kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
18 Ocak 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Dikkat bu filmler akla zarar verebilir!

OLKAN ÖZYURT
17.01.2009
Sinema yazarı Tunca Arslan, 'kötü film' izlemekten sıkılınca, oturup Akla Zarar Filmler kitabını yazdı. Arslan'ın Gerçekten derin iz bırakıyor," dediği filmler arasında Recep İvedik, Güneşe Yolculuk, Mektup, Bay E gibi filmler var..
"Kötü film izlemek iyidir, iyi filmin kıymetini bilirsin," derler. Ama sırf iyi filmlerin kıymeti bilinecek diye kötü film çekmenin ve izletmenin de alemi yok! En sonunda bir sinema yazarının kafasının tası atıyor işte. Tunca Arslan da vakti zamanında Harem Suare'yi izledikten sonra karar vermiş ve oturup Akla Zarar Filmler kitabını yazmış. KırmızıKedi Yayınevi'nden çıkan kitapta Arslan 1980 sonrasında çekilen 35 Türk filmini tek tek ele alıyor ve oklarını birer birer filmlere batırıyor.
Listede Atıf Yılmaz, Yavuz Özkan, Ali Özgentürk, Erden Kıral, Yeşim Ustaoğlu ve Kutluğ Ataman gibi sinemacıların da, popüler kulvara meyl edip daha sonra bocalayan Sinan Çetin, Mustafa Altıoklar, Orhan Oğuz, İrfan Tözüm gibi yönetmenlerin de filmleri var.
Seçkide yer alan kimi filmlerin (Sarı Tebessüm, Yeşil Işık, Kız Kulesi Aşıkları, Bay E) kötü film' olduğu konusunda sinema kamuoyunun ortak kaanati var zaten. Ama Arslan'ın kimi tercihleri şaşırtıcı. (Elbette neden kötü bulduğunu kitabında açıklıyor.) Kitabın bir başka yönü ise Türk sinemasının 1980 sonrası seyrini, kötü filmler' üzerinden anlatması.
Sinemamız, nerede tökezlemiş, nelere zaaf göstermiş Arslan bunların da altını çiziyor.

- Kötü filmler insan aklında nasıl bir iz bırakıyor da böylesi filmleri derleme ihtiyacı duydunuz?
- Gerçekten derin bir iz bırakıyorlar.
İlk seyrettiğimde çok kötü bulduğum bir filmi, hele oturup hakkında yazı yazmam gerekiyorsa, en azından iki üç kez seyrederim, iyice emin olmak için. Tabii ayrıca 'kötülük'ün çok daha unutulmaz olduğuna da inanıyorum.

- Listede kötü olduğu konusunda çoğu sinemaseverin hemfikir olduğu filmler var ama bazı filmler için bunu söylemek zor-kötü film seçerken kriterleriniz neler oldu?
- Kitapta ödüller almış, yani en azından değişik jürilerin takdirini kazanmış ya da gişe rekorları kırmış filmler de var. Bunlar, benim estetik, teknik ve ideolojik tercihlerime, yani öznel kriterlere göre girdiler kitaba.
Örneğin Güneşe Yolculuk tonla ödül ve övgü aldı. Benim hiç hoşuma gitmeyen, sol gösterip sağ vuran bir filmdir. Recep İvedik'i beğenen eleştirmenler de olduğunu biliyoruz, bana göreyse 'tanımlanamayan' bir faaliyettir.

- Listede 35 film var, elinizde olsaydı hangi filmleri de listeye alırdınız?
- Bazı filmlerin, örneğin Şahin Kaygun'un Dolunay'ının, Yavuz Özkan'ın Ateş Üstünde Yürümek'inin, Yavuzer Çetinkaya'nın Denizkızı'nın, Ali Özgentürk'ün Su da Yanar'ının direkten dönmüş olduklarını söyleyeyim.

- Bu tür bir çalışma pek yapılmadı. Nasıl bir tepki bekliyorsunuz?
- Açıkçası fazla tepki beklemiyorum.
Malzeme de mal da ortada çünkü, kim ne diyebilir ki... Bu yönetmenlerden hiçbirinin "Hayır, benim filmim çok iyidir, Tunca Arslan yanılıyor," diyebileceğini sanmıyorum. Kaldı ki ben bu filmlerin çoğuyla ilgili olarak daha önce de eleştiriler yazmıştım. O zamanlar da bir iki tepki dışında fazla ses çıkaran olmamıştı.

- Kitapta da bu çalışmanın 'eleştirmenin intikamı' olmadığını söylüyorsunuz. Eleştiriye karşı tahammülsüzlüğün tavan yaptığı bir dönemde kitabın bir intikam çalışması olarak algılanma olasılığı nedir?
- İntikamdan falan söz etmek işin şakası tabii... Yoksa kan davasına döner bu iş ve çok daha kötü filmler seyretmek zorunda kalırız! Türkiye'de eleştiri kurumu, sinema eleştirisi dışında, tiyatroda, edebiyatta, müzikte çökmüş durumda. Eleştiri olmayınca da dedikodu ve kavga dövüş başlıyor. Sinema eleştirisi ise gücünü koruyor ve bu da tahammülsüzlüğe yol açıyor doğal olarak.
Asıl, sinema eleştirmenleri 'tahammül edilebilir' olmaya başladıkları zaman durup düşünmek lazım. Öte yandan örneğin Cem Yılmaz'ın A.R.O.G'un çalıntı olmadığına dair SİYAD'dan yardım istemesi de bence sinema eleştirisinin gücünü ve güvenilirliğini göstermesi açısından önemlidir.
Haberin fotoğrafları