kapat
10.12.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 RAMAZAN
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 İSTANBUL
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Eski bir zaman hikayesi

Haliç'e yönelen her türlü ilgiyi, sevgi ve minnetle karşılıyorum. Hele bu, Koç Müzesi'ndeki gibi bilgi ve özenle oluştu ise...
İstanbul'u en güzel anlatan yazarlardan birisi benim için Ahmet Hamdi Tanpınar'dır. Tanpınar'ın "Beş Şehir'de" çizdiği Bursa ya da Erzurum resimleri de benzersizdir... Ama bana sorarsanız o aslında bir "İstanbul Yazarı'dır". Çünkü sadece gördüğünü tespitle yetinmez. "Yaşanmış olanı" her türlü detayı ile yeniden kurar ve bu "eski-yeni dünyayı" önünüze bırakır. İçine girip dolaşsanız diye... Nurhan'la Boğaz'da dolaşmadı iseniz, İstanbul'u yeterince tanımadınız derim...

Lütfen şuna kulak verin. Nurhan'ın dayısı Huzur adlı romanda "barbunya" sofraya nasıl geldi anlatıyor:

"Şu barbunyayı burada bu akşam beraberce yiyebilmemiz için kaderin asırlarca çalışmasını düşün. Evvela Yahya Kemal'in dediği gibi Don ve Volga, Tuna suları Karadeniz'e akacak. Dedelerimiz kalkıp Orta Asya'dan gelecek. İstanbul'a yerleşecekler. Sonra, İkinci Mahmut, Nuran'ın büyük dedesini Bektaşidir diye İstanbul'dan Manastır'a nefy edecek; orada Merzifonlu zengin bir binbaşının kızıyla evlenecek. Benim dedem, karısı kaçtıktan sonra kendisini teselli için yazdığı, sonra bilmem hangi paşaya hediye ettiği bir Kur'an'ın parasıyle bu köşkü alacak... Delikanlı anlıyor musun? Yediyüzelli altına bir Kur'anı Kerim... Yani bu köşk ve arkadaki arazi... Sonra Nuran'ın babası çocukken hastalanacak, annesi Aziz Mahmut Hüdai Efendi'ye adayacak, büyüyyünce pirin dergahına girecek, orada babamla dost olacaklar. Nuran doğacak... Siz doğacaksınız..."

Geçtiğimiz günlerde Tanpınar'ın 100. doğum yıldönümünü kutladık. Keşke bir gün sinemacılarımız Huzur'a, Mahur Beste'ye hele Saatleri Ayarlama Enstitüsü'ne el atsalar diye hevesleniyorum.

DİLLERE DESTAN
Tanpınar'ca resmolunan kozmopolit alemi, Sütlüce'de Rahmi M. Koç Müzesi'nin rıhtımında kahve içerken düşündüm. Bu imparatorluk mirasını gerçekten kaybettik mi, artık bu bir eski zaman hikayesi mi diye?

Belki de bu muhasebeyi yapmak için Haliç en uygun yer. Osmanlı'nın Lale Devri Haliç Hayatı bir yaratma kaynağı olmuştu. Mimariden, divan edebiyatına kadar...

Ben açıkcası Haliç'e yönelen her türlü ilgiyi, sevgi ve minnetle karşılıyorum. Hele bu, Koç Müzesi'nde olduğu gibi büyük bir bilgi ve özenle oluştu ise... Müzeyi dolaşırken nefeslenmek isteyenlere bir çay, kahve ya da yemek molası verebilmeleri için iki ayrı lokanta düzenlenmiş. Şayet sahildeki Halat Restaurant'ın rıhtımında oturursanız İstanbul'un, İmparatorluk Başkenti'nin, her şeye rağmen kaybolmayan rengarenk kültür mozaiğini izleyebilirsiniz. Umarım Feshane ve Mezbaha'nın talihi de Lengerhane ve Tersane kadar açık olur, Rahmi Koç Müzesi kadar özenle oluşmuş yeni işlevlere kavuşurlar...

MEYHANE LOKANTA
Ben bu bölgenin 24 saat ışıl ışıl yaşayan, her yaş ve gelir seviyesini birden ağırlayan bir kültür ve eğlence merkezi olma şansını elinde tuttuğuna inanıyorum. En ideali müzeler, kültür merkezleri, irili ufaklı kahve ve lokantalar ve elbette konutlarla dokulu bir semt. "Sadrazam Mahmut", yıllardan beri gitmediğim bu "meyhane lokanta" da buralarda... Sonra biliyorum karşı sahilde esnaf lokantaları da var. Fırınlar, tatlıcılar...

Şayet Haliç şimdi yeni bir ufuğa doğru yelken açtı ise buranın mevcud dokusunu da gözetmeliyiz. Sadece müzelerden oluşan suni bir pirüpaklıkla, sezonluk sosyetik gece kulüplerinden oluşan bir Disneyland arasında sarkaç etmemeliyiz bu semti.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır