Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Haziran 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC

Efsane gerçek oluyor

Günümüzden tam bir asır önce, nihayet ilk Türk ligi hayata geçecek, Türk spor tarihinin en heyecanlı derbilerine ve sayısız başarıya imza atacak Fenerbahçe Futbol Kulübü'nün varlığı nihayet resmileşecekti
Yıl 1907, Sultan 2. Abdülhamid, 33 yıllık baskı rejiminin son yılları
Futbol topu peşinde koşturanlara karşı baskı, resmen olmasa da biraz gevşemiş. Gayrimüslimlerle yabancılarca on yıldır oynanmakta olan futbola gözleri ve de gönülleri biraz alışmış. Kadıköy yakasındaki Kördere sahası ile Kuşdili Çayırı'nda, o ilk yıllarda göz açtırmayan top uçurtmayan saraylı hafiyelerden görünürde eser kalmamış. Gerçi, bir jimnastik kulübü olarak Beşiktaş ile, Fransız mektebi takımı hüviyetini arkasına almış bir futbol kulübü olarak Galatasaray, kuruluş faaliyetlerini İstanbul yakasında gerçekleştirebilmiş ama Kadıköy yakası o dönem için adeta bir başka belde, adeta İstanbul'a taşra. İşte Kadıköylü gençlerden Hariciye Nazırı Asım ve Server paşaların torunu Londra Sefareti Başkatibi Nuri Bey'in oğlu Ziya (Songülen) Bey ile Harekat Ordusu Feriki (tümgeneral) Şevki Paşa'nın oğlu Ayetullah Bey ve de ünlü edebiyatçı Sami Paşazade Sezai Bey'in yeğeni Enver Necip (Okaner) Bey, Necip Bey'in Moda Başpınar Sokak 3 numaralı evinin selamlık katında yaptıkları bir görüşme sonucunda kuracakları takımın temelini atıyorlardı.

Gerekli olan parayı sağlayacak, dönemin zenginlerinden Saint Joseph mezunu mühendis Nurizade Ziya Bey'e kulübün kurucu başkanlık şerefini, Osmanlı Bankası memurlarından Ayetullah Bey'e katiplik (sekreter) görevini, bahriye subayı Necip Bey'e de kaptanlık ve veznedarlık (sayman) görevini veriyorlardı. Aynı görüşmede varılan fikir birliğiyle, kuracakları kulübün adını oturdukları semtin güzelliğinden esinlenerek "Fenerbahçe" yapacaklar, amblemlerini Fenerbahçe Burnu'ndaki ışık saçan fenerden, formalarında- ki renkleri ise Fenerbahçesi'ndeki ilkbaharın sevimli müjdecisi papatyaların kıskançlık ve
temizlik sembolü olan renklerinden, yani sarı ile beyazdan alacaklardı.

Ertesi gün Baker Mağazası'ndan forma kumaşları alınıyor, Fener armalı kırtasiye malzemelerinin siparişleri veriliyor ve dönemin bir tür futbol federasyonu başkanı görevini üstlenmiş kişisi James La Fontaine ile konuşuluyordu. Artık kurulacak olan kulübün ismi, başkanı, amblemi ve formaları seçilmiş, mesele sadece formaları giyerek bu ismi tescil ettirecek 11 Türk gencinin biraraya getirilmesine kalmıştı. Bu konuda da en mühim rolü St. Joseph Mektebi Türkçe Öğretmeni Enver (Yetiker) Bey üstleniyordu.

İlk kadro
1907 ilkbaharının bir pazar gününde, Kadıköy'deki Kuşdili Çayırı'nda İngiliz ve Rum takımları arasında oynanan bir futbol maçını seyrettikten sonra, St. Joseph Mektebi talebelerinden oluşan bir grup, Moda İskelesi'nden sandallara biniyor ve koyun karşı kıyısında randevu mahalleri olan Fenerbahçesi'ne geçiyorlardı. Nurizade Ziya (Songülen) Bey ve Ayetullah Bey ile Sami Paşazade Sezai Bey'in yeğeni bahriye zabiti Necip (Okaner) Bey, Hintli lakaplı Mühendis Asaf (Beşpınar) Bey ve Saint Joseph Mektebi Türkçe öğretmeni Enver (Yetiker) Bey isimli gençler, burada daha evvel gelmiş olan Hasan ve Hüseyin (Dalaklı), Galip (Kulaksızoğlu), Nasuhi Esat (Baydar), Yanyalı Şevkati, Elkatipzade Mustafa ve kardeşi Hamdan, Çerkes Sabri, Hayrullah, Hakkı Saffet (Tarı), Hasan Sami (Kocamemi) beylerle buluşuyorlardı.

Çoğunluğunun, yakında kurulacak takımın ilk oyuncularını teşkil edecek olan bu gençler için o gün, Ziya Bey'in İngiltere'den getirttiği önü ve kolları düğmeli sarı beyaz yollu bol formaları, lacivert şort pantolonları ve sarı löverli yün çoraplarıyla, Fenerbahçe'nin çayırlarında ilk antrenmanlarını yapacakları gündü. Kısa zamanda çevrenin futbola yetenekli gençlerini de kendi etrafında toplayan bu kulüp, bugün için büyük bir kıymet ifade eden ilk kadrosunu, olasılıkla Hintli Asaf - Necip, Ziya - Hasan, Hassan, Sabri - Nasuhi, Şevkati, Galip, Hüseyin, Hayrullah terkibinde ya da; Asaf - Ziya, Sami -
Ayetullah, Mazhar, Necip - Fethi, Galip, Hüseyin, Hasan, Nevzat şeklinde oluşturuyordu.

Fenerbahçe Spor Kulübü'nün Black Stocking FC ismi altında 1899 yılındaki ilk girişiminde öncülüğünü yaptığı gençlerle, Kadıköy Futbol Kulübü (1902) ve ilerideki yıllarda kurulacak olan Fenerbahçe Futbol Kulübü (1907) ismi altında toplanan gençler, aslında yıllardır aynı ideali sürdüren hep aynı kişilerdi. Ne var ki iki kez kapatılmaları, yasal faaliyetlerine ancak resmi kuruluş yılları olan 1907 yılında geçebilmelerine olanak kılmıştı. Black Stocking FC ile, aynı amacı ve kaderi paylaşan Kadıköy Futbol Kulübü'nün isimleri, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün kuruluşu yolunda "amaç karşısında birer araçtı." Bir başka deyişle Fenerbahçe Spor Kulübü'nün kurulduğu yıl aslında 1899'du.

Nihayet, 23 Temmuz 1908'de, İkinci Meşrutiyet'in ilanını takiben, yurtta dernek ve kulüp kurma hakları herkese resmen tanınıyor, böylece, Ziya, Ayetullah, Necip ve Enver beylerin önderliğinde kurulmuş bu yeni kulüp tescil edilerek, Fenerbahçe'ye, cemiyetler kanununa göre resmen kurulan ilk Türk kulübü olma şerefi kazandırılıyordu.

İlk Türk ligi
Fenerbahçe'nin ardından İstanbul'da kurulan Türk kulüplerinin sayısı çığ gibi artıyor; Anadolu, Beykoz, Vefa futbol kulüpleri de aynı yıl resmen tescil edilen Türk kulüpleri arasında yerini alıyordu. Türk kulüplerinin sayılarındaki bu artış, İstanbul'da yeni bir ligin kurulması ihtiyacını doğurdu. Bu nedenle, o dönemde ülkede resmi tatil günü olan cuma günleri oynanan 'Cuma Ligi' kuruldu.

Takımların sayılarının hızla artmasıyla, İstanbul'da futbol alanlarının sayısı da çoğalmaya başlamıştı. Anadolu yakasında; Kadıköy'deki Kuşdili Çayırı, şimdiki stadın bulunduğu yerdeki Papazın Çayırı, Yoğurtçu Deresi yanındaki Altınordu'nun Kördere Çayırı, Dereağzı'nda Kemikçi Çayırı, Baklatarlası, İbrahimağa sahası ile, Rumeli yakasında Taksim, Talimhane, Bakırköy, Baruthane, Karagümrük, Çukurbostan, Süleymaniye, Güzelbahçe, Beyazıt ve Harbiye Nezareti sahaları; Boğaz'ın Anadolu kesiminde ise Anadoluhisarı, Küçüksu Er Meydanı, Beykoz Ortaçeşme sahaları mevcut sahalara eklenmişti.

Fenerbahçe Spor Kulübü ise, sarı beyaz olan renklerini 1909 sonbaharında sarı-laciverte çevirmiş, 1909-1910 sezonuyla birlikte de İstanbul Futbol Ligi'ne Galatasaray'dan sonra katılan ikinci Türk takımı olmuştu. Dünyanın en hırslı ilk beş derbisinden biri olan Fenerbahçe - Galatasaray kulüpleri arasındaki ezeli rekabet, ilk defa 17 Ocak 1909 tarihinde Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi ) öğrencilerinin takımıyla, yeni kurulmuş bir semt takımı maçı şeklinde başlamış ve bu tarihten itibaren o dönemlerdeki İstanbul futbolundaki şampiyonluklar genelde bu iki Türk takımı arasında paylaşılarak, Türk futbolunun artık varlık gösterebilmesi sonucunu doğurmuştu.

İlk şampiyonluk
Fenerbahçe, İstanbul Şampiyonluğu Ligine ilk kez katıldığı 1909-1910 sezonunda beşinci olmuştu. 1910'da ligin başlamasına kısa süre kala, kulüpten ayrılmalar ve mali zorluklar nedeniyle, Üsküdar Kulübü ile birleşmesi gündeme geldi. Eylül 1910'da, Koço'nun Mühürdar Gazinosu'nda yapılan müşterek toplantıda birleşme teklifi üyeler tarafından kabul görmedi. Buna karşılık, Kuşdili Kulübü Başkanı'yken Fenerbahçe'ye katılan Elkatipzade Mustafa Bey, Kuşdili Kulübü'nü Fenerbahçe'ye katmayı başardı ve böylece Fenerbahçe'yi çok zor günlerinde güçlendiren kişi olarak kulüp tarihine geçti.

Kadrosunu yeni gençlerle güçlendiren Fenerbahçe 1911-1912 liginde bir kez bile yenilmeden şampiyon oldu. Bu şampiyonluğun en önemli özelliği, Fenerbahçe'nin bu şampiyonluğuyla İngiliz ve Rum takımlarının liderliğinin tamamen sona ermesi ve bu tarihten itibaren şampiyonlukların Türk takımlarına geçmesiydi. Bu şampiyonluk kulübün itibarını bir anda yükseltip olanaklarını arttırmıştı. İlk iş olarak Altıyol'da bir kulüp lokali kiralandı, lokalin açılışı ise üye sayısının çoğalmasına sebep oldu. Bu arada futbol dışında diğer spor dallarında da faaliyet gösterilmesine başlandığından, aynı yıl, Fenerbahçe Futbol Kulübü adı, Fenerbahçe Spor Kulübü olarak değiştirildi.