kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Mart 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Derin devletin yeni sahibi istihbarat

SONAT BAHAR
27.03.2009
Gazeteci Cüneyt Özdemir, Emniyet İstihbarat Teşkilatı mensuplarıyla yaptığı görüşmeleri kitaplaştırdı. Önemli işler Dairesi isimli kitabında birçok olayın bilinmeyenlerini gün ışığına çıkarıyor..
- Emniyet İstihbarat kapılarını niye size açtı?
- Kapılarını açsalar da açmasalar da ben zaten bu kitabı yazıyordum. Ben sadece kitap eksik kalmasın diye resmi olarak başvurdum. İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek konuşsun istiyordum. Üç kez başvuruda bulundum üçüncüde kabul ettiler. Ramazan Akyürek konuşmadı ama bir yardımcısı resmi olarak benimle konuşmayı kabul etti. Biri PKK'yı, biri Hizbullah'ı anlattı, çapraz sorular sordum. Konuştuğum kişilerin bir kısmı da emekliydi. Türkiye'nin dört bir yanına dağılmışlardı.

- 'Derin devletin yeni sahibi' ifadesinden kastınız nedir?
-İstihbarat teşkilatları, yapılarından dolayı çok bilgi sahibi oluyor ve gücü ellerinde tutuyor. Eskiden derin devletin adı başka bir şey olabilirdi ama artık bence derin devletin temsilcisi istihbarat teşkilatları... Düne kadar askerlerin ağırlıkta olduğu bir MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) vardı, şu anda biraz daha sivilleşen bir MİT görüyoruz. Şimdi ise Emniyet İstihbarat diye bir yapı MİT ile yarışabilecek noktaya geldi. Burada da benim gördüğüm kadarıyla bu yeni yapı, derin devletin içindeki başrol aktörlerinden biri oldu.

- Ergenekon'u yazmak daha popüler, neden Ergenekon'u değil de Emniyet İstihbarat'ı yazdınız?
- Yeterince Ergenekon kitabı var, baktığınız zaman neredeyse herkes bir tane Ergenekon kitabı yazıyor. Ben bu kitapta komplo teorilerine hiç prim vermedim. Bu nedenle 900 sayfalık bir çalışmayı 320'ye kadar indirdim. Habercilik deyimiyle söylüyorum attığım bölümlerde çok da seksi şeyler vardı. Ama bence önemli olan Emniyet İstihbarat, hakkında bir portre çıkarmaktı bunu da dününe bakarak yapabilirdim. Ergenekon uzun bir hesaplaşmanın geldiği nokta aslında. Hesaplaşma konusu, 'Askerler mi, siviller mi?' noktasındaydı. Ama tartışma başka bir şeye dönüştü. Ergenekon'u şimdi yazmak tehlikeli bir şey bir gazeteci için. Objektifliği çok kolay yitirebilirsiniz.

- Kitabı yazarken, bu kadar olay içinde sizi en çok şaşırtan hangisi oldu?
- İstanbul'da Dev-Sol'a yönelik yapılan operasyonlar çok ilginç geldi bana. Bu operasyonlar başlamadan önce bazı istihbaratçıların yaşadığı teknik imkânsızlıklar, çaresizlikler çok şaşırtıcıydı. Öyle ki Dursun Karataş kaçtığında 90 öncesi görev yapan bazı istihbaratçılar, İstanbul'un ünlü bir medyumunun kapısını çalmışlar, "Karataş nerede?"diye. Medyum da "Ev taşıyor olabilir,'' demiş. İstihbaratçılar gitmişler, taşıma şirketlerini aramışlar. Bunu bana nereden nereye geldik anısı olarak anlattılar. Ama 'Yeşil' için medyuma gitmemişler.

- İstihbaratçılar Ergenekon konusunda ne düşünüyorlar?
- Duayen, emekli bir istihbaratçıyla bu konuyu konuştuğumda Ergenekon için, ''Dokuz subaylar olayıdır,'' dedi. 50'lerin sonunda bir grup, cunta, darbe yapma hevesiyle bir araya geliyor. Samet Kuşçu isimli bir subay da bunları ihbar ediyor. O dönem son derece eski yöntemlerle dinleme yapıyorlar. Sonuçta bu darbeci subaylar yargılanıyor ama bir tek ihbarı yapan Samet Kuşçu ceza alıyor. Bu duayen istihbaratçı diyor ki; ''Eğer o dönem, Emniyet İstihbarat gelişmiş olsaydı belki 27 Mayıs olmayacaktı, 12 Mart olmayacaktı, 12 Eylül olmayacaktı''. Biraz bu perspektiften bakıyorlar en azından bir noktaya kadar böyle bakıyorlardı. Ama bir noktadan sonra ne olduğunu bilmiyorum, ortada çok fazla sızdırılan şey var. Neredeyse GATA'dan canlı yayına geçti birileri.