kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
25 Şubat 2009, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

"Okurlar olmasa, yazarlar olur muydu?.."

Ne güzeldi dünkü Mehmet Barlas'ın yazısının başlığı.. "Okurlar olmasa, yazarlar olur muydu acaba?.." Dilbilgisi olarak soru.. Ama aslında nasıl şaşmaz bir hüküm içeriyor..
Okuyan olmasa, yazarlar olur muydu?.. Mümkün mü?..
Sizler olmasanız, bu kadar yoğun okumasanız, Hıncal böyle ünlü, böyle paylaşılmaz, böyle rahat bir yaşam içinde olabilir miydi?.. Millet kara gözlerime mi âşıktı benim?..
Tabii.. Sayenizde yığınla düşman da kazandım. Gıpta ve kıskançlıklarını nefret krizine çevirip saldıranlar her yanı sardı..
Yok canım, alındığım falan yok.. Tersine.. Onlar bana yaşam gücü veriyor.. Dimdik duruyorum.. Tek başına kalsam da dimdik duracağım.. Eğilmeden, bükülmeden.. Çünkü eğilirsem kendime saygımı yitirir, biterim..
Saygı.. Hayatta, hatta sevgiden öne koyduğum sözcük.. Çocukken en kızdığım laftı, ne yazık ki, bizde temel eğitim cümlesi.. Küçükleri sevmek, büyükleri saymak..
Hayır.. Herkes, her yaşta sayılmalı.. Beş yaşında evde, yedi yaşında okulda saymadığınız çocuğa, saygıyı öğretemezsiniz.. İnsan sayıldığı kadar sayar..
Kendime saygım kadar, okurlarıma, her şeyimi borçlu olduğum okurlarıma saygı duyarım.. Ama onlardan da ayni saygıyı beklerim..
Saygı, benimle ayni fikirde olmak değildir. Asla.. Beni sevmek hiç değildir. Nefret edebilir, düşman da olabilirsiniz.. Zerre itirazım olmaz. Ama saygı.. Ondan ödün vermem.. Düşman da olsanız, sayacaksınız..
Bu gazeteye 40 kuruş verdi diye hiç kimsenin bana hakarete hakkı yoktur. Olamaz. Bu yüzden Yasemin talimatlıdır. Hakaret içeren mektuplar önüme konmaz, anında çöpe gider. Ara sıra atladığı olur. O zaman üşenmez cevap veririm, ayni üslupla.. "Sakın cevaba kalkışma, çünkü artık önüme gelmez. Boşuna zahmet edersin" notunu koyarak..
Sokaktaki köpeğin havlamasına kızmam. Onun fikrini ifadesinin söylemesinin tek yoludur havlamak.. Ama yazıyla havlayanı hoş görmem, göremem..
Bana yapılacak hakaretlerin en büyüğü, hayır sinkaflı küfürler değil, "Bu yazdıklarını inanarak yazdığına inanmıyorum" demektir.. Bu "Sen kişisel menfaatleri, hesapları, amaçları uğruna düşündüklerinden çok farklı şeyler yazabilecek aşağılık herifin tekisin" demektir benim için.. Bana güvenmeyen çıldırtır beni..
Çünkü ben en derin âşıklara bile "Şüphe ediyor, güvenmiyorsanız ayrılın" dedim..
Mantığı basit..
Ya şüphenizde haklısınızdır. O zaman, o size layık değildir. Ya haksız yere şüphe ediyorsunuzdur, o zaman da siz ona layık olamazsınız..
Yazar- Okur ilişkisinin temelinde saygı, saygının temelinde de güven yatar..
Bana güvenmiyorsanız, okumazsınız.. O kadar basit.
Son günlerde medyada yazılarını ilgi ve keyifle okuduğum dost bildiğim insanlar sataştılar. Haksız ve acı..
Vatan'da Can Ataklı.. Milliyet'te Bilgin Gökberk ve Akşam'da Burhan Ayeri..
Can'ı ve Vatan'ı iyi bildiğim için şaşmadım ve aldırmadım. Ama Bilgin ve Burhan'ı hemen arayıp, nasıl yanıldıklarını uzun uzun, ayrıntılarıyla anlattım. Sonra güya yanıtımı sütunlarına aldılar. Eksik yazdılar ve yazılarını aşağılamalarını sürdürerek bağladılar. Bir daha arama gereği duymadım.
Bu yazıları sizler okumadınız. Buraya da almam. Ama yanıltılan Milliyet ve Akşam okurları önünde Burhan ve Bilgin'in bana birer özür borcu var.. Çok çok ayıp ettiler çünkü..
Bu arada.. Bu ülkenin en sapına kadar muhalif gazetesi Gözcü'yü Doğan gurubu kapadı. Rahmi Turan Hürriyet'e alındı, gerisi sokağa atıldı.. Bu geri kalanlar bir mucize gerçekleştirdiler ve Sözcü'yü çıkarıp başarıya ulaştırdılar. Ayni güçlü muhalefeti sürdürerek.. Gözcü'nün kapatılışını ilk günden eleştirdim. Sözcü'ye her fırsatta destek oldum. Geçen hafta içinde de bir yazımda, bu gazetenin nasıl güçlük içinde ve çalışanların çabasıyla çıktığından söz ettim. Onlara gurur verecek bir cümleydi.
"Hıncal'ın gafı" diye baş yazı yazıp saldırdılar, inanır mısınız?. Meğer güçlük içinde çıkmıyormuş gazeteleri.. 30 kuruşa sattıkları gazetenin maliyetinin ne olduğunu bilecek kadar işin içindeyim. Böylesine muhalif bir gazetenin altında bulunduğu maddi ve manevi baskıları da..
Bunu söylemek hakaret midir, övgü mü?..
Demek orada da "Hıncal" takıntılı birisi, birileri var..
Geçen hafta Pir Sultan Abdal'ı hatırlattı bana, üzüntüyle..
"Pir Sultan Abdalım can göye almaz
Haktan emir olmasa ı rahmet yağmaz
Şu ellerin taşı bana hiç değmez
İlle de dostun bir tek gülü yaralar beni beni
Can beni beni beni. Dost beni beni beni."


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın