kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Nisan 2009, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

'İstanbul tıpkı dev bir dekor gibi'

ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR - SABAH
16.04.2009
Son filmi Ricky'de izleyiciyi küçük bir melekle yüzleştiren Fransız yönetmen François Ozon, SABAH'a 'Ricky iki sıradan insanın, sıradan olmayan durumlarda yaşadıklarıyla ilgili bir film' diyor. Ozon'a göre İstanbul, 'devasa bir dekor' gibi..
Fransız sinemasının muzip, yaratıcı ve yetenekli genç yönetmeni François Ozon, yeni filmi Ricky ile festivalin konuğu olarak İstanbul'a geldi. İşçi sınıfından çocuklu bir annenin dramı olarak başlayan, yalnız kalpleri ısıtan bir aşkla ilerleyen, 'kanatlı bir bebek'le fantastik bir boyuta ulaşan film, Ozon'a göre insanın fantastik dileklerde bulunduktan sonra ayaklarını yere sağlam basmaya çalışmasıyla ilgili. Bugün saat 19.00'da Yeni Rüya Sineması'nda da izlenecek filmin yönetmeniyle İstanbul, aşk, sinema, annelik ve Hollywood üzerine özel bir görüşme yaptık...

DEVASA DEKOR - İSTANBUL: "İstanbul'a ilk kez geliyorum. Ama Türkiye'ye daha önce geldim, yıllar önce bizim St. Tropez sayılacak Bodrum'a gitmiştim. Söylenildiği kadar varmış, müthiş bir enerji kaynıyor burada. Şu anda bulunduğumuz yerden bakıldığında (The Marmara Oteli çatı katı) bana Tokyo'yu da hatırlatıyor, uzun binalarıyla. Bir sinemacı olarak içinde kaybolabileceğiniz devasa bir dekor. Aralara, arka sokaklara da bakmak gerek, keşfedilmeye açık."

AŞK DEDİĞİN UÇUCUDUR: "Âşık olmak çok olağanüstü, şahane bir şey! Aynı zamanda uçucu ve kaçıcı. Cinsellik bizi tanımlayan bir haz, bazen yaşamın oyun kurucusu. Ricky iki sıradan insanın, sıradan olmayan durumlarda yaşadıklarıyla ilgili bir film. Daha doğrusu bu durumlarla nasıl başedebildiğimiz üzerine. Yani aile, çocuk, zor hayat gibi temalar üzerinden, hayatla cebelleşirken nerede durduğumuz, araya tampon olarak neler koyduğumuzu anlatmak istedim."

SİNEMA SÜRPRİZLERLE DOLU: "Fantastiğin içinde gerçek, gerçeğin içinde fantastik, korku ve komedi vardır bence. Bu nedenle türleri karıştırmayı seviyorum. Bazen sağ gösterip sol vurmam da bu nedenle. Muziplik yapmayı seviyorum. Seyircinin beklentilerini şaşırtmak, oyun oynamak çok keyifli. Sinema böyle bir şeydir zaten. Hepimizin duyguları oyuncaklı, düz bir çizgide yaşamıyoruz ki. Filmim dilekler ve özlemler üzerine aslında. Bir anlamıyla gerçeküstü değil mi bunlar! Karşılaşınca neden ayaklarımızı yere bastırmaya, mantıklı davranmaya çalışıyoruz ki!"

ANNELİK AYRICALIKTIR: "Annelik elbette ki babalıktan çok daha karmaşık bir durum. Annelik ayrıcalıktır! İster 9 ay karnınızda taşıyın, ister bakıcı annelik yapın. Koruma içgüdüsü kadınlarda müthiş gelişmiş. Filmdeki anne de kanatlı bebeğini normal bir şekilde bağrına basıyor. Ona tek bir tehlike var o da dış dünyadan gelecek tehlike. Bu nedenle çocukları bazen fazlasıyla koruma altına alıyoruz. Ama bir zaman sonra çocuğun iplerini bırakmak gerekiyor. Aile olmak çok zor. Erkek , annenin çocuğuyla ilgilenmesi, onunla yatması karşısında ihmal edildiğini düşünüyor, kendi ilgi ihtiyacının karşılanması adına yüzünü dışarı dönebiliyor."

YAŞASIN AKILDIŞILIK: "Kumun Üzerinde, Havuz, Angel gibi filmlerime baktığınızda benim kadınlarım yaşamın katı gerçeklerden kaçabilmek için kendi hayal dünyalarına sığınıyorlar. Çok zengin bir dünya orası elbette. Hayalgücünün sınırı yoktur. Anı zamanda içinde kaybolabileceğiniz bir derya. Uçtuğunuz bir yer. Dışarısı ise kanatlarınızın koptuğu bir yer belki. İşte bu akıl ile hülya arasındaki ince çizgi geçişleri beni çok ilgilendiriyor. Hayat tek başına(!) karşılanacak kadar hafif değil, hayale, akıl dışılığına da ihtiyacımız var."