Müslüman Baba'dan kızlarına mektuplar
Bir Müslüman ülkede babası tarafından önemsenen, ciddiye alınan ve erkek kardeşleriyle eşit muamele gören kızlar, yaşamları boyunca dimdik gezerler
Müslüman bir ülkede doğmuş ve büyümüşseniz yetişkinlik hayatınız ister yıllarca Hıristiyan veya Budist kültürlerde geçsin, ister sonradan dinsizliği seçin, ister dindar, ister agnostik olun, sonuçta hiç farketmeyecek ve değişmeyecek bir şey vardır.
Müslümanlık kültürü, altkültürünüzün bir ögesidir artık. Ayrıca, Fesuphanallah, na-mahrem, Allah kerim, Allah'a emanet kavramlarını, sahuru, kandil simidini, bayram namazını ve/ya bayram şekerini bilirsiniz. Günah ve sevap kavramlarınızın ilk formasyonu bu kültürde oluşmuştur. Eğer bir Müslüman kültürde bir kız çocuğu olarak büyümüşseniz en laik, en aydınlık çevrelerde yaşamış olsanız bile bir Hıristiyan kadından çok farklı bir saklanma, utanma ve çekinme halleri de altbenliğinizin ve bilinçaltınızın en karanlık kıvrımlarına sinmiştir. Kadın veya erkek bilirsiniz ki, Müslüman ve Doğu kültürlerde ailelerde erkek çocuk değerlidir, toplum yalnızca erkeklerin sözlerini ciddiye alır. Bunların elbette istisnaları vardır ama hep olduğu gibi istisnalar ancak kuralları doğrular. Türkiye bu istisnalardan biridir. Eksik ve yanlış yanlarına karşın dünyadaki tek laik Müslüman ülkedir.
UÇUP GİDİŞ HÜZNÜ
İşte bu nedenlerle bir Müslüman ülkede babası tarafından önemsenen, ciddiye alınan ve erkek kardeşleriyle eşit muamele gören kızlar, yaşamları boyunca dimdik gezerler. Onlar erkeklerle iyi ilişki kurmak, kendilerini kadın olarak sevmek konularında daha şanşlı kızlardır. Ben bu kız çocuklarından biri olarak yetiştim. Benim babam sağolsun, daima bana güvendiğini, beni önemsediğini ve her kararımda beni destekleyeceğini hep söyledi, hâlâ söyler. Doğduğumda 'kızım oldu!' diye sevinçten havalara uçan bir babam olması, bütün zor durumlarda başımı dik tutmamı sağlamıştır. Fakat Ebru ve Elif'in babaları benimkinden farklı olarak onlara altın mektuplar yazdı ve bunları yayımladı. Onların babasının adı: Emre Kongar.
Kızlarıma Mektuplar, hem iki kızının evden 'uçup-gidiş' hüznünü özlemle hisseden bir babanın duygularıyla örülmüş, hem de duyarlı ve duygusal ayrıntılar içerdiği için kuru bir öğütler dizgesi olmaktan kurtulmuş yaşam derslerinden oluşuyor. Burada benim için en önemli konu, kızların evlenmek için değil, tıpkı oğullar gibi yüksek eğitim, hatta doktora yapmak amacıyla evden uçup-gidebilmiş olmalarıdır.
Elif ve Ebru büyük olasılıkla sosyal bilimci, yazar, başarılı, disiplinli ve ünlü bir babanın kızları olmanın zor yanlarını da yaşamışlardır. Ama aynı baba, onları önemsemiş, onlara güvenmiş, cinsellikten estetiğe, demokrasiden felsefeye uzanan bir yelpazede altın sırlar sunmuştur. Bu altın sırlara elbette bir babanın (tıpkı bir anne kadar) koruyucu duyguları hakimdir ki, bu da bir anlamda mektupların samimiyet kanıtıdır.
ŞANSLI KENTLİ AİLE
Bu kitabı satın alamayacakları için alıp, yolladığım genç okurlarımdan bazılarının dediği gibi, Elif ve Ebru okumak için ekonomik olanak bulan, babalarıyla erkek arkadaşlarını tartışacak kadar şanşlı bir kentli ailenin kızlarıdır. Doğru. Ama ileriye atılan adımların çoğu böyle başlar. Eğer toplumun koşulları, ortamı-zamanı uygunsa ve insanlar artık bir değişime hazırsa ileriye atılan ilk adımlar yayılır ve benimsenir. Bence bu mektupların bu kadar ilgi çekmesi de toplumumuzun böylesi bir değişime hazır olması konusunda verdiği önemli bir işarettir. Ayrıca benim gittiğim, gördüğüm başka hiçbir Müslüman ülkede bu içerik ve cesaretle bir baba tarafından kızlarına yazılmış mektupların yayımlanmamış ve bu kadar çok satıp, okunmamış olmasını da çok önemsediğimi belirtmek isterim. Diyorum ki; kızlarımızı önemseyip, kızlarımızı sevmedikçe başımız öne eğik, ekonomimiz ve kültürümüz sakat, eksik ve geri kalacaktır. Hem kızlarınızı önemsemek ve sevmek aslında sandığınız kadar zor da değildir. Deneyin, kızlarınız gurur kaynağımız olsunlar.
buketuzuner@buketuzuner.com
|