kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Mart 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Zehirli denizler

27.03.2009
Adına 'öteki karbondioksit sorunu' deniyor. Kurbanları eriyen bir buz kütlesinin üzerinde poz veren bir kutup ayısı ya da habitatından oldukça uzakta süzülen bir kartal değil. Yasını tutmamız gereken asitlenmiş sularda yok olan küçük deniz organizmaları.
Deniz suyunun asitinin artması iklim değişikliği kadar tehlikeli. Ancak planktonlar, mercanlar ve deniz salyangozlarının yok olacak olması, insanları şimdilik çok fazla etkilemiyor. Ama yok olacak türlerin arasına Disney'in Nemo filminin baş kahramını palyaço balığının da katılmış olması belki insanları harekete geçmeye zorlayabilir.
İnsanların çeşitli faaliyetleri atmosferdeki karbondioksit salınımını artırdı. İşin iyi tarafı denizlerin bu gazın çoğunu emmiş olması. Çünkü bu küresel ısınmayı yavaşlatan bir etki yaratıyor. Kötü tarafı ise karbondioksitin deniz suyu ile etkileşime girip karbonik asit üretmesi.
1800 yılından bu yana insanlık 240 milyon ton karbondioksit üretti, bunun yarısı denizler tarafından emildi. Ortalama olarak her insan denizlere yılda bir tonluk karbondioksit aktarıyor. Bunun sonucu olarak denizlerdeki asit oranları yükseliyor. Bu da suda yaşayan hayvanların kabuk geliştimesinin ve bazı deniz bitkilerinin yaşaması önünde ciddi bir engel. Bu hayati bağlantılar ortadan kalkınca ve ekolojik denge bozulunca ölüm, yemek zincirinin üst halkalarına doğru tırmanabilir. Tuna ve morina balıkları, deniz memeleri ve insanlara kadar uzanabilir.
Bu nedenle 26 ülkeden 155 deniz bilimci yakın zamanda Monako Deklarasyonu'na imza atarak, küresel ısınma ve okyanus asiditesinin artmasını yüzyılın felaketleri olarak adlandırdı.
Bu felaketi önlemek için çeşitli öneriler var. Bunlardan biri 'okyanus gübrelemesi', yani okyanuslara plankton patlaması yaratacak kadar demir dökmek. Böylece planktonların denizin derinliklerine gömülmeden önce karbon dioksiti emeceği ve hapsedeceği öngörülüyor. Bir diğer öneri 'okyanus karantinası'. Karbon salınımını 3.5 km, den daha derine batırarak bu derinlikte kristalize olmasını sağlamak. Bir diğeri de karbondioksiti atmosfere yayılmadan alıp kayaların içine hapsetmek. Bu teorik, şüpheli ve pahalı çözümlerin yanında bir başka çözüm ise en basit ama aynı zamanda en güç olanı. Yaşam tarzımızı değiştirmek. Karbondioksit salınımını azaltacak şekilde yaşamak. Önümüzdeki tehlike sadece küresel ısınma ve iklim değişikliği değil, denizlerdeki yaşamın tamamaen sona ermesi ve bunun kara yaşamını ve insanları da tehdit eder hale gelmesi.