kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Şubat 2009, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Türkiye'nin kaderi bu mudur?..

Siyasal Partiler, Mektebi Mülkiye'de en keyifle okuduğumuz derslerin başındaydı. Demokrasinin temel unsuru partilerin tarihte görünmeleri, gelişmeleri, çeşitlenmelerini öğrenmek harikaydı.
Öğrendiklerimizin başında da Türkiye'deki Siyasal Partiler geliyordu. Hocalarımız bize anlatmıştı ki, Türkiye Karizmatik Liderler ülkesiydi..
Yani halkın geneli oyunu partiye değil, lidere verirdi. Partiler arasındaki farkları bile o kadar merak etmezlerdi. Parti tüzüğü okuyan vatandaş hemen hemen yoktu. Seçim dönemi, seçim bildirgelerinde neler olduğu dahi ilgi çekmezdi.. Lidere bakardı sandığa giden.. Öyle ki, hatta parti, liderin adıyla anılırdı..
O devirde mesela, 50'li yılların sonunda CHP'liler yoktu, Paşacılar vardı..
Bugün durum pek farklı değil..
Ülkemizde gene lider partileri var. Halk oyunu lidere göre veriyor, veya vermiyor!..
Peki kim bu liderler, şöyle bir göz atalım mı?..
Ülkemiz demokrat (!) ve liberal (!) yazarlarına göre Recep Tayyip Erdoğan bu ülkede gerçek demokrasiye geçişin lideri..
Öyle yazıp çiziyor, öyle göklere çıkarıyorlar..
Öyle mi peki?.. Recep Tayyip Erdoğan demokrat mı gerçekten..
Bakalım o zaman!.
Seçim öncesi evine kapanıp bütün milletvekillerini tek tek kim seçiyor?.. Recep Tayyip Erdoğan.. Seçim dediğimiz şey, halkın onun seçtiklerini onaylaması.
Bütün Belediye Başkanlarını tek tek kim seçiyor.. Recep Tayyip Erdoğan..
Cumhurbaşkanını hatta kim seçiyor?.. Recep Tayyip Erdoğan..
Yani bu ülkede aslında seçim meçim yok, Recep Tayyip Erdoğan'ın atamaları var.
Sadece ve sadece Kürt partilerinin Meclis'e girmesini önlemek için konan Yüzde 10 barajın altında Erdoğan'ın imzası yok.. Peki bu demokrat ve bu kudretli başbakan, demokrasiye bu kadar aykırı yasayı değiştirmek, barajı indirmek için parmak oynattı mı?..
Şimdi, yerel seçimi kazanmak için halka rüşvet dağıtılan (Bu laf benim değil, Yüksek Seçim Kurulu'nundur) illere bakın. Tunceli, Batman, Mardin, Diyarbakır.. Yani özellikle Kürt adayların kazanma şansının yüksek olduğu iller.. Nedir bu?.. Anlamı nedir?.. Bu anlam "Demokrat" sözcüğü ile nasıl bağdaşır?..
Recep Tayyip Erdoğan'ın istediği yasa Meclis'ten anında geçiyor. Yasalara son anda maddeler gene Recep Tayyip Erdoğan'ın isteği ile ekleniyor ya da çıkarılıyor. Yani Recep Tayyip Erdoğan ayni zamanda kanun koyucu..
Anayasanın ayırdığı yasama ve yürütme erkini şahsında birleştirmiş. Şimdilerde buna yargıyı da eklemek için çalışıyor. Ülkenin dev hukukçularına bakılırsa, alt düzeyde büyük ölçüde hedefine ulaşmış. Şu anda elinden kurtulan sadece Yargıtay, Danıştay ve Anayasa Mahkemesi..
Şimdi tüm demokrat, liberal geçinen, o entel, gentel (Geri zekâlı) ve sentel (Saf) yazarların topuna soruyorum.. "Atatürk"e bile "Diktatör" diye dil uzatan azılı Atatürk ve cumhuriyet düşmanlarına da..
Yazdıklarımın hangi satırına itiraz ediyorsunuz?..
Gelelim ana muhalefet liderine..
Deniz Baykal mı demokrat?.. Popomla bile gülemem.. CHP'de demokrasinin D'sini bırakmadı. Kendisini ölünceye kadar başkan bırakacak bir tüzük yaptırdı. Kendisine körü körüne oy verecekleri Kurultay'a doluşturdu. İlçe kongrelerine kadar müdahale edip, muhalifler seçildiyse iptal ettirerek..
Parti içinde lider vasıflı, birinci sınıf kim varsa tasfiye etti ki, yarın karşısına çıkamasın.. Etrafında sadece ikinci sınıf adamlar bıraktı. Tek işleri "Padişahım çok yaşa, senden büyük Allah var" diye bağırmak olan..
Mustafa Sarıgül gibi bir oy deposuna yaptıkları meydandayken, şimdi de son zamanlarda yıldızı parlayan Kemal Kılıçdaroğlu'nu bitirme planını işleme koydu. Onu rahat kazanacağı Ankara yerine, İstanbul'a yolladı ki yenilsin ve bitsin.. Çünkü Kılıçdaroğlu, Başkenti CHP'ye geri getirirse, kazanacağı itibarla Baykal'ı bitirebilirdi. Yılanın başı küçükken ezilmeliydi. Onu şansının hemen hiç olmadığı İstanbul'a sürdü. Hem de ne sürüş?.. Elindeki dosyalarla ünlü, o dosyalarla Melih Gökçek'i bitiren Kılıçdaroğlu, adaylığı açıklanır açıklanmaz, doğru ya da yanlış, halen CHP'nin elinde bulunan dört önemli ilçeyi saydı ve "Ben bugünkü başkanlarla çalışmak istemiyorum" dedi.. Dosyacı Kılıçdaroğlu'nun bunları niçin istemediğini tahmin zor değildi. Baykal ne yaptı.. Hemen ertesi gün, dördünün de adaylığını ilan etti. Kılıçdaroğlu sesini çıkaramadı. Tükürdüğünü yaladı. Büyük itibar kaybetti.. Bu rezilliğin seçim öncesi günlerde nasıl kullanılacağını göreceğiz.
Aynen Erdoğan gibi Baykal da atamacı.. Tüm milletvekilleri ve Belediye Başkanlarını atayan o.. Parti içi demokrasi falan yok..
Erdoğan'la Baykal'ın bir ortak yönü daha var.. İkisinin de fikir özgürlüğü inançları ve sözleri sahte..
İkisi de böyle bir özgürlükten nefret ediyor.
CHP'nin çarşaftan sonra Kuran Kursları açılımı da büyük eleştiriler aldı. Hem de bu ülkenin en önde gelen hukuk adamlarından ve muhaliflerinden. Baykal kendine çeki düzen vereceğine ne dedi?..
"Bu fikre karşı çıkmak sapıklıktır.." Yüzlerce yıl önce Fransız İhtilali'nin, yani dünyada özgürlüğü başlatan devrimin simgelerinden Voltaire "Fikirlerine karşı olabilirim ama onları söyleyebilmeniz uğruna hayatımı verebilirim" derken, bugün hem de CHP lideri, kendi fikrine karşı çıkanlara "Sapık" diyebiliyordu.
İktidar Partisi lideriyse Allah'ın günü "Bana karşı olan gazeteleri okumayın" diye fetva veriyordu. Bu ülkenin gelmiş geçmiş en çok gazeteci ve gazete mahkemeye veren siyasal lideri unvanını açık ara ele geçirmişti.
Hele o son "Bunlar köpekleriyle yatarlar" deyişi, Siyasal Tarihe geçecek bir ayıptı. Yüzde 99'u Müslüman Türkiye'de halkın çoğunluğunu oluşturan Hanefi, Hambeli, Şafi mezhebinde olanlar köpeği mekruh ve necis (Pis) sayar, ona dokunmaz, tesadüfen değerse yeniden abdes alır, köpek giren eve meleklerin girmeyeceğini düşünür, köpekli evleri uğursuz kabul ederdi.
O zaman muhalif yazarlar için "Bunlar köpekleriyle yatarlar" sözünün arkasındaki bir laik ülke başbakanına hiç yakışmayan imayı ve amacı anlamamak mümkün değildi..
Lafın nereye gittiğini, geçmişten bir anekdotla nakledelim..
Zamanın Şeyhülislamı Tahir Efendi, edebiyatımızın en büyük hiciv ustalarından Nef'i'ye "Kelp/ Köpek" demiş, bir lafına kızınca..
Nef'i hemen oturup dörtlüğünü yazmış..
"Tahir Efendi bana kelp demiş
İltifatı bu sözle zahirdir.
Maliki mezhebim zira,
İtikadımca kelp tahirdir!.
"(Zahir açık, tahir temiz demek, Osmanlıcada.. Köpek, sadece Maliki mezhebinde temizdir.)
Öteki liderleri de yarın yazacağım!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın