kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
13 Ocak 2009, Salı
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Erdoğan'dan Baykal'a Ergenekon sorusu

Giriş Saati : 13.01.2009 17:52
Güncelleme : 13.01.2009 22:01
Yeni Haber
Ergenekon soruşturmasını değerlendiren Başbakan Erdoğan, ana muhalefet lideri Baykal'ı eleştirdi. Başbakan Erdoğan, "Süreç tamemen hukuk çerçevesinde işliyor. Ne hikmetse, anamuhalefet lideri Baykal devam eden hukuk sürecine müdahale ediyor. Sayın Baykal neden çekiniyorsunuz? Telaşa gerek yok" dedi..
Başbakan Tayyip Erdoğan, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili AK Parti Grup toplantısında çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

"GAZZE'DE ÇOCUKLARLA BİRLİKTE İNSANLIK ÖLÜYOR"

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, tüm dünya devletlerine bir kez daha seslenerek, ''Gazze'de sivillerle çocuklarla birlikte insanlık ölüyor. Hangi çıkar adına olursa olsun, hangi ince hesap adına olursa olsun, hangi diplomatik çekince ile olursa olsun, bu saldıralara sessiz kalanlar, tarih önünde bunun hesabını verecekler'' dedi.

İsrail'in Gazze'de başlattığı operasyonun üçüncü haftasına girdiğine dikkati çeken Erdoğan, hava harekatı ile başlayan saldırıların, tanklar ve ağır silahlarla karadan devam ettiğini anlattı. Ölü sayısının 900'e yaklaştığını kaydeden Erdoğan, bölgede yaşayanların ifadesine göre de enkaz altında çok sayıda kayıp ve parçalanan ceset bulunduğunu söyledi. Hastanelerde ağır yaralılar bulunduğunu, kayıp sayısının da bu rakamın çok üzerinde olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Krizin başından beri ifade ettiğim gibi Gazze'de tüm bir insanlık adeta test ediliyor, sınanıyor. İnsanlığın vicdanı, merhameti aslında ciddi bir imtihandan geçiyor. Geçen süreye ve kayıp sayısının 900'e yaklaşmasına rağmen, masum çocuk ölümleri canlı yayınlarla dünya üzerindeki her eve ulaşmasına rağmen ateşkes sağlanamıyor.

BM Güvenlik Konseyi'nin, ABD'nin çekimser, diğer 14 üyenin ise oybirliği ile vermiş olduğu ateşkes kararına İsrail'in tepkisi, 'biz bu ateşkes kararını tanımıyoruz' oldu. Bağlayıcılığı olmasına rağmen böyle bir tepkiyi İsrail'in ortaya koyması, İsrail'in uluslararası anlaşmalara karşı da konumunu, durumunu tekrar belirlemesi bakımından çok önemlidir. Zira bugüne kadar BM Güvenlik Konseyinin İsrail ile ilgili Ortadoğu'da almış olduğu kararların hemen hemen büyük bir çoğunluğuna, belkide 100'ü aşkın karara uymadığını görüyoruz.

Saldırıların durması için uluslararası toplumun önemli bir bölümü maalesef bunun dışında duyarsız bir tutum sergilemeye devam ediyor. Adeta 'İsrail işini bitirsin, yapacağını yapsın, arkasında enkaz bıraksın sonra devreye gireriz' şeklinde bir tavır sergileniyor. Bu saldırılara karşı susmak, harekete geçmemek sebep olunan drama ortak olmaktır. Ölen masum çocuklardan, İsrail ile birlikte sessiz ve tepkisiz kalan herkes sorumludur.
Şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Uluslararası toplum harekete geçmekte zaten çok geç kalmıştır. İnsanlık vicdanı, insanlık onuru telafisi zor bir şekilde yara almıştır. Ancak, bizler umutlarımızı yitirmedik, yitirmek de istemiyoruz. Daha fazla çocuğun ölmesi, daha fazla masum insanın hayatını kaybetmesi önlenebilir ve önlenmelidir.''

GAZZE'DE YAŞANANLAR

Başbakan Erdoğan, Gazze'de yaşananların artık diplomasinin sınırlarını aştığını vurgulayarak, ''Bir yandan masum insanların üzerine bomba yağdırmak, bir yandan da bu insanların yaralarını sarmasını engellemek, bununla kalmayıp ekmeği, suyu, elektriği, yakıtı, ilacı, bu insanlardan esirgemek hakla hukukla evrensel değerlerle diplomasiyle bağdaşmıyor'' diye konuştu.

Bir zamanlar İspanya'dan kovulan Musevilerin o zamanlarda ''mağdur'' olduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Ve mağdur oldukları için Türkiye onlara Osmanlı olarak bağrını açmış ve bu topraklarda onları adeta kabul etmiş ve onlara ev sahipliği yapmıştı. Ama şimdi o mağduriyeti yaşamış olan Museviler, maalesef Musevi olarak - bugün ifademi kullanmıyorum - İsrail olarak Filistin'de bomba yağdırıyor ve mağdur bir toplum meydana getiriyor. Bunu ben bir Müslüman olarak, oradaki Müslüman kardeşlerimi sahiplenmek noktasında değil, birinci derecede insan olarak sahiplenme durumunda ve bir Müslüman yaklaşımıyla da olaya yaklaşıyorum.

Biz bu yaklaşımımızı sadece Filistin'de yapmadık, Gürcistan'da da yaptık. Defalarca da söyledim; Gürcistan'a da ilk insani yardımı biz gönderdik. Orada barış sürecine nasıl katkı yaptığımızı, nasıl bir gayret sarf ettiğimizi herkes biliyor. Biz, buralarda da kalmadık ta Somali'ye ulaştık, Lübnan'a da ulaştık. Bütün buralardaki çağrılara hep evet dedik. Olaya insanlar noktasından yaklaşık. İnsanların düştüğü o mağduriyeti ortadan kaldırmaya yönelik hamleler olarak yaklaştık. Bugün de bu anlayışla yaklaştık ve öbür yandan bir de bakıyoruz ki Filistinlilerin karşısındaki yaklaşım, ne yazık ki insani olmaktan öte bizi, o tarihin acı sayfaları yeniden açılıyor mu sorusunu sormaya doğru sevk ediyor. Çünkü, yaklaşım tarzlarını hiç beğenmiyoruz.

Ve bizim bu konuşmalarımız üzerine, uluslararası medyada bazı yaklaşımlar da çıkmıyor değil. 'İşte bunlar duygusal yaklaşımlar...' Benim duygusallığım, Filistin'de şehit olan, ölen çocuklara, kadınlara, bütün sivillere karşıdır ama İsrail'in uygulamalarına karşı değildir. İsrail'in uygulamalarına karşı bir siyasetçi olarak duruyorum. İnsanlığın, bir dram olarak ortaya konulmuş bu uygulamaya, sorumluluk mevkindeki bir Başbakan olarak karşı duruyorum. Ona göre de atılacak adımları, şüphesiz ki bundan sonra çok daha farklı atacağımızı ifade etmek istiyorum.''

''ARTIK SAVAŞA DÖNÜŞTÜ''

Erdoğan, acımazca devam eden durumun artık bir savaşa dönüştüğünü belirterek, ''Bu hal, katlanılır, çekilir bir süreç değildir'' dedi.
Tüm dünya devletlerine bir kez daha seslenen Erdoğan, ''Gazze'de sivillerle çocuklarla birlikte insanlık ölüyor. Gazze'de masumiyet ölüyor. Gazze'de insanlık vicdanı ölüyor, Gazze'de insanlık onuru ölüyor'' diye
konuştu.

Başbakan Erdoğan, ''hangi çıkar adına olursa olsun, hangi ince hesap adına olursa olsun, hangi diplomatik çekince ile olursa olsun bu saldırılara sessiz kalanların, tarih önünde bunun hesabını vereceklerini'' söyledi.
Türkiye'nin barıştan, huzurdan, güven ve istikrardan yana olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Biz, kan akmasına, sivillerin, çocukların ölmesine, şiddet ve çatışmaya her zaman karşıydık, bugün de karşıyız, yine karşı olacağız'' dedi.

Yaşanan olayların, bölgesel tansiyonu daha da yükselteceği uyarısında bulunan Erdoğan, barış ve diyalog arayışlarını da önemli ölçüde ortadan kaldıracağını ve ''Ortadoğu'yu adete bir korku ve ateş çemberine hapsedeceği'' kaydetti.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Ne ana muhalefet ne yavru muhalefet ne yanındakiler, bizim şu anda Ortadoğu'da duyduğumuz hassasiyeti bugüne kadar duymadıkları gibi bundan sonra da duyamazlar'' dedi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, Büyük Orta Doğu Projesi'nin (BOP) amaçlarının ve bu amaçların içinde Türkiye'nin üstlendiği görevin belli olduğunu söyledi.
Başbakan Erdoğan, BOP'un, Ortadoğu barışına yönelik kurulduğunu, bunun yanında bölgenin ekonomik kalkınmasına, özgürlüğüne, kadın haklarına yönelik kurulmuş, eğitim özgürlüğünü daha ileri safhalara taşımak için atılmış bir adım olduğunu vurguladı. Burada Türkiye'ye de görev verildiğini, bu görevi üstlendiklerini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

''(Bu, aslında şu anda zaten doğmadan ölen bir proje durumuna düştü.) Bunu kalkıp ikide bir, gerek ana muhalefeti gerek yavru muhalefeti, bu şekilde kullanıyor. Bunun bizi bağlayıcı yanı yok. Bu konuyla ilgili olarak bizi bağlayan, Tayyip Erdoğan'ın attığı bir imza yoktur. Bu sadece insani olarak bizim üstlendiğimiz görevdir. Kusura bakmasınlar, ne ana muhalefet ne yavru muhalefet ne yanındakiler, bizim şu anda Ortadoğu'da duyduğumuz hassasiyeti, bugüne kadar duymadıkları gibi bundan sonra da duyamazlar. Balkanlarda duyduğumuz hassasiyeti bugüne kadar duymamışlardır, bundan sonra da duyamazlar ama biz duyarız. Türk cumhuriyetleri için bizim duyduğumuz hassasiyeti onlar hiç bir zaman duymamışlardır, lafını yapmışlardır. Biz ise icraatını yapmışızdır. Onlar ise hiç bir zaman bunu yapmamışlardır, yapamazlar''

''İNSANİ DUYARLILIĞIMIZI ARKA PLANA ATMIYORUZ''

MHP'den ''yavru muhalefet'' olarak söz eden ve bu partinin daha önce, 5 yıllığına iktidara geldiğini ifade eden Erdoğan, ''3,5 yıl sonunda niye bırakıp kaçtı? Neden? Acizlik... (Biz ülke yönetemeyiz) dediler, bırakıp kaçtılar. Ama biz işin başındayız. Bu süreci işletmemiz onları rahatsız ediyor. Bu rahatsızlıkları devam edecek. Niçin? Bu başarı devam ettiği için... Gerek içeride, gerek dışarıda'' diye konuştu.

İnsaniyetlerini bastırmayı doğru bulmadıklarını, insani duyarlılıklarını arka plana atmadıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

''Sivillerin, çocukların ölümünden rahatsızlığımızı dile getirmemizden rahatsız olanlar var. Türkiye bugüne kadar taraflar arasında arabulucu olduysa diyalog ve işbirliği için devreye girdiyse bu, hakkaniyetli tavrını koruduğu için, dürüst davrandığı, çifte standarta düşmediği içindir. Biliyoruz ki bu değerleri yitirirsek, hakkı hukuku dile getirmezsek, öncelikle kendimize olan saygımızı kaybederiz.''

Geride bırakılan iki haftalık süreçte, operasyonlar devam ederken, dünya genelinde propaganda noktasında da çok ciddi dezenfermasyon sürdürüldüğünü dile getiren Erdoğan, masum, mazlum çocukların toplu halde, oyun bahçelerinde, okullarda, camilerde katledilmesinin adeta mazur gösterildiğini ifade etti.

Bunun, özellikle İsrail ile bağlantısı bulunan, Yahudi dayatması ve Yahudi desteği altında olan medya tarafından yapıldığını vurgulanan Erdoğan, ''Çok enteresan... 'teknik hata yapıldı...' ifadeye bak... 'Terörist olan gruplar, çocukların arkasına saklanıyor...' yanlışlık oldu. Hata oldu, kaza oldu gibi tüm dünya ile dalga geçer gibi haberler yapılıyor'' diye konuştu.

TÜRKİYE'DEKİ MEDYA KURULUŞLARININ TUTUMU


Türkiye'deki bazı medya kuruluşların da İsrail'in bu saldırılarını mazur göstermeye yönelik tavır sergilediğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bizim de bu noktada attığımız adımlar ve söylemlerimize, 'yarınlar düşünülmelidir. Yarınlarda bu ilişkiler ne olacak?' diye soranlar oluyor. Bunları soruyorsan, ne olacağını merak ediyorsan, randevu istersin, gelirsin oturur sizinle özel bunları konuşuruz. Her şeyi kalkıp da burada ve meydanlarda konuşmanın anlamı yok. Nerede, neyi, ne zaman, nasıl konuşacağımızı da bilmeliyiz. Türkiye olarak, hükümet olarak Ortadoğu tarihinde barışı en fazla arzulayan ve bölge ülkelerini barış noktasında en çok teşvik eden biz olduk. Somut ilerleme kaydettik. Diplomasinin gereği neyse bunları A'dan Z'ye yapmaya çalıştık''

ÖZEL TEMSİLCİ


Kendisinin ve özel temsilcisinin bu konudaki çalışmalarını anlatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bakıyorsunuz bir tane köşe yazarı çıkıyor, 'siyasette, uluslararası diplomaside özel temsilci diye bir şey yoktur' diyor. Önce insan sorar, öğrenir. Ama tabii kendi zatı şahanelerine bunları yakıştıramadıkları için, sorma lütfunda bulunamıyorlar. Evet beyefendi, özel temsilci vardır. En ileri en gelişmiş ülkelerin özel temsilcileri vardır. Karşılıklı olarak bunlar oluşturulur. Bunlar karar vericilere altyapıyı hazırlar ve karar vericinin önüne gelir. Onlar da karşılıklı oturur karar verirler. Şu anda benim özel temsilcim yanındaki arkadaşlarıyla Kahire'den Şam'a geçti ve şu anda tekrar Kahire'ye geçmesi lazım. İnşallah, temenni ediyoruz ki bunun neticesinde hayırlı bir karar çıksın.''

Erdoğan, bütün bu adımlar atılırken Türk medyasının büyük çoğunluğunun bu konudaki hassasiyetini koruduğunu ifade etti.

''Ne şahsım ne hükümetim ne partimden herhangi bir arkadaşım bugüne kadar antisemitizme, Yahudi karşıtlığına asla prim vermemiştir'' diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

''Tabii ki biz doğru olanın, bu konuda tepkisini hak çizgisine oturtarak açıklamasını yapanların da her zaman yanında olduğumuz söylüyoruz. Antisemitizm ile ilgili, bir insanlık suçudur ifadesini kullanan bir liderim ben. Bizim, 'Bu Yahudi'dir kötüdür, bu Yahudi'dir acımasızdır. Bu Yahudi değildir, şöyledir' gibi yanlış anlayış içinde olmamız, bu anlayışı desteklememiz mümkün değil. Nitekim gerek İsrail, gerek Türkiye ve dünya genelinde, vahşeti telin edenler de var. Onları da görüyoruz, görmemiz lazım. Bu hukuksuz saldırılara karşı çıkan Musevi cemaatlerini de büyük bir memnuniyet, takdirle izlediğimizi de ifade etmem gerekiyor''

Bu noktada atılan adımlara ''Başbakan'ın bu açıklamaları sert. Üslubu sert'' diyenler olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Herhalde bu, fosforlu bombalardan daha sert değil. Kusura bakmayınız, ben de her şeyden önce bir insanım, her şeyden önce Başbakanlık görevimin yanında bir babayım. Bizler, dürüstülüğü doğruluğu şiar edinmiş bir medeniyetin çocuklarıyız'' diye konuştu.

Olayların karşısında duyarsız kalamayacaklarını, üzerlerine düşeni yapacaklarını ve yapmaya devam edeceğini kaydeden Erdoğan, ''Ana muhalefet ve diğer muhalefete sesleniyorum. 'Hükümet olarak, şunu şunu da yapmanız gerekiyor' diyorsanız, siz de özel temsilcinizi gönderin, oturalım, konuşalım. Hakikaten müşterek bir şeyler yapalım'' dedi.

Türkiye'nin Gazze'ye yönelik insanı yardım çalışmalarına da değinen Erdoğan, Kızılay'ın çalışmalarının sürdüğünü, Gazze'den 10 yaralının getirildiğini ve tedavi altına alındığını bildirdi.
Erdoğan, büyükçe bir uçağın ambulans haline getirildiğini, bu uçağın yaralıları getireceğini aynı zamanda ilaç ulaştıracağını bildirdi.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, mafyalarla çetelerle mücadelelerinin, asla bir intikam hırsına dayalı olmadığını belirterek, ''Allah aşkına, günlerdir çukurlardan çıkarılan bu bombalar, silahlar, haritalar neyin nesi? Birilerini vurmaya, öldürmeye, katletmeye yönelik bu planlar neyin nesi? Güvenle, cesaretle, vicdanının sesine uyarak adımı atan herkesi kutluyorum, tebrik ediyorum ve hayırlı olsun diyorum'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olan Türkiye adına, Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın ABD'de görüşmeler yaptığını söyledi.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Yine bugün, aynen parlamentoda, bilgilendirme toplantısında söylendiği gibi, bazı arkadaşlarım cevap verdiği halde, tatmin olmayanları görüyorum. Bugün yine, yavru muhalefetin lideri şunu söylüyor: 'İsrail'in Başbakanı geldi, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı 5-6 saat ne konuştu?' Benim söylediğime inanmıyorsun ki 'İsrail-Suriye arasındaki ilişkilerin 5 raundunu konuştuk' diyorum, sen hala kalkıyorsun, bu olaylarla ilgili hale getirmek istiyorsun. Bana inanmıyor, maalesef sağda, solda yazılana çizilene inanmak gayretiyle karar veriyorsun. Bu kararı verdiğin sürece, niye anlatayım sana? Bak, 'konuştuğumuz budur' diyorum. Söylenen budur ama sen, eğer bana inanmayacaksan, bunu devam ettireceksen, daha ben sana ne anlatayım. Olayın aslı bu.

İsrail-Suriye'de 4 raunt yaptık, 5. raundun görüşmelerini, yaptığımız bu toplantıyı farklı yerlere çekmenin anlamı yok ki. Ama siyaseti bu tür şeylerde istismar aracı olarak kullanmanın adıdır, örneğidir bu. Zaten siyasetin veya siyasetteki politikanın o çirkin, insafsız yanı budur. Bunu da bu kadar açık konuşuyorum.''

Başbakan Erdoğan, sivil toplum örgütlerinin savaşın yaralarını sarmak ve Gazze'nin ihtiyaçlarını gidermek için dünyaya örnek olacak adımlar attığını belirtti ve bundan dolayı sivil toplum örgütlerini tebrik etti.

Türk Kızılayının bölgeye yardım ulaştırmak için gayret gösterdiğini ifade eden Erdoğan, bölgede kalıcı barışın sağlanması konusunda bu desteklerin devam edeceğini söyledi.

ERGENEKON SORUŞTURMASI

Ortada devam eden bir dava, mahkeme süreci ve soruşturma olduğunu ifade eden Erdoğan, savcıların ve hakimlerin, tamamen bağımsız bir şekilde çalışmalarını sürdürdüğünü anlattı.
Başbakan Erdoğan, sürecin tamamen hukuk ve Anayasa ile ilgili yasalar çerçevesinde işlediğini belirterek, ''Hükümet, siyasetçi ve vatandaş olarak da bize düşen, hukuk kurallarının en sağlık bir şekilde işlemesine yardımcı olmaktır'' dedi.

Recep Tayyip Erdoğan, bunun dışında, durumdan vazife çıkarmanın, Anayasa ve yasalara aykırı olduğu gibi, hukukun sağlık şekilde işlemesine de zarar vereceğini bildirdi.
Bütün modern devlet sistemlerinde, yasamanın, yürütmenin ve yargının yerinin ayrı olduğuna işaret eden Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:

''Bu 3 erk, birbirine müdahale edemez. Yasama kendine düşen görevleri yerine getiriyor. Yürütme de kendine düşen görevleri yerine getiriyor. Şüphesiz ki yargı da. Yürütme, özellikle emniyetimiz açısından, kalkıp da adaletin kendisine verdiği bir görevi yerine getirirken, niçin birileri bundan rahatsız oluyor? Ben, bunu hayretle karşılıyorum. Esasen Hükümet olarak da siyasetçiler olarak da vatandaşlar olarak da bize düşen, hukuk kurullarının en sağlıklı şekilde işlemesine yardımcı olmaktır. Bunun dışında durumdan vazife çıkarma gayreti içerisinde olanlar, Anayasaya ve yasalara aykırı olduğu gibi, hukukun sağlıklı şekilde işlemesine de zarar verecektir.

Bakınız, bütün modern devlet sistemlerinde, yasama, bu noktada gayet serbest hareket eder. Onun için de biz de Meclisimizin biliyorsunuz, şöyle arka planında herkes çok rahat görsün diye, `Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir' ifadesi yer alır. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün sözü olarak. Bu 3 erk birbirine müdahale edemez. Demokrasi de bu 3 erk üzerine ve bu 3 erkin birbirinden bağımsız olması üzerine kurulmuştur.''

Başbakan Erdoğan, iktidara geldikten sonra, bir çok kirlilikleri ortaya çıkarmanın ve karanlıkları aydınlığa kavuşturmanın gayreti içerisinde olduklarını söyledi.

''İNSAN BİRAZ İNSAF EDER, SIKILIR''


İşbaşına gelirken, ''Biz mafyalarla, çetelerle mücadele edeceğiz'' dediklerine işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:

''Bizim mafyalarla çetelerle mücadelemiz, asla bir intikam hırsına dayalı değildir. Fakat bazıları, başta anamuhalefet, öbür tarafta yavru muhalefet, adeta böyle 'kızım sana söylüyorum, gelinim sen işit' kabilinden ifadelerle bunun bir intikam hırsından kaynaklandığını ortaya koyma gayretine giriyorlar. İnsan burada biraz insaf eder, sıkılır. Allah aşkına, günlerdir çukurlardan çıkarılan bu bombalar, silahlar neyin nesi, bu haritalar neyin nesi? Birilerini vurmaya, öldürmeye, katletmeye yönelik bu planlar neyin nesi? Bu konuda yargı, yürütmeye böyle bir görevi vermiş ve yürütme de bunu sümen altı etmeden, meydana çıkarmışsa o zaman bizim güvenlik güçlerimizi, polisimizi de jandarmamızı da alkışlamanız, tebrik etmeniz, teşekkür etmeniz gerekir.

Hangi kurumun içerisinde olursa olsun, eğer bunu yapanlar ve istemiş olanlar varsa, bunun karşılığını görmesi lazım. Yargı bunun için var, nerede olursan olsun, sıfatı ne olursa olsun... Burada hassasiyetimizi korumamız lazım. Ama kişilerin işlemiş olduğu suçlar sebebiyle kimse de kurumları zan altında bırakma yetkisine sahip değildir. Eğer, bu siyasetçiyse siyaset kurumunu, polisse emniyet teşkilatımızı, askerse silahlı kuvvetlerimizi, yargı mensubuysa yargıyı, kimseyi biz kalkıp da bu noktada 'suç işledi' derken, kalkıp kurumunu zan altına sokamayız. Sokanlara da 'iyi yapıyorsun' diyemeyiz. Bu hassasiyetleri gösteren bir anlayışın temsilcileriyiz.

İşte dün gece olanları görüyorsunuz. Yine, insanı hayrete düşüren lav silahlarından tutunuz, el bombalarına varıncaya kadar, binlerce mermiye varıncaya kadar... Bakıyorsunuz, harbe mi gidiyoruz ya, nedir bu? Bakın neler yapılıyor? Ne tür adımlar atılıyor? Bu ülkede neler olmuş, neler oluyor, kim bilir? Bunlar daha işin başı... Daha neler gelecek? İnsanı bu düşündürüyor. Birilerinin bu işe güvenle cesaretle gitmesi gerekiyordu. Ben, buradan özellikle şunu söylüyorum: Bu noktada güvenle cesaretle vicdanının sesine uyarak adımı atan herkesi kutluyorum, tebrik ediyorum ve hayırlı olsun diyorum. Zira biz çocuklarımıza, torunlarımıza tertemiz bir Türkiye bırakmak zorundayız.

Bunun şu anda çalışmalarını, adımlarını atıyoruz. Bu Türkiye'yi biz böyle kuracağız. Yoksa kuru hamasetle bu iş çözülmedi, çözülmez. Çok şeyler, bu ülkede sümen altına girdi. Bunları içimizde bilen çok arkadaşımız var. Biz de bunları çok iyi biliyoruz. Bunları maalesef bize yaşattılar. Bildiğimiz içindir ki bu konudaki hassasiyetimizi koruyoruz. Türkiye, adalet ve emniyet üzerinde kalkınacaktır. Bunu, yola çıkarken söyledim. Ne dedik? Eğitim, sağlık ama arkasından geldik hemen, adalet ve emniyet. '4 temel taş üzerinde Türkiye'yi yükselteceğiz' dedik. İşte bunlar, bunun çalışmalarıdır.''

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İzmir, Eskişehir, Diyarbakır ve Mersin gibi büyükşehirleri ''ak belediyecilikle'' tanıştırmak istediklerini, bu noktadaki gayretlerinin farklı olacağını belirterek, ''Yerel idareciliğinin erbabı da ustası da AK Parti'dir. Bunu göstereceğiz'' dedi.

Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, 29 Martta yapılacak olan yerel seçimlere değindi. Partisinin adaylarını, bu hafta sonuna kadar belirlemeye çalışacaklarını anlatan Erdoğan, ilgili kurullarının çalışmalarını sürdürdüğünü, gayretli ve geniş çaplı, tabana dayanan çalışmaların en kısa zamanda, en ideal şekilde neticesini vereceğini söyledi.

Türk siyasi tarihine ilkleri yaşatan AK Parti'nin, 29 Mart seçimlerinin aday belirleme sürecinde bu yolu izlediğini vurgulayan Erdoğan, ''Parti içi demokrasi, tüm kurallarıyla işletilmiş, teşkilatımızın her kademesi, sürecin içinde olmuştur. Her türlü görüş, eleştiri ve öneri dikkate alınmıştır. AK Parti'ye ve demokrasiye yakışan bir süreç işletilmiştir'' diye konuştu.
Erdoğan, propaganda sürecinde de farklı bir parti olduklarını bir kez daha ortaya koyacaklarını dile getirerek, şöyle konuştu:

''Türkiye genelinde, gerek merkezi yönetim olarak, gerek yerel yönetim olarak yaptıklarımız bizi anlatmaya yeter. Yeter ki gerek milletvekili arkadaşlarım, gerek tüm teşkilatımız, gerek yöneticilerimiz şu yaptıklarımızı halkımıza mal etsinler. Bunu anlatsınlar yeter. İnanıyorum ki halkımızın feraseti, bu noktada AK Parti'nin yine yerelde de oylarını artırarak geleceğe yürümesini sağlayacaktır. Biz kısır siyasi çekişmelerin içerisine girmeyeceğiz. Sadece yaptıklarımızı anlatacağız. En küçük birimden mezraya kadar, büyükşehirlerde, illerde, ilçelerde neler yaptık, bunları halkımıza mal edeceğiz. Önümüzdeki projelerdi de halkımıza anlatacağız. Biz siyasete dürüstlüğü, şeffaflığı, samimiyeti hakim kılmış bir partiyiz. Biz milletle aynı dili konuşan, milletle gönül birliği yapmış bir partiyiz. Seçim meydanlarına yine bu ruh ve anlayışla çıkacak öncü parti, ilklerin partisi olma mesuliyetimizi yerine getireceğiz. Etnik, dini, milli, milli duygular üzerinden asla siyaset üretmedik, üretmeyeceğiz. Bugüne kadar nasıl 70 milyon vatandaşımızı kucaklayan bir parti olduysak, seçim sürecinde de sonrasında da aynı kucaklayıcı anlayışımızı muhafaza edecek ve bunu gittiğimiz her yerde halkımıza anlatacağız. İzmir, Eskişehir, Diyarbakır, Mersin gibi büyükşehirlerimizi ak belediyecilikle tanıştırmak istiyoruz. Bu noktadaki gayretimiz farklı olacaktır. Ak belediyecilikten bu illerimiz de nasibini alsın istiyoruz. Alamadığı için farklılığı görüyoruz. Bunun için projelerimizi, yapacaklarımızı hazırladık, hazır. Bunları seçimde masaya yatıracağız. O illerdeki vatandaşlarımızın ak belediyeciliğin ne olduğunu örneklerle görmesi, tanıması gerekiyor. Antalya, Konya, Kayseri, Kocaeli, Erzurum, Sakarya, Samsun, Bursa, Gaziantep, Ankara ve İstanbul'u nereden alıp, nerelere taşıdığımızı, bu vatandaşlarımızın iyi görmesi lazım. Yerel idareciliğin erbabı da ustası da AK Parti'dir. Bunu göstereceğiz.''

''İMKANLARI MİLLET MENFAATLERİ DOĞRULTUSUNDA KULLANDIK''

Yola çıkarken, ''AK Parti Hükümeti, imtiyaz değil, adalet üretecek, tüm sosyal kesimlerin hükümeti olacak. Ne statükonun esiri olacağız, ne de popülizm yapacağız'' dediklerini anlatan Erdoğan, yol boyunca başları dik olarak, bu tutumu sürdürdüklerini bildirdi.

Erdoğan, işçi, işveren, memur, çitçi, üretici ve tüketiciye eşit mesafede olduklarını vurgulayarak, imkanlar çerçevesinde tüm sosyal kesimlerin dertlerine çare aradıklarını, çözüm yolları geliştirdiklerini, vakti zamanı geldiğinde de gerekli kaynakları ve imkanları milletin menfaatleri doğrultusunda kullandıklarını söyledi.

Türkiye'de 2002 yılında esnafa toplam 152 milyon Türk lirası kredi kullandırıldığını, geçen yıl ise bu rakamın 21 kat artarak 3.3 milyar Türk liraya ulaştırdıklarını ifade eden Erdoğan, ''Esnafın yanında, bu krediyi imkanı sağlayan hükümet değil de kim? Kredi kullanabilen esnaf sanatkar sayısı 2002'de 50 bin 435'ti. Şimdi 15 kat artarak, 765 bin esnafa kredi kullandırdık. Bu da ortadadır, kim esnafın yanında? AK Parti iktidarıdır'' diye konuştu.

Kredi faizlerindeki düşüşe de işaret eden Erdoğan, küresel finans krizinin etkilerini de göz önünde bulundurarak, esnafı rahatlatacak bir karar daha aldıklarını bildirdi. Erdoğan, esnaf ve sanatkarların kefalet kooperatifleri aracılığıyla kullanacağı kredi faizinin yüzde 50'sini devletin karşılayacağını belirterek, ''Bir başka deşişle, bugün yüzde 15,6 olarak uygulanan faiz oranı, komisyonu vesairesiyle yüzde 12'ye düşmüş olacak. Karar 10 Ocakta Bakanlar Kurulunda imzalandı ve yürürlüğe girdi. Esnaf ve sanatkarlara hayırlı olsun'' dedi.

KREDİ KARTI MAĞDURUNA TEPKİ

Sicil affı düzenlemesine de değinen Erdoğan, ''kredi kartı mağduru'' ifadesini kabul etmediğini söyledi. ''Ne demek kredi kartı mağduru? Parayı sınırsız kullanıyorsun, ondan sonra ödemiyorsun. Sonra da kredi kartı mağduru oluyorsun, bu nasıl iş? Kredi kartını kullanmada kusura bakmasınlar ciddi bir yanlışlık, haksızlık var'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

''Öbür tarafta kazandığı kadar tüketmesini bilenle, kazanmadığını tüketme gayreti içerisine gireni aynı kefeye koyabilir miyiz? Nasıl oluyor da mağdur oluyor? Biz dürüst bir toplumu inşa etmenin gayreti içerisinde olacağız. Benim insanım dürüsttür, dürüstlüğü sever, dürüst olanın yanındadır. Bunu sağlayacağız. Bunu siyasi istismar vesilesi yaparak kredi kartı mağduru gibi bir ifadeyi literatüre sokmanın hiçbir anlamı yok. Ciddi bir yanlıştır.''

Şirket ve vatandaşların bu borçlarını kapatmaları halinde kara listeden çıkartılması için hazırlanan tasarının TBMM Genel Kurulunun gündeminde olduğunu da hatırlatan Erdoğan, tasarının yetiştirilirse bu hafta içerisinde görüşüleceğini bildirdi.

Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kefalet Kooperatifleri Merkez Birliği ile de bir çalışma yaptıklarını, bu birlikten kredi kullanan, ancak bunu ödeyemeyerek takibe uğrayan esnaf ve sanatkara yönelik bir uygulamayı hızlandırdıklarını anlatan Erdoğan, birliğin yapacağı uygulamayla 100 bini aşkın esnaf ve sanatkara yeni bir fırsat getirileceğini ifade etti. Bu borçta, ana paradan çok temerrüt faizinin önemli bir yer tuttuğuna dikkati çeken Erdoğan, ''Yeniden yapılandırma uygulamasıyla ana parasını ödeyecek olan 100 bine yakın esnaf ve sanatkarımızın temerrüt faizi, 5 yıla kadar taksitlendirilecek. Bu yapılandırmayla 100 bine yakın esnafımızın evi ya da iş yeri hacizden kurtulacak'' dedi.

AB İLE İLİŞKİLER

Konuşmasında AB ile ilişkilere de değinin Erdoğan, AB projesinin, her zaman hükümetin öncelikli projesi olduğunu, kendilerinin de bu hedef doğrultusunda çalıştıklarını söyledi. Bu konuda önemli eşikleri geçtiklerini belirten Erdoğan, şunları söyledi:

''Katılım müzakerelerini başlattık. Hükümet olarak ev ödevimizi kararlılık ve samimiyet içerisinde yapıyoruz. AB projesi, her zaman hükümetimizin önemli projesi, temel hedefi oldu. İktidar geldiğimiz andan itibaren bu hedef doğrultusunda çalıştık. AB üyelik sürecinde Türkiye'nin yapması gerekenlerin yanında, AB'nin de yapması gerekenler var. Biz AB'nin müzakere sürecinde Türkiye'ye eşit ve adil davrandığını somut olarak görmek istiyoruz. AB tarafının kamuoyunun şevkini ve heyecanını kıracak, adalet ve eşitlik duygusunu zedeleyecek politikalardan ve açıklamalardan uzak kalmasını hassasiyetle arzu ediyoruz. Her dönem başkanlığını adeta iki fasıl açma alışkanlığı içerisinde sürdüren AB'yi anlamıyoruz. Niye yani? Bunu bir rutine bağlamanın anlamı nedir? Bugüne kadar hangi ülkeye böyle bir rutin uygulaması yaptınız? Bunu anlamakta zorlanıyoruz. Biz dersimizi çalışıyoruz. Bu niye 3, 4 olmuyor? Bunun üzerinde duracağız.''
Başbakan Erdoğan, 19 Ocakta Bürüksel'de AB Komisyonu ile bir araya geleceklerini ve bu konuyu enine boyuna görüşeceklerini bildirdi. Erdoğan, Bürüksel'de ayrıca büyük bir kapalı salon toplantısı yapacaklarını, Türk vatandaşlarıyla yapacakları bu toplantının, AB sürecine önemli bir katkısı olacağına inandığını söyledi.

EGEMEN BAĞIŞ'IN BAŞMÜZAKERECİLİĞE ATANMASI

AK Parti İstanbul Milletvekili Egemen Bağış'ın, AB ile ilişkilerde başmüzakereciliğe atanmasını de değerlendiren Erdoğan, ''Dışişleri Bakanlığımızın çok daha farklı bir performans sergileyebilmesi için müzakere süreciyle ilgili başmüzakerecilik görevini Bağış'a verdik. AB Genel Sekreterliğini de Egemen Bağış'a bağladık. Bu adımla birlikte, 27 ülkenin sürekli olarak taranması, 27 ülkeyle olan bağlantılar, bu süreçte çok daha farklı olacak ve yoğun bir şekilde sürecektir. Dışişleri Bakanı, gerek Afrika'daki yapılanma, gerek Latin Amerika'ya doğru açılma, gerek merkezdeki çalışmalar da çok daha fonksiyonel hale gelme fırsatını bulacak'' diye konuştu.

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Anadolu'da, ''Abdestinden şüphesi olmayanın, namazından şüphesi olmaz'' diye güzel bir söz olduğunu belirterek, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'a, ''Bazı isimlerle gönül bağınız, ilişkiniz olabilir. Bu ülkenin savcısı, hakimi soruşturmasını yapar, masumsa masumiyetini açıklar, şüpheliyse, mahkemeye sevkeder'' diye seslendi.

Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, defalarca hatırlatmalarına rağmen, anamuhalefet partisi CHP'nin lideri Deniz Baykal'ın, devam etmekte olan hukuk sürecine, her fırsatta müdahale etmek istediğini söyledi.

Anamuhalefet partisi liderinin hukuk fakültesi mezunu olduğunun ve bir süre avukatlık yaptığının da bilindiğini ifade eden Erdoğan, ''Üzerinden çok zaman geçti ama herhalde hukukun temel ilkelerini benden daha iyi bilir, unutmamıştır'' diye konuştu.

''BİR DÖNEM GELİYOR, 'IVIR, ZIVIR' DİYOR''

Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:''Dikkat ediniz, bir dönem geliyor, Meclis zabıtlarına bakıyorum, çok enteresan, 'çetelerle mafyayla Gladio ile mücadele edilmeli' diyor. Ama bir dönem geliyor çetelere, mafyaya avukatlık yapıyor. Bir dönem, çetelerin üzerine gidilmesi için soru önergesi veriyor. Bir dönem geliyor, 'ıvır, zıvır' ifadesini kullanıyor. Bir dönem, 'şeriatın kestiği parmak acımaz' diyor, 6 ay geçince, hukuka, savcılara, hakimlere kontrolsüz şekilde hücum ediyor. Neden korkuyorsunuz, Sayın Baykal? Neden çekiniyorsunuz? Bağımsız mahkemeler, gerekenleri, gereken usullerde yapıyorlar, Neden? Telaş etmenize hiç gerek yok. Anadolu'da güzel bir laf var; 'abdestinden şüphesi olmayanın, namazından şüphesi olmaz.' Olay bu kadar basit. Bazı isimlerle gönül bağınız, iletişiminiz, ilişkiniz olabilir. Bu ülkenin savcısı, hakimi soruşturmasını yapar, kararını verir, masumsa masumiyetini açıklar, şüpheliyse mahkemeye zaten sevkeder. Bu paniğiniz ne? Hiç korkmayın, telaş etmeyin. Hele hele mahkemeler üzerinde siyasi baskı oluşturmaya hiç yeltenmeyin.

Bir kez daha söylüyorum; aksi ispat edilene kadar, herkes masumdur. Bizim hukuka bakışımız, tutuklananlara, yargılananlara bakışımız budur. Akla karanın, er geç açığa çıkacağından biz şüphe duymuyoruz. Gelin, siz de adalete, hukuk sistemine güvenin. Gelin, siz de bu ülkenin hakimlerine, savcılarına, mahkemelerine güvenin. Lütfen, mesuliyet makamında birisi olarak, elinizi ve dilinizi hukukun üzerinden çekin.''

''ANAYASAYI KORUYACAK OLANLARIN HASSASİYETİ...''

Başbakan Erdoğan, ''özellikle duyurmak istiyorum'' diyerek, ''Anayasanın bu konuyla ilgili maddesini, Anayasayı, hukuku koruyacak olanların bu konu üzerindeki hassasiyetini de özellikle rica ediyorum'' dedi.

Erdoğan, ''Çünkü, birileri söylediği zaman, 'burada yargıya müdahale var' deyip de Sayın Baykal söylediği zaman, 'ne kadar da güzel söylemiş, bize destek çıkmış' diyenleri de kınıyorum. Bunu da açıkça söylemek zorundayım. Kurumları yıpratarak, birbiriyle çatıştırarak bu ülkenin bugüne kadar hiç bir yere varamayışını hissedemeyenleri anlamakta zorlanıyorum. Geçmişte bunun acısını hep birlikte ziyadesiyle yaşadık. Bırakın demokrasi ve hukuk işlesin'' diye konuştu.