Berfin Yayınları arasında çıkan kitabına Günbulut, 508 şiir, türkü ve türkü parçası almış...
Bunların yüz kırk tanesi ise ilk kez yayımlanmakta...
Şiirlerin yirmisi de annesi, halk ozanı Mevlüde Günbulut'a, beşi ise anneannesi Gülbahar Atakan'a ait...
Türküler kadar, türkülere konu olan olaylar da güzel, ilgi çekici...
Birkaç örnek vermek istiyorum.
İşte Şarkışla'dan "Hayriye"nin türküsü:
"Emmim evi dedim sokuldum işe
On sene görsem de emeğim boşa
Kör olsun gözlerim çıkmayım dışa
Meğer söz ağızdan bir yol çıkarmış
Tavus kuşu gibi çöküp oturma
Derdim elli iken yüze yetirme
Etme Nuri bizi gurbet götürme
Meğer söz ağızdan bir yol çıkarmış"
Şimdi de Günbulut'tan "Hayriye"nin hikâyesini dinleyelim:
"Hayriye (1882-1939), amcasının oğluyla evlendiriliyor. Dışarıda fazla gezdiği için kocası 'boş ol' diyor. Sözünü geri almıyor. Evlenme, özellikle İslam kültürünün baskın olduğu bölgelerde erkek için bir 'satın alma'dır. Erkek satın aldığı maldan (kadından) bir sözle vazgeçebilir." Ağıtların da kadın dünyası üzerinde büyük izleri bulunmakta...
Hemite köyünde, ki bu köy ünlü yazarımız Yaşar Kemal'nde köyüdür, Mehmet ile karısının önünü eşkıyalar keser. Eşkıyalar Mehmet'i öldürüp karısını da bir ahıra koyurlar. Kadın, işte bu sırada şu ağıdı yakacaktır:
"Sulumağra'nın deresi
Hayli çekiyor arası
Bir kurşuncuk sık da ölsün
Kovalama kör olası
Bunu duyarsa ne der Veli'm
Hep kırılsın evim malım
Kuşlar yemiş dala konmuş
Kıpkırmızı olmuş dalım."
Ünlü Amerikalı yazır John Steinbeck "Türküler bir halkın tarihidir, insanı en çok onlarla tanırız" diyor. Günbulut da türkülerler kadınlarımızın tarihini yazmış bulunuyor "Halk
Şiirinde Kadın" başlığı altında...
Türkülerin tanıklığında kadınlarımızın tarihi...