kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
28 Mart 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HÜKÜMETLERE ÇOK İŞ DÜŞÜYOR... Su kıtlığı konusunda tabii ki kurumların ve bireylerin de birtakım önlemler alması gerekiyor ama hükümetlerin oynayacağı çok ciddi roller var.

Torunu, Kaptan Cousteau'nun izinden gidiyor

MELİS D. ÇALAPKULU
20.03.2009
Kaptan Cousteau'nun torunu Alexandra Cousteau, İTÜ'deki Su Sergisi için İstanbul'daydı. Dedesi ve babası gibi hayatını 'su'ya adayan Cousteau, "Et yemeyerek bile daha az su tüketebilirsiniz," diyor..
Fransız okyanus uzmanı, deniz subayı ve belgeselci Jacques-Yves Cousteau, bizim bildiğimiz adıyla Kaptan Cousteau'nun torunu, İTÜ'deki Su Sergisi vesilesiyle geçtiğimiz günlerde Türkiye'ye geldi. Kendisi de dedesi ve babası gibi hayatını okyanuslara ve su kaynaklarına adayan Alexandra Cousteau, şu sıralar Blue Planet adlı projesiyle, dünyada su sıkıntısı çeken bölgeleri geziyor, araştırmalar yapıyor, fotoğraflar ve belgeseller çekiyor. Sergi sırasında görüştüğümüz torun Cousteau, Coca- Cola'nın bir alt markası olan Dasani'nin sponsorluğunda gerçekleştirdiği projesini ve yaşam kaynağımız suya dair önemli bilgileri paylaştı; dedesi ve babasıyla olan ilişkisinden bahsetti...

- Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
- Her şeyden önce ben çok farklı bir ailede büyüdüm. Dedem ve babam sürekli suyla ilgili araştırmalar yaptı ve belgeseller çekti. Ben dört aylıkken 'su'yla ilgili ilk seyahatime çıktım.
Yürümeden önce yüzmeyi öğrendim. O yüzden suya karşı her zaman çok ilgim oldu. Ailem sayesinde her zaman, devlet başkanlarından suyla ilgili aktivistlere kadar her türlü insanla tanıştım, onlardan konuyu öğrendim. Bu da benim yaşamıma yön verdi.

YARGILAMAYI ÖĞRENMEK İSTEDİM
- Ne okudunuz?
- Siyaset bilimi. Washington'da, Georgetown Ünivesitesi'nde. Hiçbir zaman bilim adamı olmak istemedim. Ben analiz etmeyi, değerlendirmeyi, yargılamayı öğrenmek istedim. Ve siyaset bilimi, uluslararası ilişkilerde neden-sonuç ilişkisini kavramak açısından çok önemli.

- Kaç yaşındasınız?
- 32.

- Bugüne kadar neler yaptınız?
- Hiçbir zaman formal bir iş hayatım olmadı.
İspanya'da dedemin filmlerini sunmakla işe başladım. Ondan sonra da hep sinema, yazarlık gibi alanlarda birtakım projelerle ilgilendim.
Gelişmekte olan bazı ülkelerde sivil toplum anlayışını geliştirmek konusunda danışmanlıklar yaptım.

- Şu an çalıştığınız Blue Planet projesini biraz anlatır mısınız?
- Bu çok heyecan verici. Suyun yaşamımızdaki döngüsünü kavramak ve bu konuları araştırmanın insanlık için çok önemli bir hizmet olduğunu düşünüyorum.

- Tam olarak ne yapıyorsunuz?
- İlk önce Hindistan'a gittik. Ganj Nehri'nin Hindistan'daki toplumlar üzerindeki etkisini araştırdım. Daha sonra Ekvator bölgesinde Angola, Namibya ve Botswana'da incelemeler yaptık. Önümüzdeki hafta da Ortadoğu'ya gideceğim ve suyun çatışma kaynağı olmaktan çıkıp, bir araya getirmenin kaynağı olabilmesi yolunda neler yapılabileceği üzerine çalışmalar yapacağım.

SERGİYLE AYNI MESAJI VERİYORUZ
- Peki bütün bunların sonunda tek bir belgesel mi çıkacak ortaya?
- 100 günlük bir süreç bu. Sekiz farklı yere gideceğiz. Bu süreç içinde hem bizim web sayfamızda hem de projeyi destekleyen Dasani'nin web sayfasında videoları sunup bir heyecan yaratmaya çalışıyoruz. Ama sonunda ortaya çıkan bütün o görsel materyallerle daha uzun süreli filmler üretmeyi planlıyoruz.

- Suyla bu kadar içli dışlı biri olarak bu sergiyi nasıl buldunuz?
- Aynı sergi New York'ta da yapılmıştı ama ben burada görebildim. Serginin benimle aynı mesajı vermeye çalıştığını görünce çok sevindim. Su gezegeninde yaşıyoruz. Bu anlamda suyun bizi bir araya getirme özelliğini, sosyal, ekonomik, güncel yaşamımızdaki önemini anlatıyor bu sergi de.
www.alexandracousteau.com
Haberin fotoğrafları