kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
15 Şubat 2009, Pazar
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

"Anayasa değişikliği bir uzlaşı meselesidir"

Giriş Saati : 15.02.2009 12:35
Güncelleme : 15.02.2009 18:58
Yeni Haber
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, ''Ana muhalefet partisinin içinde olmadığı bir anayasa değişikliğini sayısal olarak yapmak mümkün ama anayasa değişikliği bir meclis çoğunluğu değil, bir uzlaşı meselesidir'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yerel seçimlerden sonra anayasa değişikliğini yeniden gündeme getireceklerini açıkladığı hatırlatılıp, bu değişikliğin kapsamına yönelik soru üzerine, Çiçek, 1982 Anayasası'nın yapıldığı günden beri tartışıldığını kaydetti. Bu anayasada çok sayıda değişiklik yapıldığını belirten Çiçek, birçok kesimin yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu dile getirdiği kaydetti.

Siyasi partilerin de bu konuda sayısız açıklamaları olduğunu, herkesin yeni bir anayasaya vurgu yapmış olmuş olmasına karşın bir bütünlük içinde anayasa değişikliğinin gündeme gelmediğini belirten Çiçek, 2007 seçimlerine giderken parti olarak bir hazırlık yaptıklarını, 6 hukukçunun taslak metin hazırladığını söyledi. AK Parti'nin bu taslak üzerinde bir çalışma yaptığını da kaydeden Çiçek, şöyle konuştu:

''Hemen işin başında 'nereden çıktı bu iş' demeye getirildi. 'Usul ve üslup' yanlış dendi. 'Usul üslup yanlışsa, buyurun siz getirin gündeme, biz destek verelim' dedik. Çünkü bizim maksadımız üzüm yemek, yeni bir tartışma başlatmak değil. Bir toplumun en temel yasasını içerikten yoksun tartışırsanız yapamaz hale getirirsiniz. Aradan geçen süredeki tartışmalara baktığınızda değişmez maddeler 1, 2, 3, 4 ve 174 hariç diğer maddelerin değişmesi lazım. Bunu zaten Anayasa'nın kendisi de söylüyor. Bu değişmez maddelerin virgülüne dokunmadık. Bu metinlerde ifade bozukluklukları olmasını rağmen bundan başka türlü anlamlar çıkaranlar olur. 'Rejim değişiyor devletin nitelikleri değişiyor' şeklinde...

Böyle önemli bir konuyu kısır tartışmalara konu yapmamak için bu maddelerden hiçbir değişikliğe gitmeksizin hazırlanmış taslak bir metin var. Bu bütünlük bozuldu yeni bir anayasayı birlikte yapma imkanı yoksa o zaman hiç olmazsa herkesin üzerinde ittifak edebileceği, ihtiyaç olarak ve AB süreciyle bağlantılı olan maddeler var. Bunlarda bari değişiklik yapalım.''
Cemil Çiçek, ''Bu maddelerin belli olup olmadığının'' sorulması üzerine, ''Anayasa değişikliği işinin hükümetin işi olmadığını, kendisinin de görüşlerin hükümet üyesi olarak değil, milletvekili olarak dile getirdiğini'' söyledi.

TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın muhalefet partilerine uzlaşı içinde bu konuya bir çözüm arayışı teklifinde bulunduğunu, ancak sadece TBMM İçtüzüğü değişikliği konusunda mutabakat sağlandığını kaydeden Çiçek, siyasetin finansmanı, seçimlerle ilgili konularda ana muhalefet partisinin olumlu bir tavır ortaya koymadığını ifade etti. Çiçek, sözlerine şöyle devam etti:

''Ana muhalefet partisinin içinde olmadığı bir anayasa değişikliğini sayısal olarak yapmak mümkün ama anayasa değişikliği bir meclis çoğunluğu değil, bir uzlaşı meselesidir. Siz çoğunluğunuzla anayasa değiştirirsiniz ama 82 Anayasa gibi ertesi gün toplumda tartışma başlar, gerginlik başlar. Bu da Türkiye'ye zarar verir. Ana muhalefet partisi geniş anlamda bir anayasa değişikliğini maalesef olumlu bulmadı. Halen neyi, nereye kadar olumlu buluyor açıklığa kavuşmuş değil. Kamu Denetçiliği Kanunu çıkardık. Bu AB için önemli... Batı hukukunda da önemli çözüm olarak görülüyor. Anayasa Mahkemesi 'anayasal dayanağı olmadığı' için iptal etti. Kurumun kendisine itiraz etmiyor, 'anayasal dayanağı yok' diyor. Kamu denetçiliği ile ilgili anayasa değişikliğini yaparız.''

MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIĞI

Milletvekili dokunulmazlığının sınırlandırılmasının da bu değişikliğin içinde yer alıp almayacağının sorulması üzerine, Çiçek, ''CHP'nin TBMM Başkanı'nın davetine icap etmesi halinde bu konunun da gündeme gelebileceğini'' söyledi. Cemil Çiçek, şöyle konuştu:

''Siyasetin finansmanı, yargı, kamu denetçiliği ancak komisyonu gelirsiniz öncelikli ben dokunulmazlıkları konuşalım dersiniz ama hiç komisyonu katılmıyor. Hazırlattığımız taslakta da dokunulmazlıklarla ilgili düzenleme var. Beğenen olur, olmaz... Beğenmiyorlarsa kendileri bir teklif getirir. Herkes soyut konuşuyor. CHP'nin, ben, şu ana kadar kamuoyunun bilgisine sunduğu... Hiç değilse bu maddeler itibarıyla... 'Ben karşıyım' diyor. Dokunulmazlıklarla ilgili ne getiriyor onu kamuoyuna versin. Bizim o konuda söyleyeceğimiz olur.

Burada bir şeye dikkat etmek gerekir. CHP ile aramızdaki temel farklardan biri... CHP sadece milletvekili dokunulmazlığı üzerinde duruyor. Bu eksik bir değerlendirme olur. Türkiye'de bu dokunulmazlıklar yargılamada bir kısım engeller çıkarıyor diye düşünüyoruz. Milletvekili dokunulmazlığı ilanihaye bir dokunulmazlık değil ki...''

''TBMM'YE BÜYÜK BİR BÜHTAN OLUR''

''Dokunulmazlığın kalkmasının yargılamada ayrıcalık taşıyor, suç teşkil eden bir fiili bütün yönleriyle soruşturulmasını engel oluşturuyor'' diye istendiğini ifade eden Çiçek, ancak bu yaklaşımın eksik olduğunu vurguladı. Cemil Çiçek, şunları kaydetti:

''Benim söylediğim şu... Aksi takdirde şöyle bir sonuca götürüyor. 'Türkiye'deki yolsuzluğu sadece milletvekilleri işliyor'. Ben böyle bir şeyi kabul etmem. TBMM'ye büyük bir bühtan olur. Görev yapan, her türlü sıkıntıyı, her türlü kahrı çeken insanları 'Türkiye'deki yolsuzluğun kaynağı bunlardır, bu kişilerdir' tarzındaki bir genellemeyi hiçbir zaman kabul etmem. Çünkü suçu meslekler işlemiyor, suçu insanlar işliyor.

Her mesleğin içerisinde büyük bir çoğunluk eli öpülecek, alnı öpülecek insanlardır. Her mesleğin içerisinde de yanlış yapanlar çıkar. Bunun içerisine siyasetçi, bürokrat, yargı, iş adamları da dahildir. Bizim burada hareket noktamız ne? Ayrıcalıkları, yani dokunulmazlığın getirdiği yargılama ayrıcalığını bir AB ülkesinde her üç erk için oradaki düzenlemelere bakalım olması gerekenler kalsın fazla olanları çıkaralım. Bazı konularda ayrıcalık gerekiyor. Örneğin, milletvekilleri için kürsü dokunulmazlığı. CHP'yi ben şahsen bugüne kadar böyle bir bütüncül yaklaşım içinde görmedim. Varsa yoksa milletvekili dokunulmazlığı...

Parlamentoda görev yapan insanları 'Türkiye'de yolsuzluğun kaynağı bunlardır' diyerek herkesi çırılçıplak bırakmanın anlamı yoktur. Bundan demokrasi büyük ölçüde zarar görür. Türkiye'yi bir hukuk devleti olmaktan uzaklaştırır. Hakimler devletine doğru yanlış istikamete dayanır. Bir AB ülkesinde yasam, yürütme ve yargıda görev yapanların ayrıcalıkları nereye kadar ise oraya kadar olsun. Diğerlerini çıkaralım. Böyle bir anlayış içinde olunursa bu konular konuşulur ama onun dışında yapılacak işler var.

Deniyor ki, 'yüzde 10 barajı fazladır...' Türkiye milletvekilliğinin getirilmesi gibi. Şimdi yüzde 85 oranında milletin takdiri meclise yansımış durumda. Ancak bu milletin kendi tercihiyle oldu. Bunu anayasal bir zemine oturtalım dendiğinde bir takım formüller konuşuluyor. 450'si seçim bölgelerinden 100 milletvekili de aldığı oya göre dağıtılsın bunun için de anayasa değişikliği gerekli.''

''TBMM BAŞKANI'NIN ELİ HAVADA KALDI''

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Anayasa Mahkemesi'nin geçmişte kendi çalışma usul ve esaslarıyla ilgili değişiklik öngören bir teklifi olduğunu, eğer buna itibar ediliyorsa bunun da bir anayasa değişikliği gerektirdiğini söyledi.
Çiçek, şunları kaydetti:

''Ben bunları misal olarak veriyorum. Bir başka parti de 'ben şunu da istiyorum' diyebilir. Bunlar konuşulmadan nasıl olacak? Böyle olmazsa ilanihaye bir parti Türkiye'deki anayasa değişikliğinin önündeki en büyük engeli teşkil ediyor demektir. O partinin kendisine de yazık olur, Türkiye'ye de yazık olur. Niye böyle bir engelleyici tavır içinde olalım?

Toplantıya katılalım ama ne fikrimiz varsa da onu açıkça söyleyelim. Bu işler konuşa konuşa bir yere gelecektir. Bunu yapacak olan da TBMM'dir. Sayın Başkan bir inisiyatif almak istedi, eli havada kaldı... Sadece İçtüzük değişikliği sağlandı. Onun da elini havada bırakmamak lazım.''

''IMF İLE TAKSİT TAKSİT GÖRÜŞMEYİ DOĞRU BULMUYORUZ''

Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, 29 Mart yerel seçimlerine ilişkin olarak, ''Ben milletin takdiri üzerine tahmin yapmam ama biz kazanacağız. En çok çalışan parti de biziz. Allah da çalışana veriyor'' dedi. Çiçek, AK Parti'nin 29 Mart seçimlerindeki hedefinin sorulması üzerine, şunları söyledi:

''Kazanmak... Geri kalanı milletin takdiridir. Ben milletin takdiri üzerine tahmin yapmam ama biz kazanacağız. En çok çalışan parti de biziz. Allah da çalışana veriyor. Türkiye'nin her tarafına giden parti biziz. Bazı partilerin daha nereye gideceği belli değil. Yazılanlar doğruysa bazı partiler Ankara'nın batısına gidiyor, doğuya giden parti lideri de yok. Onların hepsi Ankara, İstanbul'da esiyor, yağıyor, gürlüyor. Türkiye'yi yönetmek isteyenler Türkiye partisi olmak mecburiyetindedirler.''

''BAZILARININ DEMOKRATİK TÖVBE İHTİYAÇLARI VAR''

Cemil Çiçek, CHP'nin son dönemlerdeki açılımları konusunda da, ''Bu açılımların arkasına iyi bir sabıka kaydı koyabilirseniz o açılımlar son derece önemli ya da önüne bir şey koyabilirseniz... Aksi takdirde seçime dönük beyan, açıklama olur. Bunların kalorisi olmaz, bunlar diyet açılımlardır, sıfır kaloridir. Yani siz merasimle 'açılım yapıyorum' diyorsunuz ondan 2-3 ay önce bugünkü açılımınızı sıfırlayacak davranışlarda bulunuyorsunuz. Bazılarının demokratik tövbe ihtiyaçları var'' diye konuştu. ''Bu açılımları demokratik zemine oturtacak ileriye dönük bir perspektif olarak görmediğini'' ifade eden Çiçek, şöyle devam etti:

''Örneğin, bunlara ilişkin bir yasa teklifi yok. Seçim endişesiyle, sandık korkusuyla... Türkiye'de sandık korkusu önemli. Türkiye'de 30 Mart sabahı bazı partilerde ciddi bir tartışma da başlayacaktır. Açılımlara 'kötü' demem... Türkiye'de demokrasiyi daha da kurumsallaştıracak, daha da standardını yükseltecek her türlü açılım üzerinde önemle durulmalıdır. Ben şahsen karşı bir duruş içerisinde olmam. Ancak bunun arkasında kötü bir sicil, önünde de beyaz bir sayfa görünmüyorsa o cümle kalorisizdir.''

IMF İLE GÖRÜŞMELER

IMF ile sürdürülen görüşme sürecine ilişkin bir soruyu yanıtlarken de Türkiye'nin IMF ile yaptığı görüşmelerde bir kısım reformları son 6 yılda hayata geçirdiğini bunun için de krizden en az etkilenen konumda olduğunu söyledi. ''Siyasi mülahazalar dışında herkesin bu gerçeği gördüğünü'' bildiren Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''IMF ile görüşmelerde taksit taksit görüşmeyi doğru bulmuyoruz. Bugün 3 konu, tam anlaşıyoruz diyoruz, 2 tane daha... Eğer anlaşamayacaksak Türkiye'yi de yerli yersiz bir spekülasyona tabi tutmak doğru değil. Biz IMF'den gelecek kredi sebebiyle konu üzerinde durmuyoruz. IMF bir akreditasyon kuruluşu olarak Türkiye'deki ekonomi politikaları açısından bir teminat teşkil ediyor. Özellikle yabancı sermaye açısından, dış çevreler açısından. Bizim için IMF ile anlaşmanın birinci sebebi budur.''

Anlaşma sürecinde IMF'nin talepleriyle meslek kuruluşlarının taleplerini bağdaştırmaya çalıştıklarını anlatan Çiçek, ''Meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri 'IMF ile anlaşın' diyorlar ama konuşma metinlerine baktığınızda 'piyasayı canlandırın, piyasaya para sürün, şöyle yapın, böyle yapın'... Harcamaları artıran birçok teklif var. IMF teklifleri genelde harcamaları kısan tekliflerdir'' dedi.

''SEÇİMLE FİLAN ALAKASI YOK''

''Bu konunun aceleye getirip işleri çıkmaza, kurumları sıkıntıya sokacak, gelinen noktayı geriye götürecek, ekonomik sıkıntıyı artıracak bir anlaşma yapmayı istemediklerini'' anlatan Çiçek, şunları söyledi:

''Bu konuşmalar devam ediyor, bunun seçimle filan alakası yok. Seçim endişesi taşımadan icraat yapan bir hükümetiz biz. En zor yasal düzenlemeleri bile seçimlere giderken yaptık. 2007 seçimleri öncesinde Sosyal Güvenlik Reformu'nu yaptık. Onun için bugün sıkıntılar en alt düzeyde. Bundan öncede Türkiye krizler yaşadı, bunların sorumlusu kötü yönetimlerdi. Bu defa ki krizin sorumlusu ülkede kötü bir yönetim olduğundan değil, krizin çıktığı ülkelerde kötü yönetim olduğu içindir. Dış kaynaklı bir krizdir. 'Türkiye kötü yönetildi de bunun sonucunda kriz çıktı' diye bir şey yok.''

(AA)