Onlarsız adım atmıyorlar!
Bir ünlünün atacağı her adımı planlamak, alacağı her karar hakkında fikir sahibi olmak, her şeyin ötesinde sırdaşı olmak nasıl bir duygu? Ünlülerin her zaman yanında olan asistanları, yaşadıkları zorlukları ve işlerinin keyifli yanlarını anlattılar
Özel asistanlar; sanatçıların yapacakları tüm işlerin planlayıcısı, programcısı kimi zaman gidecekleri yemekteki partnerleri, kuliste veya kamera arkasında elleri kolları, hatta belki de en yakın dostları ve sırdaşları. Peki kim bu asistanlar ve bir başka insanın hayatına endeksli nasıl yaşıyorlar? Sorduk, anlattılar...
"Ben onu çocuğum gibi sevdim!"
Sağlık problemleri nedeni ile her ne kadar şu sıralar birlikte olamasalar da, 8,5 yıl Gülben Ergen'in asistanlığını yürüten Çiğdem Er, başka bir meslek dalından asistanlığa geçiş yapmış. Asıl mesleği fizyoterapi uzmanlığı olan Çiğdem Er ile Gülben Ergen'in ilişkisi, önce arkadaşlık çerçevesinde başlamış. Sanatçının asistanlık teklifi ile de bu dostluk, iş arkadaşlığına dönüşmüş. Gülben Ergen'in kahvaltısından kıyafetine, makyözünden kuaförüne kadar her şeyiyle tek tek ilgilenmiş. Yoğun bir tempoda çalıştığı için sadece haftada bir kez evine gidebilmiş, sonunda ailesini, özel yaşamını rafa kaldırmış. Vakti onsuz hiç geçmemiş, annesi gibi onu korumuş, kollamış: "İşimi çok sevdiğim için zorlanmadım. Gülben Hanım'ı çok seviyordum. Bir de kendisi çok rahat bir insan. Yersiz takıntıları, kaprisleri, huysuzlukları yoktur. Sadece çok titiz ve detaycı."
"İlişkimizde katı kurallarımız var"
Uğur Sandal, 15 yıldır Hülya Avşar ile çalışıyor. Zevkli bir iş yaptığını ve bu sayede sürekli elit insanlarla birlikte olduğu için kendini geliştirdiğini düşünüyor. Peki bu işin hiç mi kötü yanı yok? Sandal'dan dinleyelim: "Hülya Hanım yoğun bir tempoda çalıştığı için günü gününü tutmaz. Bir gün çok neşeliyse, ertesi gün moralsiz olabiliyor. En ufak bir hatanız çok kötü sonuçlara sebebiyet verebiliyor. Bunun için dikkatli olmanız lazım. Biz onunla bu yükü paylaşıyoruz. Ancak bunlardan, anlaşamadığımız gibi bir sonuç çıkmasın. Bir aile gibiyiz ve çok iyi anlaşıyoruz. Mesela Hülya Hanım bir sürü yerden alışveriş yapar. Ertesi gün de ben gidip onun aldığı şeylerin parasını öderim. Eğer faturasız bir iş yaptıysam da, mutlaka o bizim hesabımızdan kesilir. Yani böyle katı kurallarla çalışıyoruz. "
"Beyaz beni bırakmazsa, ben onu bırakmam!"
İki yıldır Beyaz'la çalışan Duygu Önüralp, Akademi İstanbul Radyo Televizyon bölümünü 3. olarak bitirmiş. Beyaz'la yollarının kesişmesinde de bu başarısının payı var, çünkü okuldaki hocalarından birisinin sayesinde Beyaz Şov'a yapım asistanı olarak işe başlamış. Bir yıldır da Beyaz'ın asistanlığını yapıyor. Beyaz'dan, 'O beni bırakmadığı sürece, ben onu asla bırakmam' diyecek kadar da memnun.
Beyaz'ın bütün bir gününü programlıyor, ekstra işlerini takip ediyor. Beyaz'la birlikte her yere gidiyor. "Ben Beyaz'a, Beyaz da bana her konuda danışmak zorundayız" diyen Önüralp son kararı verecek ismin Beyaz olduğunu da ekliyor: "Çalışılması çok rahat bir insan. Ekranda nasılsa, gerçek hayatta da öyle. Mesela işim dolayısıyla telefonumu sabaha kadar açık tutmak zorundayım. Geçen gün sabahın altısında beni arayıp bir şey sordu. Ertesi gün bana telefon açıp, saat altıda aradığı için özür diledi. Halbuki bu benim işim ve bunu yapmak zorundayım. Bunların yanı sıra başından bir olay geçse, özel hayatıyla ilgili bir şey olsa bizimle mutlaka paylaşır."
"Başka birinin hayatını yaşıyoruz!"
Berna Müjde, bu işe tesadüf eseri başlamış. Serdar Ortaç'ın vokalistiyle aynı evi paylaşan Müjde, Amerika'dan dönüşünde kendini, elindeki bavullarla Serdar Ortaç'ın evinde, görüşmeden sonra ise yepyeni bir işin ortasında bulmuş. 1,5 yıl boyunca Serdar Ortaç'ın asistanlığını yapan Müjde, 10 aydır Deniz Akkaya ile çalışıyor.
"Aklınıza gelebilecek her şeyi yapıyorum," diyen Berna Müjde, Deniz Akkaya'nın banka hesaplarından, köpeğinin yemeğine kadar her şeyle ilgileniyor.
Yaptığı iş için ne asistanlık ne de menajerlik ismini koyamadığını söyleyen Müjde, bu işi ancak sevenlerin yapabileceğini düşünüyor. Çünkü ona göre bu işi yapanlar kendi hayatlarını değil, başkasının hayatını yaşıyor.
"Gönlümüzü almayı iyi bilir"
5 yıldır Cemil İpekçi ile çalışan Albayrak, ünlü modacıyla İzmir'deki bir defilesi sırasında tanışmış. Erol Albayrak da tasarımcı olduğu için İpekçi'nin hem koleksiyonlarının asistanlığını yaparken hem de onun 24 saatini planlıyor. Özel randevularından, basınla ilişkilerine kadar her şeyin başındaki isim o.
Bir tasarımcı olarak Cemil İpekçi'nin felsefesini öğrenmenin kendisi için şans olduğunu düşünen Albayrak, güzel, keyifli ama bir o kadar da stresli ve riskli bir iş yaptığını düşünüyor. Albayrak, "Bazı durumlarda Cemil Bey çok stresli olur. Ufak şeylere sinirlenen bir yapıya sahip ama siniri de bir o kadar çabuk geçer. En yakınındaki kişiler olduğumuz için genellikle sinirini bizden çıkarır ama gönlümüzü almayı da çok iyi becerir. Biz onunla baba Ğ oğul gibiyiz," diyor.
DİLEK SANCILI
|