kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Mayıs 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Filmin ilk yarım saati, en başarılı bölümü.

Hasankeyf dekorunda aşk ve terorizm

ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
01.05.2009
İlgi çekici bir film. Yönetmenin özgün bir film yapma hevesi açık, ama ayni ölçüde kafasının da karışık olduğu belli oluyor.Aslında bir Doğu tarzı aşk hikâyesi yapmak için yola çıkıp Hasankeyf'i görünce ona tutulan ve filminin yapısını değiştiren Handan Öztürk, böylece değişik bir maceraya atılmış. Hasankeyf şokunu ben de yaşadığım için, onu çok iyi anlıyorum. Böylece gerçekten de iki, hatta çok yönlü bir mozaikhikâye ortaya çıkıyor. Ilısu Barajı uğruna yok olması sözkonusu olan Hasankeyf, bir belgesel gibiymişçesine filme sızıyor. Baraja karşı mücadele veren yiğit bir gazeteci, yeni evlendiği karısı, etraftaki bir avuç tipik köylü vatandaşımız... Kuması olduğu adamdan miras kalan araziye konmak için gelen bir dansöz eskisi, işin içine karışıveren teröristler, giderek ortaya çıkan barajcılar, onların gizemli yöneticileri, tetikçileri, adamları. Ara yerde kalan çocuklar ve özellikle dünya güzeli gencecik bir kız olan Roz. Filmin ilk yarım saati, en başarılı bölümü. Bu bölümlerde Handan Öztürk, Hasankeyf'i efsanelerin içinden süzülüp gelen bir dekor olarak kullanmayı, kimi ilginç düğümler atmayı, kimi sahnelerde -özellikle Dicle'nin üzerinde geçenlerde- sinemasal bir şiire ulaşmayı biliyor. Ama sonra işler karışıyor. Öztürk en dramatik sahneleri nedense işlemiyor, çabucak geçiştiriveriyor. Böylece tempo düşüyor, hikâye duraklıyor, kimi olaylar/kişiler anlaşılmaz hale geliyor. Üstüne üstlük, kahramanlarını kitabi bir İstanbul diliyle konuşturuyor. Köylüler bir yana, hikâyeyi anlatan 13-14 yaşındaki oğlanın ağzında bu sözler öylesine yapay duruyor ki... Ayrıca Ilısu Barajı gibi serüveni tüm kamuoyu önünde yaşanmış ve yaşanmakta olan bir olaya yakıştırılan (ve Vali'deki zorlama entrikaları andıran) dümenler ve oyunlar da tümüyle yapay kaçıyor. Tüm bunlara karşın, yeni oyuncular ve eskilerden Zerrin Arbaş oldukça iyiler. Kimi sinemasal anlarıyla belli bir ilgiyi hak eden bir film bu... Belki de bir yönetmeni haberliyor. Ama hikâyelerini daha iyi geliştirmesi ve filmlerini daha özenle inşa etmesi koşuluyla...

BENİM VE ROZ'UN SONBAHARI * *
Yönetim ve senaryo: Handan Öztürk/ Görüntü: Ulaş Zeybek, Ferhan Akgün/ Müzik: Ulaş Özdemir, Erdem Doğan/ Oyuncular: Serkan Altunorak, Öznur Kula, Zerrin Arbaş, Leyla Batgi, Bahar Ün, Serra Yılmaz/ 24 Kare-Gala Film.