kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Ocak 2009, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
ŞENGÜL BALIKSIRTI

Mehmet Aslantuğ: Ben aklımı kaybetmedim ki!

Mehmet Aslantuğ ile Arzum Onan'ın boşanma yolunda oldukları haberi çıkınca arkadaşlarımdan biri Mehmet'i aradı. Ve Mehmet, şöyle bir açıklama yaptı: "Ben 4 yıldır televizyondan gelen tüm teklifleri geri çeviriyorum. Şanı-şöhreti, parayı ön planda tutan insanlar olmadık. Biz öyle insanlar gibi de yaşamıyoruz. Hatta bunlardan korunmak adına düzenli bir hayatı tercih etmemden dolayı çarpık ilişkilerin yaşanıldığı dizilerden gelen teklifleri bile kabul etmedim." Sen misin böyle konuşan? "Eğer böyle düşünüyorsan niye aktörlük yapıyorsun o zaman?" dendi doğal olarak. Evet, aktörler ya da aktrisler, canlandırdıkları roller ile özel hayatlarını ayrı tutmak durumundalar, doğru... Yani bir katili oynuyorsunuz diye katil olmazsınız. Ya da yuva yıkan bir kadını oynuyorsanız, bu da gerçek hayatta birilerinin aile hayatını darmadağın edeceğiniz anlamına gelmez. Yani iş biter, rol gider... Ama Mehmet de bundan farklı bir şey söylememiş ki zaten. Onun eleştirisi sisteme. Bizi aptala çeviren, bizi bizden, değerlerimizden uzaklaştıran sisteme... Yani teslim olmak istememiş bir şeylere. Bunun da takdir edilmesi gerekmiyor mu? Bakın neler anlattı bu konuda... Önce onun sözlerine bir göz atalım; sonra da sözü bağlayalım: "Kimse alınmasın! Kimse kendine haksızlık yapıldığını düşünüp, beni de töhmet altında bırakmasın. Hiç inandırıcı olmaz! Talep eden biri değilim; çıkarlarıyla konuşan biri de değilim. Bu yozlaşmış rekabeti, göz kamaştırabildiğini bildiğim tekliflere rağmen reddediyorsam, sebebi aktörlük/özel hayat ilişkisi asla değildir. Bir aktörün böyle bir şeyi düşünmesi ve inanması için aklını kaybetmesi gerek! Ama şöyle düşünebilir: Dramalardaki, karı-koca, ağabey-kardeş, dost-arkadaş, her neyse; bütün karakterlerin neredeyse birbirini yediği, çıkar kavgalarının ve rekabetin, senaryoları birer 'Yengeç Sepeti'ne çevirdiği, herkesin birbirini tırmalama, aldatma ve entrika kurma yarışına kapıldığı bu zeminin muhalifiyim! Parasını da, popülaritesini de yok saymayı göze alan biriyken, özel hayatımı neredeyse bu resmin içine taşıdılar! Biraz korumayı göze alamadığınız, daha kaç Mehmet, kaç Arzum'unuz var? İzlenme yarışında kendini kaybeden ve içinde yaşadığı topluma verdiği zararı görmezden gelenler, yarattıkları bu selde bir gün boğulurlar! Tam da bu duyguların adamı olarak, özel hayatımı taşıdıkları bu yalandan şikayetim var! Bu kadar net, bu kadar basit!" Evet, sahiden de bu kadar net ve basit... Mehmet teslim olmuyor. Çok da güzel yapıyor. Biraz daha para için, biraz daha şöhret için ya da her ne için olursa olsun; bir kör kuyunun içine kendini atmıyor. O kör kuyulardan o kadar çok var ki... Bakın şimdi yemek programları türedi... Herkes birbirinin ardından konuşuyor, bir yemek masasında olmayacak her şey yaşanıyor. Ahlak, terbiye sıfır... Ne için? Para kazanmak ya da televizyonda görünmek için. Eee, öte yandan hepimiz çocuklarımızı iyi insanlar olarak yetiştirmeye çalışıyoruz. Bütün çabamız bunun için değil mi? O zaman bu yaman çelişki niye? Mehmet Aslantuğ'un da dediği gibi umarız, izlenme yarışında kendini kaybeden ve içinde yaşadığı topluma verdiği zararı görmezden gelenler, yarattıkları bu selde bir gün boğulmazlar...