Maçta (elbette bir Fenerli olarak) beni en çok üzen şey, bir kere olan o pozisyon değildi. Çünkü bir kere meydana gelen bir pozisyon şanstır. Yüz kere aynı topa vurursun, gol olur da, bir kere olmaz işte ve o da o maça denk gelir. BJK de benzeri bir golü Cimbom'a atamamıştı.
Beni üzen pozisyon ise tam 4 kere tekrarlandı: Fenerli futbolcu soldan ceza sahasına giriyor. Önünde üç Trabzonlu oyuncu, bir de kaleci var... Trabzonlu bekler üstüne geliyor... Fenerli topu ortaya doğru çekip, şut atıyor... Ancak hem saha ağır olduğu için... Hem de önünde en azından üç defans oyuncusu bulunduğundan... Top ya kaleciyi çalıştırıyor... Ya da defansa çarpıp çıkıyor... Tehlike bitiyor...
"Ee, ne var bunda" diyeceksiniz, "Her maçta böyle durumlar olabilir." Ne var ki bu dört pozisyonda da sağ tarafta bir Fenerli bomboş be liyor. Pas verildiği anda karşısında sadece kaleci var. Çünkü Trabzon defansı öbür tarafta toplanmış...
Diyeceksiniz ki, "Acaba sağ tarafa, boş oyuncuya pas çıkarmayan Fenerli ile boşta bekleyen Fenerli küs mü? Aralarında bir sorun mu var?" Öyle ya bir pozisyon dört kere aynı biçimde sonuçlanırsa... Ve dört pozisyon da pas verildiği anda gole dönüşebilecek kadar önemliyse... Belli ki o iki Fenerli forvet arasında sorun var...
Hayır değil... Çünkü dört keresinde de farklı futbolcular vardı. Örneğin Ceyhun, Aptullah'a vermezken; Johnson, Serhat'e ya da Serhat, Andersson'a vermedi!
O halde bu bir kolektif düşünce hatasıydı. Fenerli oyuncular (özel durumlar haricinde) futbolun o en basit kuralını bile uygulamıyordu: Top, boştaki adama atılır!
Bunun hesabını verecek ise bir kişi var: Mustafa Denizli...