bahsetmek istiyorum.
Sabah 07:30'da uyanıp çok sevdiğim ve ailede en çok bağlandığım kişi olan evin babası ile gezmeye çıkarım. Eve döndüğümüzde, ben hemen salona gidip oyuncaklarımla oynamak isterim. Ama salona girdiğim anda sahibim patilerimi silmek için, "Sunny! Çabuk buraya" diyerek beni hole çağırır. Patilerimin silinmesini hiç sevmiyorum. Halbuki onları kendim de temizleyebilirim. Üstelik, yerde birkaç tane kirli pati izim olsa ne olur sanki? Ev dekorasyonunda benim de katkımın olmasını istemem suç mu?
Saat 08:30'da evin annesi kalkar. Odanın perdesinin açıldığını duyduğumda topumla onu karşılamaya giderim. Çünkü annenin kalkması demek kahvaltı hazırlığı demek! Eh tabii komşuda pişer, bize de düşer meselesi. Anlayacağınız, tamaaameeen duygusal.
Evin prensi saat 09:30'da işe gitmek üzere odasından çıkar. Sabahları biraz aksi olsa da, onu görünce çok mutlu olur, hemen ona da hediye götürürüm. Laf aramızda, evde en çok korktuğum kişidir. Benim yediğim yemek dışında atıştırdıklarımla çok ilgilidir. Evde kimsenin bana fazladan yiyecek bir şey vermesini istemez. Neymiş, şişmanlıyormuşum! Bazı akşamlar salondaki sehpaya cips getirdiklerinde ben de yemek isterim. Ama o hemen "Sunny hayır!" diyerek beni azarlar. Ben de mecburen yerime giderim. Bunu beni düşündüğü ve sevdiği için yaptığını bilsem de yine de hoşuma gitmiyor.
Saat 10:00'da evin prensesi uyanır. Evde nazımın en fazla geçtiği kişidir. Kendi kahvaltısını ederken benim tabağıma da bir galeta ve bir elma koyar. Arada sırada kendi yediklerinden verdiği de olur ama bu aramızda bir sır. Beni çok sevdiğini hissedebiliyorum. Bir akşam yemekten sonra Prens "Sunny'e bir şey vermek yok" demesine rağmen bana bir dilim ekmek verdiği için Prens tarafından kafasında yumurta bile kırılmıştı.
Sabahları bu kadar karşılama ve günaydın faslından sonra doğal olarak çok yorgun olurum. Ev ortamının da sakinliğinden faydalanarak yatağıma kurulup güzelce uyurum.
Saat 15:00'de yemeğimi yerim. Diğerlerinin 3-4 öğün yemek yiyip de benim 1 öğün yememi anlayamıyorum.Ben de aradaki farkı kapatabilme için kim ne zaman salonda bir şey yese, hemen görebileceği yakınınd bir yatıp, yüzümde acıklı bir ifade ile gözümü ona dikerim. Gülmeyin! Özellikle evin hanımlarında işe yarıyor.
Yemeğimi yedikten sonra prensesle gezmeye gideriz. Bazen beni daha uzun gezdirir. O zaman başka köpeklerin de kokularını alabiliyorum. Her gördüğüm ağaca işaret! bırakarak ne kadar cazibeli ve üstün bir erkek olduğumu onlara da gösteriyorum. :o)
Saat 17:00'den itibaren aile bireyleri eve dönmeye başlar. Herkesi, neredeyse benim boylarımdaki oyuncaklarımla karşılamak sandığınız kadar kolay bir iş değil. Siz de o kadar büyük bir topu ağzınızla taşımayı denesenize!
Saat 20:00 civarı akşam yemeği için sofraya otururlar. Tabii ben de kapıdaki yerimi alırım. Yanlış anlamayın yemek yemek için değil, sırf onlara daha yakın olabilmek için...
Yemekten sonra günün son gezmesine çıkarım. Eve döndükten sonra, ailem televizyon seyrederken ben de yastığıma yatar, uyurum.