kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
22 Şubat 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Recep İvedik... "Ninesinden başka kimseyle iletişim kuramayan bir adamcağız..."

O zaman greyfurt!

YEŞİM TABAK
20.02.2009
Recep İvedik 2, Şahan Gökbakar ilk filmin rekorcu gişesini kast ederek "Ödülümü aldım. Portakalla mandalinayla işim yok," dese de, Gökbakar familyasının eleştirileri tamamen kulak arkası etmediğinin kanıtı. Togan (yönetmen) ve Şahan Gökbakar kardeşler, sinemada televizyon seyretmekten farksız ilk bölümün ardından, bu defa görsel olarak filmi biraz daha 'film'e benzetmeye gayret etmişler. Gerçi gayet iyi biliyoruz ki, Recep İvedik serisinin sinemasal emellerle 'işi yok'.
Zaten filmle ilgili eleştirilerin çoğu da, sinemasal ölçütlerden ziyade Recep İvedik karakterinden 'kıllanışlar' üzerineydi. Karakterle ilgili rahatsızlığın neden bu kadar ileri noktaya gittiğini anlamak güç. Zira filmlerle ilgili hislerimizin ne zamandan beri ana karakterin siyaseten doğruluğuyla şekillendiğini hatırlayamıyorum.

İNSANIMSI BİR ADAMCAĞIZ
Recep Bey son olarak, sinemada cinsiyet ayrımcılığıyla dalgasını geçen Altın Bamya ödüllerinde erkek karakter ve film dallarında aday gösterildi. Recep İvedik'in kadın düşmanlığıyla alakasını kurmak, marifet ister.
Zira Recep bunların çok ötesinde demeyelim de, çok daha gerisinde bir insanımsı gibi görünüyor.
Kadınlarla özel bir derdi olduğunu sanmıyorum.
Ninesinden başka kimseyle iletişim kuramayan bir adamcağız var ortada. Nasıl olup da ahlaki ve kültürel çöküşün simgesi ve tetikleyicisi olarak damgalandığı, düşündürücü. Herhalde birbirini tetikleyen, karşılıklı yüzeysellik. Recep yoga yapanları, suşi yiyenleri, 'entel takılanlar'ı birer 'denyo' olarak görmeye devam ettiği sürece, aynı kitle de Recep'in denyoluğundan alerji kapmaya devam edecek.
Yüzde 90'ı erkeklerden oluşan bir lisenin mezunu olarak, denyoluğun ne kadar komik ve eğlendirici olabileceğini son derece iyi biliyorum (Bilumum muhafazakârlığın ve esneklikten yoksunluğun ve sanat düşmanlığının komik zannedilmesi). Bunun 'halk kahramanlığı'na denk düştüğüne dair Şahan Gökbakar görüşüne katıldığımı ise, söyleyemeyeğim. Ne de olsa halk kahramanlarında, 'ona buna posta koyabilme'nin ötesinde bir ahlaki tutarlılık arıyor insan. Halbuki Recep İvedik, 'ezildiğin yerde küfret, ama ezebiliyorsan da mutlaka ez' olarak özetlenebilecek T.C. vatandaşı hayat felsefesinin özeti. Haliyle bir kahraman değil, herhangi biri.
En çok kullandığı repliklerden birinin "Artistik yapma!" olmasına şaşmamak, onun yerine, buralarda şahsi tavır içeren her hareketin 'artistik' (yani: Düşmanca) olarak algılandığını kabullenmek lazım. Evimin önünde küçük bir yol verme tartışması sırasında adamın tekinin "Artistik yapma lan!" diyerek silahını çıkardığını sık sık görüyorsam, Recep'in agresif çıkışlarını da çok şaşırtıcı bulmuyorum.

ONA BUNA POSTA KOYMA ARZUSU
Recep İvedik, 'şuursuzluk'un hem destekleyicisi hem de eleştirisi. Destekleyici olduğu yön, 'ona buna posta koyma arzusu'nun tatmininin yerine getirilmesi; eleştirisi ise, söz konusu diplomasi yoksunu ve kontrolsüz halet-i ruhiye'nin gülünçlüğünde yatıyor. Recep İvedik'in 'beyaz Türklük'ün eleştirisi ya da 'beyaz Türk'e tokat' olarak görülmesi ilginç. Hatta filmin bilakis beyaz Türk endişelerinin yansıması olarak görülmesi mümkün. Neticede maksat, Türkiyeli beyazlar ve zenciler dünyasının nerede nasıl çarpıştığını, ne kadar da 'olmadığımızı' göstermenin komedisini yapmak. Şahan Gökbakar bunu kısmen başarıyor, kısmen de kendisi hariç tek bir karakterin nüfuz etmesine izin vermediği bir 'kısıtlı komedi' anlayışıyla, anlamsız şekilde, sadece ve sadece zırvalığın hükmettiğini hatırlatıyor. Portakal değil, mandalina değil, ama o zaman greyfurt!