Müptezeliz biz, adam olmayız
Tüm gazeteciler aynı kabusu görürüz; taksitle bir eşya almışız, senetlerin günü geçmiş ve hapse düşmüşüz...
Ben, bildiğiniz üzre geçtiğimiz aylarda taşındım. Taşınırken, hayatım boyunca almış olduğum 10 bin 465 aptal kararın en aptalcasını alıp, 15 yaşını doldurmuş bütün eşyalarımı dağıttım. Gelmiş geçmiş en hayalperest Türk gazetecisi olarak şöyle bir umudum vardı: Eski eşyalarımı atacağım ve yeni evime güzel, yeni, eşyalar alacağım. Bu dört başı mamur salaklığın sonucu olarak şu an elimde kala kala bir buzdolabı, bir çamaşır makinesı -ki her ikisi de altı ayla kurtardılar kendilerini-, bir bulaşık makinesı, bir televizyon, iki adet eskiciden alınmış sandalye, bir adet anneanneden kalma halı ve bir adet kanape demeye bile utandığım zevksizlik şaheseri bir oturgaç kaldı. Esasında kanape taklidi yapan o sefil şey de çöplüğü boylayacaktı ama nakliyeciler yanlışlıkla eve getirdiler ve sağolsunlar, bir yerde hayatımızı kurtarmış oldular.
Bu manasız işi niye yaptığıma hâlâ hayret etmekteyim. Beynim ne zaman dumura uğramıştı da ben omurilik soğanımla karar vermiştim hâlâ düşünüyorum. Bu yeni eşyaları bir Türk gazetecisi olarak neyime güvenip alacaktım ki? Bunca yıldır takside girmeyip kendimi rezil etmediysem neden bundan sonra böyle bir şey yapayım ki?
TAKSİT FOBİSİ
Bizim mesleğin mensuplarının en büyük fobisidir taksit. Gerçi aramızda enayiler yok değil. Aldanıp böyle şeyler yapıp, sonra fotoğraf makinelerini satmak zorunda kalan fotoğrafçılar falan var. Ama genel olarak girmeyiz çünkü biz hiç atılmayacak gibi çalışır, yarın atılacakmış gibi taksitten kaçınırız...
Dünya üzerinde Türk gazetecileri kadar işinden olma korkusuyla yatıp kalkan bir işçi kesimi daha var mıdır, çok merak ediyorum. Kriz münasebetiyle bu korku yurdun her bir sektörünü sarmış durumda, ama bizde bu durum krizden önce de vardı ve hiç şüphem yok ki kriz bitip her şey rayına oturunca da devam edecek. Ve ben, sefil gazetecilerin en sefili olarak sekiz yıllık kariyerim boyunca sırf bu korku yüzünden bir koltukçuk için bile takside girmeye cesaret edemedim. Ne zaman niyetlendiysem, rüyamda işten atıldığım için ödeyemediğim senetler yüzünden hapislere düştüğümü, türlü işkenceler gördüğümü gördüm ve her aklı başında insan gibi hemen vazgeçtim.
ATILMAK İÇİN SEBEP ÇOK
Bizim meslekte, işten atılmak için binlerce bahane vardır. Assolist, üvertür ya da konuk sanatçı hiç farketmez. Kimsenin işi garantili değildir. Dergi kapanır atarlar... Sayfa sayısı düşer, atarlar... İlave kapanır, atarlar... Renk olasın diye çağırırlar, rengini beğenmez, atarlar... Kadrosuzsundur, "kolay olur" diye atarlar.. Kadrolusundur, "kıdem tazminatı büyümeden, bitirelim şu işi" diye atarlar... Gençsindir, "tecrübesiz" diye atarlar, 20 yıldır çalışırsın, "yaşlı" diye atarlar... Az para alırsın, "bu paraya razı olan, adam değildir" diye atarlar, çok para alırsın, "bu parayla beş kişi çalışır" diye atarlar... Dünyanın öbür ucunda inek gaz çıkarsa, bizde adam atarlar. Ancak en eğlenceli kısmı nasıl atıldığındır. Maaşı yatmayınca, bir ay öncesinden atıldığını öğrenenler mi istersiniz, "elemanlarını çıkaracağız, sen kaybol" denilip tatildeyken çıkarılan şefler mi istersiniz (gerçi bu da hak etmemiş değil)... Bazen kalp krizi gibi şak diye atarlar, bazen turşunu kurar öyle atarlar. Adam atma konusundaki dahiyane yöntemleri bakımından hiçbir sektör bizim sektörün eline su dökemez. Ne işiniz var o zaman orada diyeceksiniz, değil mi?
Söyleyeyim. Mesaimiz sekizde başlamaz...
|