kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
6 Nisan 2009, Pazartesi
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
HÜSAMETTİN CİNDORUK.... dokunulmazlıkların kaldırılması sonucu 1994'te Meclis'te yaşanan kriz nedeniyle hâlâ Tansu Çiller'e ateş püskürüyor.

Ben olsaydım, kulise girer, kesin önlerdim

06.04.2009
Çiller'in kendisinin yokluğunda dokunulmazlıkları kaldırdığını anlatan Hüsamettin Cindoruk, "Tansu Hanım'a iki kez telefon ettim. 'Yanlış yaparsınız' dedim ama yine de yaptılar" dedi..
2 Mart 1994, saat 15.00. İçişleri Bakanı Nahit Menteşe o gün Meclis Genel Kurulu'na girerken planını yapmıştı. Oturum başlamadan önce Başbakan Tansu Çiller'i arayıp konuşmuştu. Telefonu kapattığı zaman yeşil ışık aldığını düşünüyordu. Artık planını uygulamaya koyabilirdi.. Nahit Menteşe'yle yıllar sonra, TBMM tarihine kara bir leke olarak geçen 2 Mart 1994 Çarşamba günü başlayan olaylar zincirini konuştuk. Menteşe, dokunulmazlıkların kaldırıldığı toplantı öncesinde Tansu Hanım'la yaptığı görüşmeyi ilk kez anlattı: "Tansu Hanım'a 'Geliniz dokunulmazlıkları kaldırmayalım' dedim. 'Bunlarla en fazla ben uğraşıyorum. Bırakınız, sözlü olarak hepsinin hakkından geliyorum' dedim.Tansu Hanım 'Siz bilirsiniz ben duymamış olayım' der gibi bir havadaydı. O atmosferde, o sorumluluğu almak kolay değildi." O gün her zamanki gibi saat 15.00'de gonk vurduğu zaman Başkanlık kürsüsünde ANAP'lı Başkanvekili Mustafa Kalemli oturuyordu.. Başkan Hüsamettin Cindoruk sağlık sorunu nedeniyle ABD'ydi. Salon doluydu. Bakanlar Kurulu sıralarında oturan Başbakan Tansu Çiller oldukça gergin görünüyordu. Stenograflar da Başkanlık kürsüsünün önündeki yerlerini almışlardı. Böylece 8.5 saat sürecek tarihi oturum başlıyordu. O gün ve geceye ait 87 sayfa tutanağın hepsini okudum. 8.5 saat süren kavgalı oturumu süzerek ve bugünün gözlüğüyle aktaracağım. 15 yıl içinde Türk siyasi hayatında neler değişti? Neler değişmedi? Demokrasinin temelini oluşturan uzlaşma kültürü Türk siyaset hayatında ne kadar gelişti? Ya da siyasette hala "ilkelerden" daha fazla kişisel çatışmalar mı etken oluyor? Zabıtları bugünün gözlükleriyle okuyunca, ne yazık ki Türk demokratik hayatının ve siyaset anlayışının olgunlaşması için hala önümüzde uzun bir yol olduğunu görüyoruz..

ÇİLLER ÖFKESİ
Meclis zabıtlarından tarihi günü izlemeye başlamadan önce, o günkü siyasi oyuncularla yaptığım görüşmeleri aktarayım. Öncelikle 2 Mart 1994'de TBMM çatısı altında yaşanan büyük kriz yüzünden Tansu Çiller'e herkesin hâlâ ateş püskürdüğünü anladım. Çiller'e kızanların başında ise DEP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırıldığı sırada TBMM Başkanı olan Hüsamettin Cindoruk geliyor. Cindoruk, 1950'lerden beri merkez sağın ağır toplarından biridir. Yassıda duruşmalarında Adnan Menderes'in avukatlarını yapan bir siyasetçidir. Süleyman Demirel'in siyasette yasaklı olduğu yıllarda verdiği büyük demokrasi mücadelesiyle de isim yapmıştır. Cindoruk o günleri anlatırken hala Tansu Çiller'e kızgındı. Her zamanki gibi sözüne, hiç sakınmadan açıkça "Tansu Çiller yokluğumdan yararlandı" diye başladı: "Ben yurt dışında bir kalp kontrolü geçirirken Tansu Çiller benim yokluğumdan faydalanıp dokunulmazlıkları kaldırdı. O celselerle ben yoktum. Amerika'dan Çiller'e iki defa telefon ettim. 'Yanlış yaparsınız' dedim ama yaptılar. Ben baştan beri dokunulmazlıkların kaldırılmasına karşıydım. Engelliyordum. Ben olsaydım kesinlikle önlerdim. Bana rağmen çıkartamazlardı. Her şeyi yapardım. Kulise filan girerdim."