Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 15 Haziran 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Hiçbiri onun kadar sevilmedi...

Waldır Parreira DİDİ

1972-1975 yılları arasında teknik direktörlük yapan Waldir Parreira Didi iki Lig, bir Türkiye Kupası bir Cumhurbaşkanlığı Kupası’nın yanı sıra Fenerbahçe’ye yeni yıldızlar da kazandırdı. Daha da önemlisi onun döneminde Fenerbahçe, Brezilya Milli Takımı gibi göze çok hoş gelen bir futbol oynadı ve 3,5 yıl içinde Galatasaray maçlarında büyük üstünlük sağladı.
Türkiye'de yaşayan birçok futbolsever Brezilyalılarla akrabadır. En çok da Fenerbahçeliler. Bunun bir sebebi Fenerbahçe ile Brezilya'nın oynadığı oyun stiliyse, ikinci nedeni de Didi'dir. Brezilya'nın gelmiş geçmiş en ünlü futbol adamlarından ve 1972-1975 arasında Fenerbahçe'nin teknik direktörlüğünü yapan Waldir Parreira Didi...

12 Mayıs 2001'de kaybettik onu. Türkiye'de çalıştığı yıllarda her gün onunla ilgili haberlere geniş yer ayıran gazetelerin spor sayfaları iki sütuna siyah zeminde verdiler ölüm haberini. Bazılarında adı ve soyadı bile tam olarak yayımlanmadı. O Didi'ydi ve anılarda da sadece Didi olarak kalmıştı. Futbol dünyasının en kendine özgü şahsiyetlerindendi. Oyunculuk yıllarında üst düzeydeki tekniği; ince, kıvrak stili; milimetrik pasları, penaltı kadar etkili frikikleri, zekâsı ve lider özelliğiyle tarihe geçti. Brezilya 1958 ve 1962 Dünya Kupası'nı kazanırken bu başarılarda Pele kadar büyük payı vardı.

Pele'yi Milli Takım'a kazandıran da oydu. 1962 Dünya Kupası finalinde kadrosunda Garrincha, Vava, Santos kardeşler gibi yıldızları bulunduran Brezilya'nın 1-0 mağlup duruma düşmesinden sonraki davranışı ise unutulmaz: Herkesin "Garanti kazanır" dediği Brezilya golü yiyince futbolcular sahanın ortasında donup kalmışlardı. Didi büyük bir sükunetle gitti, topu filelerden aldı ve mağlup duruma düşen oyuncuların o güne kadar göstermediği bir davranış sergiledi. Topu koltuğunun altına sıkıştırıp yavaş yavaş santraya doğru yürümeye başladı. Kalan sürede iki gol atıp şampiyon olacaklarından o kadar emindi ki...

Nitekim karşılaşmayı 2-1 Brezilya kazandı ve kupayı aldı. Teknik direktörlüğü sırasında da büyük başarılara imza attı. 1970'te Meksika'da yapılan Dünya Kupası'nda Peru'nun teknik direktörüydü ve takımını çeyrek finale çıkarmıştı. Fenerbahçe'ye gelişi gündeme bomba gibi düştü. Galatasaray, İngiliz teknik direktör Brian Birch'le iki sezon üst üste şampiyon olmuş, başarıdan başarıya koşuyordu. Bu üstünlüğe son verebilecek bir teknik adama ihtiyaç vardı ve en doğru isim de Didi'ydi. Başkan Emin Cankurtaran, Lübnanlı organizatör Zaccour aracılığıyla bağlantı kurdu ve Didi'yle anlaştı. Anlaşma sağlandığını açıkladığında taraftar hemen benimsedi onu. Ne kadar sevildiğini Yalçın Doğan'ın "Fenerbahçe Cumhuriyeti" kitabından okuyalım:

"Taksiye biniyor Didi, şoför para almıyor. Didi alış-veriş için manava gidiyor, para almıyor manav. Sokakta yürüyor, Fenerbahçeli taraftarlar çevirip sokakta boynuna sarılıyorlar Didi'nin. Ona duyduğu hayranlığı her fırsatta dile getiriyor, değil Fenerbahçe maçları, Fenerbahçe'nin antrenmanları bile seyirciyle dolup taşıyordu. Antrenmanda futbolculara şut çekme dersi verirken bir gol atıyor, herkes günlerce o golden söz ediyordu. İstanbul sosyetesi Didi ile tanışmak için can atıyor, maçlarda Fenerbahçe seyircisi Didi'yi soyunma odasına çoğunlukla omuzlarda taşıyordu.".

Silahlı Kuvvetler'de de ilgi büyüktü Didi'ye. Bir yıl önce12 Mart muhtırasını veren kuvvet komutanlarının Didi ile tanışmak için nasıl yarıştıklarını Yalçın Doğan anlatıyor: Fenerbahçe Didi'nin antrenörlüğünde ilk kez Ankara deplasmanına geliyordu. Fenerbahçe Ankara'ya gelecekti de Temsilci Naci Barlas, Fenerbahçe'nin hangi otelde kaldığını, takımın ne zaman geldiğini Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur Paşa'ya bildirmeyecekti!.. İşte bu imkansızdı. Hele de Didi'nin Ankara'ya ilk gelişinde.

Başta Didi, arkasında futbolcular Hava Kuvvetleri Komutanlığı kapısında beklerken, Batur Paşa'dan bir telefon geldi. 'Önce gidin Kayacan Paşa'yı ziyaret edin, alıngan davranıyor bugünlerde, aramızda sonradan bir geçimsizlik olmasın' dedi Muhsin Batur. Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kemal Kayacan da koyu Fenerbahçeliler listesindeydi. Didi ile tanışmayı Kayacan da istiyor ve Batur'un Fenerbahçe ile bu kadar haşır neşir olması, 'Ben de Fenerbahçeliyim, neden hep Batur Paşa'ya yapılıyor bu ziyaretler' diyerek kızıyor, zaman zaman Batur Paşa ile şakayla da karışık olsa, atışıyorlardı. Oramiral Kayacan, Didi'nin ziyaretinden çok memnun kalmıştı. Kayacan öğrencilik yıllarından kalan anıları aktarırken, hep birlikte fotoğraf çektirmeyi asla ihmal etmedi. Bir süre sonra aynı sahne bu kez Hava Kuvvetleri Karargahı'nda yaşandı. Batur, Didi, Fenerbahçeli futbolcular hep birlikte hatıra resmi çektirdiler, birlikte geride kalan anılar paylaşıldı, Fenerbahçe'nin geleceği konuşuldu."

Antrenmanlardaki en büyük yenilikse tahta perdeydi. Frikik üstadı Didi, kalenin biraz önüne büyük bir tahta perde koydurmuştu. Futbolcular topu falsolu şutlarla kaleye gönderiyor, bu çalışma sayesinde özellikle Osman Arpacıoğlu ve Fuat Saner'in maçlarda attıkları frikik golleri başarılı sonuçlar getiriyordu. Oynattığı futbol stilinin Brezilya'nınkinden hiç farkı yoktu. Kısa, tek paslar, çapraz koşularla göze çok hoş gelen estetik düzeyi yüksek bir futbol oynuyordu Sarı-Lacivertliler. Kadroda da Ziya Şengül, Fuat Saner, Ercan Aktuna, Alpaslan Eratlı, Ender Konca, Osman Arpacıoğlu, Cemil Turan, Yılmaz Şen, Şükrü Birant gibi tekniği üstün yıldızlar, Timuçin Çuğ, Niyazi Gülseven, Ersoy Sandalcı, Mustafa Kaplakaslan, Selahattin Karasu, Önder Mustafaoğlu gibi gençler ve kaleci Ilie Datcu, Yavuz Şimşek ve Adil Eriç yer alıyordu. 1973- 74 sezonunda Fenerbahçe 30 maçta 15 galibiyet, 13 beraberlik, 2 yenilgi alarak Lig ve Türkiye Kupası'nı aldı. Galatasaray'ı üç yıl üst üste şampiyon yapan Brian Birch ünlü yumruğunu kaldıramaz olmuş, olaylı bir Fenerbahçe karşılaşmasındaki yenilgiden sonra da ülkesine gitmişti.

1973-1974 sezonunda UEFA Kupası ilk turunda Rumen Arges Piteşti takımıyla karşılaştı Fenerbahçe. İlk maçta, İstanbul'da 5-1 sarı-lacivertliler kazandı, ikinci maç 1-1 bitti. İkinci turdaysa rakip Fransa'nın Nice takımıydı. Deplasmanda 4-0 yenilen Fenerbahçe İstanbul'da rakip ceza sahasından çıkmadı. Ama sadece 2-0'lık bir skor elde ederek, elenmekten kurtulamadı.

Fenerbahçe 1974-1975 sezonunda da Lig Şampiyonu oldu. Takım Zafer Göncüler, Aydın Çelik, Emin İlhan gibi oyuncularla takviye edilmişti. Ama Avrupa'da önemli bir başarıya imza atılamadı. 1974-1975 sezonunun başında Şampiyon Kulüpler Kupası ilk turunda Lüksemburg'un Jeunesse D'esch takımını 3-2 ve 2-0'lık sonuçlarla eleyen Fenerbahçe ikinci turda Polonya takımı Ruch Chorzow'a iki maçta da yenilerek elendi.

Antrenmanlar sadece taraftarların değil başta Semih Bayülken olmak üzere bazı yöneticilerin de çok ilgisini çekiyordu. Muhalifler Didi'yi yeterli antrenman yaptırmamakla eleştiriyor, sadece ortada sıçan oynatmakla suçluyorlardı. Didi döneminin yıldızlarından ve Fenerbahçe'nin "Cemil, Osman, Ender/ Topu filelere gönder" tezahüratındaki Ender Konca da, Hakan Dilek'in "Mahallenin En Şık Abileri" adlı kitabında Didi'yi eleştiriyor: "Didi futbolculuğu dışında iyi bir çalıştırıcı değildi. Fenerbahçe, o dönemde idman dahi yapmadı. Başarı, üst düzey futbolcuların özel performansıyla geldi."

Bir başka eleştiriyi de Halit Deringör'ün "Fenerbahçe Cumhuriyeti Ve Cumhurbaşkanları" adlı kitabından okuyoruz: "Aslında, Didi'nin çok büyük futbolcu olmasına karşın, antrenörlükle ilişkisi olmadığı sonradan anlaşılmıştı. Kendisi içki müptelası idi. Beli de sakattı. İçtikten sonra tuvalete düştüğünü ve de önemli bir Altay maçı öncesi kaptan Ziya'yı takıma koymayı unuttuğunu hep biliyoruz. Ama olsun reklam reklamdır."

Kim ne derse desin! Onun döneminde Fenerbahçe'nin oynadığı futbol son derece göze hoş geliyordu. Üstelik üç yıl içinde elde edilen iki Lig, bir Türkiye Kupası, bir de Cumhurbaşkanlığı Kupası şampiyonluğu küçük başarılar değildi. Belki daha önemlisi o dönemde Galatasaray hiç yenemedi Fenerbahçe'yi. A takıma oyuncu yetiştirilmesi için bir futbol okulu kurulmasını da oçistemişti. Bu isteği, ısrarları sonunda kulüpteki üçüncü yılında gerçekleşti. Okulun başına da Abdullah Gegiç getirildi.

Ama Fenerbahçe'de dördüncü yılını tamamlayamadı Didi. 1975-1976 sezonunun başında Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Portekiz Şampiyonu ile eşleşti Sarı-Lacivertliler. Lizbon'daki karşılaşma Fenerbahçe tarihinin en ağır yenilgilerinden biriyle, 7-0 sona erdi. Bu, Didi'nin Fenerbahçe'deki son maçıydı. Ertesi hafta Adanaspor'la İnönü Stadı'nda yapılan maçta takımın başında altyapı okulunun hocası Abdullah Gegiç vardı. Kapalı tribündeki yedi siyah bayrak ise sadece yenen gollerin değil, Didi'nin gidişine tutulan yasın da simgesiydi. Yenen yedi golden dolayı, Fenerbahçeli futbolcular sahaya çıktıklarında belki de ilk kez tribünlerde çıt çıkmıyordu. 11 oyuncu kapalı tribünün önüne geldi, yan yana sıralandılar. Sonra Brezilyalılar gibi belden öne eğilerek durdular. Stadda sessizlik bozulmadı. Ne alkış, ne ıslık. Futbolcular kıpırdamıyordu. Sahada ve tribünlerdeki hareketsizlik neredeyse bir dakika boyunca sürdü. Ardından alkış koptu. Fenerbahçe, taraftarıyla barışmıştı. Barışın sırrı selamdaydı.

Ferruh Yazıcı